Boyalı badanalı bir gerilim komedisi!
Yazar: Fatih YürürYakın tarihte ülkemiz sinemalarının salonlarına damlayan hibrid yapımların sayısının çok da fazla olmadığını söyleyebiliriz. Bunun en önemli sebeplerinden biri, pek çok yaratıcı ismin, kaslarını pay tv sistemleri için çalıştırmayı tercih etmesi. Aslında geçtiğimiz yıl 176 adet yerli film, sinema salonlarında izleyici ile buluşma şansı elde etmiş ama hafızalarımızı yokladığımızda; bu yapımların çok azının yarına kalabildiğini görüyoruz. Yarına kalabilme şansına erişebilen çok az yapım da, eğlence sinemasının karşılığını gerçek anlamda verebilecek riskin altına girebiliyor.
2015 yılında ilk defa kameranın arkasına geçtiği ve senaryosuna Ertan Saban ile birlikte imza attığı Limonata filmiyle, bizlere yönetmenlik konusunda ne kadar maharetli olduğunu gösteren Ali Atay; geçtiğimiz yıl vizyona giren Ölümlü Dünya filmiyle birlikte; gişesi bol bir eğlence sineması örneğinin, aynı zamanda kaliteli ve kalıcı olabileceğini de kanıtlamış oldu. Aslında çok büyük bir patlamayla gişe kapısını aralamayan, bilakis vizyon süresince ağır ağır fermante olan film; gösterimde kaldığı total sürenin sonucunda yarım milyondan fazla izleyiciyi sinema salonlarına çekmeyi başarmıştı. Üstelik, sinemamızda çok uzun bir zamandır bakir kalan aksiyon türüyle, komediyi harmanlayarak!
Her ne kadar mizah sosunun her damağa hitap etmediği iddia edilse de; yönetmen Ali Atay'ın, "Lost Çok Bozdu" skeciyle yakın vadeli hafızalarımıza kazınan, on parmağında on marifetle taçlandırılmış Feyyaz Yiğit ve Aziz Kedi ikilisiyle gittiği güç birlikteliği; Volkan Sümbül ve Ali Demirel gibi iki önemli kalemin de dahil olduğu metin destekli işbirliği; filmi bir skeçler bütünü olmaktan çıkarıp, eğlenceli bir macera filmi haline getirmişti. Evet! Erişilen nokta hem seyirci hem de ekip açısından bakıldığında yüzleri güldürecek cinstendi fakat diğer yanıyla da, aynı ekip için, sonrasında üretilecek olan işler açısından kıyaslama noktası oluşturacak bir tehdit de barındırıyordu hani!
Aziz Kedi ve Feyyaz Yiğit destekli çekirdek ekip ile birlikte Ali Atay, arayı çok da fazla uzatmadan yeni işbirliklerini seyirciye sunmakta gecikmedi. Cinayet Süsü, bir taraftan Ölümlü Dünya'nın aksiyon sineması ile gerçekleştirdiği rockstar evliliğini gerilim arenasına taşıyan, diğer taraftan da ilerleyen dönemde Ali Atay'ın kendi sinemasının formüllerini oturttuğu yapım olarak anılacaktı ister istemez. Zaten ilk intiba da, bu öngörünün pek de yanlış olmadığı yönündeydi diyebiliriz.
Atay ve ekibi, bu sefer bir seri katil öyküsünü perdeye taşıyor. Yani diğer bir yanıyla bize uzak gibi görünen Zodyak Katili gibi bir fenomenin tesiri var karşımızda ama diğer tarafıyla da bu yabancı malzemeyi yerelleştirme konusunda da uygun adımları atmayı başarıyorlar aslında. Tamam, kurbanlarını birer sanat eseri gibi makyajlayan, bilmecesever katil motifinin bize çok yakın olduğunu söylemek biraz zor gelebilir ama tarihimizde Hiristo Anastadiyadis Ahilya, Antep Canavarı lakaplı Abdullah Palaz, bebeto lakaplı Ali Kaya bir tarafa; tornavidacı, mobilyacı, kuyucu ya da uzili katil şeklinde uzayıp giden, son derece trajik bir listeye sahip olduğumuz gerçeği de göz ardı edilmemeli. Bu bakımdan, ülke gerçekliğine kolayca adapte edilebilecek bir içerik olduğunu söylemek yanlış değil.
