Senaryosunu da, Scott Teems ve Danny McBride ile birlikte kaleme alan David Gordon Green'in yönetmen koltuğunda oturduğu “Halloween Kills”, ("genel de" yaratılan ana karakterler olarak) 1978 ve özellikle de 2018 tarihli "kanlı slasherin" birebir devamı olarak geliyor karşımıza...
Zaten 1978 tarihli John Carpenter filmi, suratındaki "meşum" maskesi ile Michael Myers efsanesinin başlangıç noktasını oluştururken, 2018 tarihli filmin senaryosunun yazım ekibinde de yer alan Green, o filmin de direksiyonundaydı...
Aynı isimli serinin on ikinci devam filmi olarak kurgulanan bu 2021 model “Halloween” in yapımcıları arasında, serinin yaratıcılarından John Carpenter ile serinin önceki sekiz filminde daha imzası bulunan (Türkiye’de “The Message / Çağrı” (1976) filmi ile tanınan Moustapha Akkad’ın oğlu) Malek Akkad’ın yanı sıra korku – gerilim sinemasının önemli yatırımcıları arasında yer alan Blumhouse Productions’ı yani aslında Jason Blum’un bizzat kendisini de görüyoruz…
20 milyon dolar gibi mütevazı sayılabilecek bir bütçe ile çekildikten sonra prömiyeri, 8 Eylül 2021’de Venedik Uluslararası Film Festivalinde yapılan ve 15 Ekim 2021 tarihinde de vizyona sokulan filmin, şu ana kadar ki brüt gişe hasılatı tamı tamına 55,9 milyon dolar…
Gelin isterseniz, "Halloween Ends" isimli on üçüncüsünün, 14 Ekim 2022'de izleyici ile buluşturulması planlanan ve böylelikle de; Green'in yönettiği, yapımcılığını da Akkad ile Blum ikilisinin üstlendiği yeni nesil "Halloween üçlemesinin", ikinci halkasını oluşturan filmimize biraz daha yakından bakalım...
Cameron Elam (Dylan Arnold), ağır yaralı vaziyette yerde yatmakta olan polis memuru Frank Hawkins'i (Will Patton) bulup yardım çağırdığında aynı Hawkins, flashback ile Haddonfield, Ilinois'deki 1978 yılının Cadılar Bayramı gecesine döndüğünde, çocukluğundan beri tanıdığı Michael Myers (Airon Armstrong) ile neredeyse göz göze gelip, elindeki silahla ateş etse de, onu vuramayarak elinden kaçırdığını anımsar...
Ki, kırk yıl önceki aynı gece de; sonradan Cameron'un babası olacak olan genç Lonnie Elam (Tristian Eggerling), her nasılsa kendisini es geçerek atlayan Michael'ın elinden kurtulmuş ancak birlikte devriye turu yapan genç Hawkins (Thomas Mann) ile Pete McCabe (Jim Cummings), 1963 yılındaki ilk cinayetini işlediği evin içine girdiklerinde Michael, memur McCabe'ye saldırır...
Michael'ı korkutmak üzere silahını ateşleyen Hawkins, yanlışlıkla ortağı McCabe'yi boynundan vurarak öldürse de bu cinayet, en azından kamu oyunun gözünde Michael'ın hanesine yazılır...
Derken...
Yeniden 2018 yılının Cadılar Bayramı akşamına ve bir kutlamanın yapılmakta olduğu bir bara döneriz...
Haddonfield'de yapılan o kutlamadaki konuklar arasında çok özel olan birileri bulunmaktadır...
Kimler mi?
Elbette ki, 1978 Cadılar Bayramı akşamında Michael'ın elinden canlı kurtulan Tommy Doyle (Anthony Michael Hall), Lindsey Wallace (Kyle Richards), Marion Chambers (Nancy Stephens) ve Lonnie Elam (Robert Longstreet)...
