“La pequeña Suiza / The Little Switzerland”, senaryosunu Alberto López, Daniel Monedero, Jelen Morales ve Sonia Pacios ile birlikte yazan Kepa Sojo’nun yönetmen koltuğunda oturduğu bir drama…
26 Nisan 2019’da İspanya’da vizyona girmesinin ardından, 16 Ağustos 2019 tarihinde Netflix platformunda yayın akışına dâhil edilen filmin, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması mevcut değil…
O nedenle bizde bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun içinde, artık neredeyse bütün yorumlarımızda olduğu gibi sıradanlığın dibine vuran bu filmin ayrıntılı incelemesine geçmeden önce filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, orijinal hikâyesi dışında hiçbir çekiciliği olmayan “bomboş” bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Orijinal dediğimize de bakmayın...
Hikâyede aslında, İspanya’nın Castilla bölgesinde yer alan “kurgusal” (yani hayali) Tellería kasabasının, Türkçemize yerleşmiş olan, “İki cami arasında beynamaz” kalması hali gibi bir durum…
Nasıl mı?
Kasaba halkının büyükçe bir kısmının kendini kültürel ve de duygusal olarak yakın hissetmesi nedeniyle Bask, tesadüfi bir keşif sonucunda halk kahramanı William Tell’in (kafasındaki elmayı okla vurduğu) oğlunun anıt mezarının kasabada bulunduğunun anlaşılması (ve dünyanın en varlıklı ülkelerinden biri olması) nedeniyle de İsviçre arasında gidip gelmesinin hikâyesinin anlatıldığı bir komedi…
Peki, “Sonuçta bu kasaba İspanya’nın kuzeyindeki Bask’a mı yoksa 1300 km uzaklıktaki İsviçre’ye mi bağlanıyor?” diye bir soru soracak olursanız yanıtımız;
“Her ne kadar önermiyorsak da, öğrenmek için filmi sonuna kadar izlemeniz gerekiyor” biçiminde olur…
Oldukça düşük bir bütçeyle çekildiği her halinden belli olan bu “bol diyaloglu” film için lafı daha fazla uzatmanın gereksiz olduğunu düşünüyoruz…
Belki biraz tarzımızın dışında olacak ama buraya kadar söylediklerimizin tamamı, zımnen de olsa ikisini de içerdiği için filme ilişkin hem ilk tespitimiz hem de ilk önerimiz olsun…
Artık ayrımı gönlünüze göre siz kendiniz yaparsınız…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 1,5 verdiğimiz bu film için önerimiz de, “kendinize izleyecek daha anlamlı şeyler bulun” şeklinde olacak…
“Olsun, ben yine de izlerim” diyenlere de, keyifli seyirler,