Cinayet Süsü, bu söz konusu tarafıyla İstanbul'da gerçekleştirilen zincirleme cinayetlere, bunları ince ince işleyen zarif ruhlu bir katilin varlığına bizleri inandırmakta hiç bir şekilde zorlanmıyor. Diğer tarafta da absürt komedi ile olan sıkı ilişkisini korumayı başarıyor. Fakat -bu noktadan sonra beklenen Ölümlü Dünya kıyası geleceği için peşin peşin özür dilerim- bu sefer tatmakta olduğumuz mizahın alıcısının net olarak kimler olabileceğini söylemek biraz zor!
Söz konusu terazinin kefelerinden birinde, komedi kalorisi ağır basan bir yapım olduğunda, eleştirilerin ve önerilerin formülize edilmesi çok zor, bunu kabul edelim. Yani Ölümlü Dünya'nın çeşnisine eklenmiş olan absürt mizah lezzetinden çok da farklı bir deneyim yok burada fakat kimyada bir değişiklik var gibi. Özellikle salt birer durum esprisi formundayken yeterince eğlenceli olan fikirleri tekrar tekrar açıklama konusunda ya seyircisinin sağduyusuna ya da yapılan esprinin kalibresine dair ciddi bir güven sorunu var gibi görünüyor ekibin. Hal böyle olunca da, bir kaç saniye önce ardımızda bıraktığımız esprilerin, tekrar tekrar yolumuzu kesmeye kalkışması her zaman sevimli olamayabiliyor.
Diğer yandan, gerçekten de yeteneklerine hayran olduğumuz Feyyaz Yiğit'in ete kemiğe büründürdüğü Dizdar Koşu karakterinin, ufak ufak bir Recep İvedik varyasyonuna doğru meyletmesi de bizleri korkutmadı değil hani. Ölümlü Dünya'daki Serbest karakterinin de pekala ufak çaplı revize edilmiş hali gibi görünen Dizdar ile birlikte; bu karakter tercihinin bir sonraki adımda sevimliliğini yitirmesi işten bile değil. Bu bakımdan Cinayet Süsü, izleyici tarafından onaylanmama tedirginliği sebebiyle biraz garantici davranmış gibi görünüyor sanki.
Ölümlü Dünya, her ne kadar doğru seçilmiş bir ekibin dinamizminden güç alan bir yapım olsa da, ekibin çok az bir kısmı bu yeni yapımda işbirliğine girmiş. Atay'ın şimdilik belli bir ekiple çalışma konusunda diretme kaygısı olmadığını düşündüren bu yeni halkadaki isimlere gelecek olursak; en fazla dikkatimizi çeken isimlerin başında, umarsız ve kaygısız komiser yardımcısı Alaattin'i forma kavuşturan Mert Denizmen geliyor. Alıştığımız bir profilde karşımıza çıkan Cengiz Bozkurt'un aşinalığı malum bir portreye imza atarken, pek de gönüllü görünmediği Başkomiser Emin suretinde perdeye endam buyuran Uğur Yücel, Ejder Kapanı'nın Çerkes Abbas'ından hallice bir performansla bizleri selamlıyor. En son Yaktın Beni filmiyle beyaz perdeye endam buyuran ustayla hasret giderebilmek adına bu kadarı bile yeterli... Binnur Kaya'nın Komiser Asuman çeşitlemesi, yüzümüzdeki gülümsemeyi biraz daha genişletirken; filmin en tatlı sürprizlerinden biri de Müfit Kayacan'ın, kendi bedeninde karakola sürüklediği görgü tanığı oluyor.
Son tahlilde "Bir Ölümlü Dünya Değil" saptaması, muhtemelen şu günlerde film hakkında orada burada en sık duyacağınız tanım olacaktır. Haksız bir kıyas olmamakla birlikte, sinemamızda alabildiğine bakir bir diğer tarafı teşkil eden gerilim konseptiyle komediyi harmanlaması açısından bile dikkate değer bir yapım Cinayet Süsü... Yine de ekip, aynı çekirdek yaratıcı tim ile yola devam edecekse -ki öyle umarız ki ederler- oyuncu değişikliğinin yanı sıra içerik ve işleyiş açısından da ufak bir revizyona gitmeleri gerekebilir. Nitekim Cinayet Süsü'nün garantili bir alıcısı olacağı gerçeğini göz ardı edemesek de; bu ekibin çok daha iyilerini yapabilecek potansiyelde olduğunu biliyoruz. O tadı bir kere aldık... Yeniden alabileceğimize inanıyorum...