Senaryosunu da, A. S. Byatt'ın "The Djinn in the Nightingale's Eye" (1994) isimli beş mitolojik kısa hikayesinin oluşturduğu bir kitaptan uyarlayarak Augusta Gore ile birlikte kaleme alan, efsanevi “Mad Max” film serisinden de tanıdığımız Avustralyalı sinemacı George Miller'ın yönetmen koltuğunda oturduğu “Three Thousand Years of Longing”; fantastik bir drama olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz; 60 milyon dolarlık bir bütçeyle, görsel efekt ve yeşil perde teknolojilerinden etkili bir tarzda yararlanılarak çekilen ve 20 Mayıs 2022 tarihindeki dünya prömiyeri de, görkemli bir biçimde Cannes Film Festivalinde yapılmasına karşın 15.5 milyon dolarlık bir hasılat rakamıyla da gişeye çakılmış olan bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
İngiliz asıllı bir edebiyat akademisyeni olan Dr. Alithea Binnie (Tilda Swinton), insanlığın tüm hikayelerinde ortak olan gerçekleri bulmaya çalışan bir anlatı bilimcidir... Bu amaçla da, yılda bir veya iki kez Çin'e, Güney Denizlerine ve Doğu Akdeniz'in eskimeyen şehirlerine kadar uzanan yabancı diyarlara gitmeye cesaret etmektedir...
Şimdiki durağı da, İstanbul olan Alithea'yı havalimanında önce, bagajına yapışarak çekiştirmesine rağmen kısa sürede ortadan yok olacak olan bir Cin (Sarah Houbolt) karşılar; ardından da, gerçek karşılayıcıları Profesör Günhan (Erdil Yaşaroğlu), İngiliz Konseyinden Amina (Sabrina Dhowre Elba) ve şoförlüklerini yapan Semih (Berk Öztürk) zuhur ediverirler...
***
Minibüs ile oteline götürülürken Alithea, havalimanında bagajına yapışan kısa boylu ve saçsız tipten şaşkınlıkla söz edince:
Aracı kullanan Semih, onun sıklıkla ortaya çıkan korsan taksicilerden biri olabileceğini ima etse de; şaka yollu da olsa Günhan, cin, hayalet veya uzaylı yaratık olabileceği fikrini ortaya atar ve topluca da gülüşülür...
***
Önemli bir sürprize imza atılmak suretiyle Pera Palas Otel'de, Alithea için zamanında Agatha Christie'nin kaldığı ve "Şark Ekspresi'nde Cinayet" (1934) romanını yazdığı oda ayrılmıştır...
Odaya yerleşme faslı da tamamlanır tamamlanmaz, Günhan ile Alithea'nın sunumlar yaptıkları; "Adventures in Narratology / Anlatı Bilimde Maceralar" konulu, mitoloji ile bilim arasındaki karşılaştırmanın yapıldığı uluslararası konferansa geçilir...
Konuşmacılardan Alithea'ya göre er veya geç, yaratılış hikayelerinin yerini; özenli bilimin anlatacakları alacak ve tüm tanrılar ile canavarlar, metaforlara indirgenecektir...
Bu lafları sıralar sıralamaz, kendilerini izlemekte olan bir Cin (Seyithan Özdemir) tarafından çarpılan Alithea; sahnede fenalaşarak yere yığılıverir...
***
Ertesi gün...
Sahnede yaşadıkları sebebiyle, çocukluk yapmak yerine bir doktora görünmesini öneren Günhan'a Alithea bu hususu; hayal gücünün kendisine oynadığı oyunlardan biri olarak açıklar...
Ve...
Alışveriş için gittikleri Kapalı Çarşı'daki bir dükkândan Alithea; tam emin olmamasına rağmen satıcının (Berk Öztürk) Çeşm-i Bülbül / Bülbülün Gözü" olarak tanımladığı, 1845 İncirköy camcılarının yapımı bir şişeyi satın alır...
***
Duşunu alıp bornozunu giyinmiş ve sabah kahvaltısının siparişini de vermiş olan Alithea, otel odasındaki banyonun lavabosunda; satın aldığı şişeyi, elektrikli diş fırçasıyla temizlemeye kalkıştığı an, şişenin kapağı açılıverir...
Evet...
Kolaylıkla tahmin edilebileceği bir şekilde, şişenin içindeki Cin (Idris Elba) serbest kalmış ve şimdi de; özgürlüğünü borçlu olduğunu düşündüğü Alithea'dan, sonsuz yaşam veya işlenen günahların affı yahut da tüm acılara son verilmesi hususları hariç üç dilekte bulunmasını istemektedir...
***
Derken...
Devasa boyutlardaki Cin'e geçmişinden söz eden Alithea, flashback aracılığıyla kız okulunda okuduğu çocukluk günlerine geri döndüğünde; en yalnız zamanlarında yanında olan Enzo (Abel Bond) adındaki, kendi yarattığı ve ona ithafen günlük olarak tuttuğu defteri de, okulun fırınında yaktığı hayali bir çocuktan bahseder...
Elbette sıra, üçüncü kez bir şişeye hapsedilen ve yavaş yavaş küçülerek insani bir görünüm almaya başlamış olan Cin'in kendi hayat hikayesine de gelir...
Ama biz; "spoiler" vererek filmi henüz izlememiş olanların ağızlarının tadını kaçırmak istemememiz nedeniyle, anlatımı burada noktalıyoruz...
Dakika 20...
Geride sizleri, ilgiyle izleyeceğinizi umduğumuz, 88 dakikalık eğlenceli bir bölüm daha bekliyor olacak...
Yeter ki, abartılı yorumlara aldanarak çok da büyük beklentilere girmeyin...
Keyifli seyirler,