Kıyamet
Yazar: Zafer İlbarsŞüphesiz savaş filmleri arasında gerek hikayesiyle, gerek çekim aşamasıyla enteresan bir yere sahip olan Kıyamet'i 19 sene sonra tekrar vizyonda görmek ilgi çekici bir durum. Bu filmin DVD'sini herhangi bir alışveriş merkezinden bulmanız pekala mümkün, ama böylesine önemli bir klasiği sinemada izlemek, yedinci sanata düşkün sinemaseverlere verilmiş büyük bir ödüldür.
Sinemaseverlerin savaş filmleri dendiğinde hemen aklına gelen filmlerden biri olan Kıyamet, bu kategorideki filmler arasında ilk sıralarda yer alıyor. Yeniden kurgulanmış, ilk filmde yer almayan tam 49 dakikanın eklenmesiyle yenilenmiş "Kıyamet-Redux" (Apocalypse Now Redux) adıyla vizyona giren film, senenin en güzel sürprizlerinden biri. Ama hızlı tüketmeye alışmış, teknolojinin nimetleriyle gelişen sinemanın oburlaştırdığı günümüz sinema seyircisinin, bu filmin 1979 yılının gerçekleriyle çekildiğini göz ardı etmemesi gerek.
Joseph Conrad'ın Kongo'da geçen 'Heart of Darkness' adlı romanından sinemaya uyarlanan Kıyamet, insanlık tarihinin en acımasız savaşlarından biri olan Vietnam savaşının atmosferinde geçiyor. Karizmatik Albay Kurtz, savaşın o acımasız yanından aldığı kudretin etkisiyle bir kıyamet yaratıyor. Hem insanlığın özüne hem de tarihe ilişkin önemli ve ibret verici dersler saklı filmde. Aslında 19 yıl önce çekilmiş, en ince ayrıntısına dek incelenmiş, gizlisi saklısı olmayan bir filme normal bir vizyon filmi gibi yaklaşmak pek de anlamlı değil. Bu hem sıkıcı, hem de nafile bir çaba olur.
Yine de özellikle atmosferi, yarattığı dramatik etkinin gücüyle daha da etkili olan duygusal kaosu ile unutulmazlar arasına giren bu şiirsel savaş filminin müthiş oyuncu kadrosunu anmak gerek. Martin Sheen'in ön plana çıktığı, az ama öz görünen Marlon Brando'nun etkileyiciliği, Robert Duvall, Dennis Hopper'ın dikkat çekici performaslarının yanı sıra, o zamanların genç oyuncuları konumunda yer alan Laurence Fishburne ve Harrison Ford filmin başarısında önemli paylara sahipler. Özellikle feci şekilde yaralanarak can cekişen askerin kavanoz kapağıyla bağırsaklarının dökülmesini engellemeye çalışması gibi unutulmaz sahnelere sahip film, izlendikten sonra tekrar tekrar hatırlanacak sahneleriyle kolay kolay etkisinden kurtulamayacağınız bir film. (Bunu zaten filmi izleyen çok büyük bir çoğunluk da biliyor!)
Çoğu zaman büyük fotoğraflara, ülkelerin çıkarlarına odaklandığımız savaşların asıl aktörlerinin ve figüranlarının psikolojilerini uç noktalarda izleyen bu film, evrenselliği yakalamış vizyonu ve çapıyla günümüz dünyasına da yol gösteriyor. Amerika'nın başı çektiği ülkelerin yürüttüğü şiddete yönelik politikanın makul bahanelerle rasyonalize edilmesi elbette dünyadaki çatışmaların insan psikolojisindeki etkilerini değiştirmez, hafifletmez. Yine de bu filmin ışığında yapacağımız tüm o sosyal içerikli mesajlar her şeye rağmen kalın çizgili olacaktır.
Kıyamet aslında her ne kadar sert mesajları olsa da sinemasal anlamda yaşattığı psychedelic deneyimle klasikler arasındaki yerini almıştır. Psikolojik dozu aşırıdır, her izlediğinizde bambaşka bir yerinden yeni bir anlam fışkırır. Cappola'nın çekerken de adeta bir savaş verdiği bu film, bir savaş filminin salt topa, tüfeğe, piyadeye odaklanmış tematik cenderesinden kendini sıyırmış ve şairaneliğiyle kendini izleyenlere hayran bırakmıştır. Hangimiz Wagner'in çaldığı helikopterlerde bombalar atılırken, Vietnam köyünde oyun oynayan küçük çocukların helikopter gürültüsüyle birlikte sağa sola kaçıştığı sahneyi unutabilir ki!
Aslında film ne zaman izlense yeni bir şeyler yakalayabileceğimiz zenginliklerle dolu. İnsan doğasına ilişkin keskin çıkarımlar yapan film, bu durumu insanoğlunun içinde yer alabileceği en sert koşul olan savaş atmosferinde geçiriyor ve açıldıkça daha da artan bir derinliğe sahip olduğunu kanıtlıyor. Kült film tanımına uyan film, uzun filmlerden hoşlanmayanlar için epey zorlayıcı olduğu muhakkak. Ama sinemaya gönül veren izleyicilerin mutlaka izlemesi gereken bir yapım.