Senaryosunu, Nic Pizzolatto'nun Gustav Möller ve Emil Nygaard Albertsen'in senaryolarından uyarlayarak yazdığı ve Antoine Fuqua'nın yönetmen koltuğunda oturduğu "The Guilty", 2018 tarihli Danimarkalı orijinalinin, mevzuya yapılan birkaç ilave dokunuş ile yeniden çevrimi olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, Netflix platformunda da gösterimde olan bu düşük bütçeli kapalı tek mekan filmine biraz daha yakından bakalım...
On dokuz yaşındaki Joseph'in ölümü ile sonuçlanan ve buna ilişkin yargılama süreci devam etmekte olan bir olay sonrasında devriye görevinden alınarak 911 çağrı merkezinde telefon operatörü olarak görevlendirilen Los Angeles Polis Departmanı / LAPD memurlarından Joe Baylor (Jake Gyllenhaal), filmin ana karakteridir...
911 çağrı merkezinin gece vardiyasında operatör 625 olarak arayanlara yardımcı olan Joe, adresini kesin olarak belirleyemediği, kendisinden ambulans isteyen Dru (seslendiren Beau Knapp) isimli bir uyuşturucu bağımlısını yönlendirmeye çalışırken, kurallar gereği yasak olmasına rağmen çalan kişisel cep telefonunu açar...
Hattın karşısındaki, numarasını nereden bulduğunu bilmediği, Los Angeles Times'tan, Joseph'in ölümünü araştıran gazeteci Katherine Harbor'dur (seslendiren Edi Patterson)...
Ancak Çavuş Denise Wade'in (Christina Vidal) uyarısı üzerine Joe, telefonunu kapatarak işine geri dönmek zorunda kalır...
Ve...
Bu kez de, kiraladığı aracın içinde bir fahişe tarafından soyularak acil yardım beklemekte olan Matthew Fontenot (seslendiren Paul Dano), 911 hattının diğer ucundadır...
Ki, onun sorunu da; Bunker Hill bölgesine yakın olan Çavuş Bill Miller'ın (seslendiren Ethan Hawke) ekibindeki polislerce çözülecektir...
Sıradaki çağrı, Joe ile evdeki küçük kızı Abby'i (seslendiren Christiana Montoya) arıyormuşçasına davranarak konuşan ve eski kocası Henry Fisher ("mükemmel" bir seslendirme ile Peter Sarsgaard) tarafından kaçırıldığını söyleyen Emily Lighton'dan (Riley Keough) gelmekte olup Joe bu vakayı da, Kaliforniya Otoyol Devriyesine (CHP) havale eder...
Eder etmesine de, kentteki yangınlar nedeniyle havadan destek de sağlanamayan bu kaçırılma olayında, şartlı tahliye ile salıverilmiş olan eski hükümlü Henry'nin beyaz minibüsüne henüz ulaşılabilinmiş değildir...
Üstelik de altı yaşındaki Abby, kapısı kapalı yatak odasında uyumakta olan küçük kardeşi Oliver ile evlerinde, anneleri Emily'i çaresizce beklerlerken...
Bunun üzerine Joe, çocukların bulunduğu ev ile Henry'nin evine acilen adam gönderilmesi için yeniden Çavuş Miller'ı arar...
Ama Joe'nun Henry'nin evine, gerekirse kapısını kırarak girme talebi, anında reddedilir...
Elbette Joe pes etmez ve ertesi gün kendisine şahitlik yapacak olan eski ortağı memur Rick'i (seslendiren Eli Goree) arayarak bu iş ile görevlendirir...
Bu arada Joe'nun, kızı Paige ile beraber yaşayan karısı Jess'den (seslendiren Gillian Zinser) altı ay önce ayrıldığını da öğreniriz...
Derken, polis memurları Tim Gervasi (seslendiren David Castañeda) ile Nadia, Abby ve kardeşinin bulunduğu eve intikal ederler...
Yalnız o da nesi?
Evde kan ile karşılaşan memur Tim, acilen bir ambulans istemektedir...
Aslında an itibarıyla memur Manny'nin de (Adrian Martinez) anımsattığı gibi sabah olmuş ve Joe'nun vardiyası tamamlanmıştır...
Ehh, toplam süresi 90 dakika olan filmin yarısını da, 2 dakika fazlası ile geçtik de zaten...
İşte tam da bu son ifade üzerine; "Ne yani bitti mi?" diye soracak olursanız da, yanıtımız:
"Peşpeşe gelecek olan kan dondurucu ters köşeler ile bomba gibi bir itirafa hazırlıklı olun" şeklinde olur...
Yine bu mecrada yorumunu da paylaşmış olduğumuz filmin orijinal versiyonunu izleyenleri, Amerikan sağlık sistemine sağlam bir eleştirinin getirilmesine ve Jake Gyllenhaal'ın tüm sıra dışı çabalarına karşın pek fazla sarmayacağını düşündüğümüz bu filmi, çok büyük beklentilere girmeden izleyecek olan sinemaseverlere önerebiliriz...
Keyifli seyirler,