Tam da aynı esnada, Michael'ın bıçakla karnından yaraladığı Laurie Strode (Jamie Lee Curtis), kızı Karen (Judy Greer) ve torunu Allyson (Andi Matichak) tarafından hastaneye götürülürken, ters yönden gelmekte olan itfaiye, Michael'ın da içine kıstırılarak ölüme mahkum edildiği, Laurie'nin alev alev yanmakta olan evindeki ateşi söndürmeye gitmektedir...
Böylelikle yanarak ölmekten son anda kurtarılan ve kendisini kurtaran ekipteki itfaiyecilerin tamamını vahşice öldüren Michael (James Jude Courtney - Nick Castle), Laurie'nin yaşlı komşularından Phil'in de (Lenny Clarke) Azrail'i olurken Phil'in karısı Sondra'yı da (Diva Tyler) ağır yaralar...
O gün Michael'ın Haddonfield'da yarattığı bütün bu karmaşa televizyonlar da "flaş haber" olunca, bunu duyana kadar barda, keyifle içkilerini yudumlayan Marcus (Michael Smallwood) ve Vanessa (Carmela McNeal) çifti, birdenbire oradan ayrılarak evlerine gitmeye karar verseler de, Michael onların otomobillerinin arka koltuğuna saklanmıştır...
Bu vahim durumu Vanessa koşarak bardaki ahaliye haber verince, en önde elindeki beysbol sopası ile Tommy Doyle olmak üzere bütün bir bar sokağa dökülerek otoparka doğru yönelse de bir başka araca atlayan Michael, hızlıca oradan uzaklaşır...
Aslında aynı kentteki karmaşanın bir kısmından, akıl hastanesinden firar ederek kaçmış olan diğer iki hastanın da sorumlu olabileceği düşünülmektedir...
Lütfen bu küçük ayrıntıyı, aklınızın bir köşesinde tutun...
Neyse...
Ne olursa olsun, Michael'ı sonsuza kadar durdurmayı "takıntı" haline getirmiş olan Tommy, aralarına başta baba oğul Elam'ların da katıldığı, silahlarla donatılmış bir operasyon takımı toparlamaktadır...
Ki, annesinin tüm karşı koymalarına rağmen Allyson'da onlardan biri olacaktır...
Dakika 46...
Geride, oldukça kanlı cinayetler ile yerleşik Haddonfield toplumunda, kırk yıllık bir süre içerisinde birikmiş olan ve ne yazık ki, yerli ve yabancı tüm yorumlar da, gözlerden kaçtığını fark ettiğimiz:
"Travma Sonrası Stres Bozukluğu / Post-Traumatic Stress Disorder (PTSD)" halinin kontrolsüz bir biçimde patlayarak; "soğuk kanlı, gözü kara ve sabit fikirli" bir manyak olan eli bıçaklı Michael'ınkinden çok da farklı olmayan, dikkate değer "toplumsal bir cinnete" dönüştüğü, 59 dakikalık bir bölüm daha mevcut...
Keyifli seyirler,
Son iki not:
1. Michael Myers’ın yukarıda sözünü ettiğimiz o "meşum" (yani uğursuz) maskesi, William Shatner’in yüzünden alınma bir kalıpla üretilen (bugün paha dahi biçilemeyen bir koleksiyon niteliğindeki, "remastered" 3 sezonluk DVD setleri ile arşivimizin demirbaşları arasında yer alan "Star Trek" 1966 - 1969 isimli, "cell phone / cep telefonu" teknolojisi ile özellikle de, 21. yüzyıl "management / administration / yönetim" biliminin mihenk taşlarından biri de olan efsanevi TV dizisinin ana karakteri) “Kaptan James T. Kirk”ün maskesinin beyaza boyanmış halidir…
Bu maske ilk olarak “The Devil's Rain” (1975) filminde, William Shatner’in bizzat kendisi tarafından kullanılmıştır…
2. 2018 - 2021 ve 2022 tarihli "Halloween" filmlerinin, kendi aralarında özel bir üçleme oluşturması sebebiyle; henüz izlememiş olanların, bu filmden önce 2018 tarihli olan ile başlamalarını önereceğiz...