Senaryosunu, uyarladıkları hikayesinde de...
Yönetmen koltuğunda da oturmakta olan James Wan ile Jason Momoa ve Thomas Pa'a Sibbett ile beraber imzaları bulunan David Leslie ve Johnson-McGoldrick'in kaleme aldıkları "Aquaman and the Lost Kingdom"; fantastik bir devam filmi olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, 205 milyon dolarlık bütçesinin sağladığı avantajla, yeşil perde ve görsel efekt teknolojileriyle başarılı makyaj uygulamalarının yanı sıra zorluk derecesi yüksek sahnelerindeki koordinatörlüklerini; Jane Batey, Tim Connolly, Jacob Dewitt, Steve Griffin, Akihiro Haga, Bolek Polívka ve Jon Valera'nın üstlendikleri dublör oyuncuların performanslarına yaslanılarak çekilerek, beklentilerin çok altındaki...
Brüt 399.3 milyon dolarlık hasılat rakamıyla...
Kazandıramadıysa da...
En azından yapımcıları Peter Safran, James Wan ve Rob Cowan'a, para kaybettirmediğini de tahmin ettiğimiz bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Filmin hemen başında...
Atlantis'in süpersonik hızlarda yüzebilen, sudaki yaşam ile konuşup onları yönetebilen yarı Atlantisli, yarı insan kralı Arthur Curry (Jason Momoa)...
Arthur'un, suyu kontrol edebilen karısı Mera (Amber Heard)...
Arthur ile Mera'nın yeni doğmuş olan oğulları Arthur Jr. ...
Arthur'un üvey erkek kardeşi ve Atlantis'in eski kralı Orm Marius (Patrick Wilson)...
Arthur'un, Uluslararası Af Örgütü'nde deniz feneri bekçisi olarak çalışan babası Thomas Curry (Temuera Morrison)...
Ve...
Arthur ile Orm'un anneleri ve Atlantis'in eski kraliçesi Atlanna (Nicole Kidman) ile tanıştırılır...
***
Öte yandan...
Babasının ölümü nedeniyle Arthur'dan intikam almaya yemin etmiş olan Black Manta'nın (Yahya Abdul-Mateen II)...
Kendisi sayesinde, Atlantis'i bulma konusunda takıntılı bir hale gelmiş olan deniz biyoloğu Dr. Stephen Shin (Randall Park) ile birlikte...
Antarktika'da araştırma yapmakta olduklarını da görürüz...
***
Ki...
Bu araştırmalar esnasında...
Maruz kaldıkları, büyükçe bir buz tabakası kırılması neticesinde...
İçine düştükleri, bir mağaraya açılan bir yarıkta...
Ekibindeki adamlardan birini...
Alıp götürecek olan bir canavarın saldırısına uğradıklarında...
Dr. Shin'in gönderdiği yardım çağrı sinyaline...
***
Manta ve adamlarınca...
Anında yanıt verilerek...
Yanlarına gidilir...
***
Ardından da Manta'ya...
Kendisini, kapatıldığı Necrus krallığındaki zindandan kurtarması karşılığında...
Arthur'u alt edebilme gücünü bahşedeceği sözünü veren Kordax'ın (Pilou Asbæk)...
Üç dişli mızrağını...
Bulduracak olan canavarın peşine düşülür...
***
- Beş ay sonra -
TV'deki, "Küresel sıcaklıklar beklenmedik bir şekilde yükseliyor..." manşetli flaş haberde...
"İnanılmaz görüntüler, dünyanın her yerinden geliyor...
İyi akşamlar millet...
Son beş ayda, dünya çapında bildirilen sıcaklıklarda; olağanüstü bir artış söz konusu... Ve bu da, şimdiye kadar gördüğümüz; en çılgın hava şartlarına neden oldu...
Evet, Dallas ve Teksas'ta fırtına var, kar yağıyor... Görüş mesafesi sıfıra yakın ve bu gece, daha fazla kar bekleniyor... Dallas'ın genellikle, bir yıl boyunca gördüğünün daha da fazlası...
Bu, daha önce gördüğümüz hiçbir şeye benzemeyen; dünya çapında hava durumunun sadece bir kısmı...
Ama asıl soru şu...
Hava daha ne kadar ısınacak?"
Denilirken...
***
Junior ile birlikte kestirmekte olan Arthur'u Mera...
"Konsey, acil toplanma çağrısında bulundu..." diyerek uyandırır...
***
Zira...
Bilim insanlarının açıklanmakta zorlandıkları, bir veba salgını daha yaşanmıştır...
***
- Atlantis Konseyi -
Toplantıda...
Arthur'un, Atlantis'i dünya yüzeyine taşıma önerisi reddedilir...
***
- Atlantik'te bir yer -
Hasar gören kıyafetini onaran ve kudretine güvendiği...
Kordax'ın üç dişli mızrağını da eline geçiren Manta...
Yakıt bulmak amacıyla, devasa büyüklükteki denizaltısıyla...
Hedefe doğru ilerlemektedir...
***
Ancak...
İster inanın...
İster inanmayın...
Şu ana kadar, her ne kadar dişimizi sıkarak sessizce izlemeye çalışsak da...
"Sabır taşı bile olsa çoktan çatlamıştı..." demek suretiyle...
Bu saçmalığa ilişkin anlatımımızı burada noktalıyoruz...
Dakika 25...
***
Fanatik derecedeki, post prodüksiyon ürünü aksiyona meraklı belirli bir kitle dışındakilere, kesinlikle hitap etmeyeceğini düşündüğümüz filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; ne yazık ki bir türlü geçmek bilmeyen, 99 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Halen seyretmeyi sürdürenler...
Finalde yazılar akmaya başlar başlamaz...
Hemen yerlerinizi terk etmeyin...
Çünkü geride...
"Oldukça iğrenç", bir sahne daha mevcut...