Üç Bin Yıllık Bekleyiş eleştirileri

En başta Hz. Süleymana yapılan bu saygısızlık ve terbiyesizlik beni fazlasıyla rahatsız ederken devamında osmanlıya yapılan saygısızlık ve çarpıtılmış tarihi gerçeklikle iyice gözümden düştü.
Yine de bi filmkolik olarak filmi bitirdim. Eğer tüm değerleri bi tarafa bırakıp izlerseniz seyir zevki yüksek hikayeler ilgi çekici ve sesler ve renkler gayet güzeldi. Ama işlenilen aşk kesinlikle izleyiciye geçmiyor. Film bittikten sonra vicdanınız 1 yıldızdan fazlasına izin vermiyor çünkü inançlarımıza ve atalarımıza yapılan saygısızlık görmezden gelinemez. Kanuniyi hürremi kösemi haremi ibrahim hanı olduğundan çok başka ve küçük düşürücü şekilde işlemişler. Daha da kötüsü içkiyi ve hatta sigarayı bile yasaklayan sultan 4. Murad'ı bir alkolik kana susamış katil hastalıklı ve acımasız olarak yansıtmışlar gerçekten içim acıdı izlerken. Yazıklar olsun diyorum tarihe bu kadar saygısızlık edilmez.
Hele Hz. Süleyman'a yapılan saygısızlık affedilemez hadi müslüman hep sessiz kalır yahudiler de mi rahatsız olmadı bundan. Buna nasıl sessiz kaldılar. Koskoca Hz Süleyman büyücü kadınları baştan çıkarmaya uğraşan kötücül bi şahsiyet gibi gösterilmiş. Yazıklar olsun...

Bu film, tarihi gerçekleri yansıtmayan bir film. Bu film, bu filmi izleyen kişilerde; türkler, Türk ve Osmanlı tarihi hakkında ön yargıların oluşmasına sebeb olan bir film.Bundan dolayı ben bu filmde tarihi değerlerimize saygısızlık yapıldığını düşünüyorum.

Senaryosunu da, A. S. Byatt'ın "The Djinn in the Nightingale's Eye" (1994) isimli beş mitolojik kısa hikayesinin oluşturduğu bir kitaptan uyarlayarak Augusta Gore ile birlikte kaleme alan, efsanevi “Mad Max” film serisinden de tanıdığımız Avustralyalı sinemacı George Miller'ın yönetmen koltuğunda oturduğu “Three Thousand Years of Longing”; fantastik bir drama olarak geliyor karşımıza...

Gelin isterseniz; 60 milyon dolarlık bir bütçeyle, görsel efekt ve yeşil perde teknolojilerinden etkili bir tarzda yararlanılarak çekilen ve 20 Mayıs 2022 tarihindeki dünya prömiyeri de, görkemli bir biçimde Cannes Film Festivalinde yapılmasına karşın 15.5 milyon dolarlık bir hasılat rakamıyla da gişeye çakılmış olan bu filme biraz daha yakından bakalım...

***

İngiliz asıllı bir edebiyat akademisyeni olan Dr. Alithea Binnie (Tilda Swinton), insanlığın tüm hikayelerinde ortak olan gerçekleri bulmaya çalışan bir anlatı bilimcidir... Bu amaçla da, yılda bir veya iki kez Çin'e, Güney Denizlerine ve Doğu Akdeniz'in eskimeyen şehirlerine kadar uzanan yabancı diyarlara gitmeye cesaret etmektedir...

Şimdiki durağı da, İstanbul olan Alithea'yı havalimanında önce, bagajına yapışarak çekiştirmesine rağmen kısa sürede ortadan yok olacak olan bir Cin (Sarah Houbolt) karşılar; ardından da, gerçek karşılayıcıları Profesör Günhan (Erdil Yaşaroğlu), İngiliz Konseyinden Amina (Sabrina Dhowre Elba) ve şoförlüklerini yapan Semih (Berk Öztürk) zuhur ediverirler...

***

Minibüs ile oteline götürülürken Alithea, havalimanında bagajına yapışan kısa boylu ve saçsız tipten şaşkınlıkla söz edince:

Aracı kullanan Semih, onun sıklıkla ortaya çıkan korsan taksicilerden biri olabileceğini ima etse de; şaka yollu da olsa Günhan, cin, hayalet veya uzaylı yaratık olabileceği fikrini ortaya atar ve topluca da gülüşülür...

***

Önemli bir sürprize imza atılmak suretiyle Pera Palas Otel'de, Alithea için zamanında Agatha Christie'nin kaldığı ve "Şark Ekspresi'nde Cinayet" (1934) romanını yazdığı oda ayrılmıştır...

Odaya yerleşme faslı da tamamlanır tamamlanmaz, Günhan ile Alithea'nın sunumlar yaptıkları; "Adventures in Narratology / Anlatı Bilimde Maceralar" konulu, mitoloji ile bilim arasındaki karşılaştırmanın yapıldığı uluslararası konferansa geçilir...

Konuşmacılardan Alithea'ya göre er veya geç, yaratılış hikayelerinin yerini; özenli bilimin anlatacakları alacak ve tüm tanrılar ile canavarlar, metaforlara indirgenecektir...

Bu lafları sıralar sıralamaz, kendilerini izlemekte olan bir Cin (Seyithan Özdemir) tarafından çarpılan Alithea; sahnede fenalaşarak yere yığılıverir...

***

Ertesi gün...

Sahnede yaşadıkları sebebiyle, çocukluk yapmak yerine bir doktora görünmesini öneren Günhan'a Alithea bu hususu; hayal gücünün kendisine oynadığı oyunlardan biri olarak açıklar...

Ve...

Alışveriş için gittikleri Kapalı Çarşı'daki bir dükkândan Alithea; tam emin olmamasına rağmen satıcının (Berk Öztürk) Çeşm-i Bülbül / Bülbülün Gözü" olarak tanımladığı, 1845 İncirköy camcılarının yapımı bir şişeyi satın alır...

***

Duşunu alıp bornozunu giyinmiş ve sabah kahvaltısının siparişini de vermiş olan Alithea, otel odasındaki banyonun lavabosunda; satın aldığı şişeyi, elektrikli diş fırçasıyla temizlemeye kalkıştığı an, şişenin kapağı açılıverir...

Evet...

Kolaylıkla tahmin edilebileceği bir şekilde, şişenin içindeki Cin (Idris Elba) serbest kalmış ve şimdi de; özgürlüğünü borçlu olduğunu düşündüğü Alithea'dan, sonsuz yaşam veya işlenen günahların affı yahut da tüm acılara son verilmesi hususları hariç üç dilekte bulunmasını istemektedir...

***

Derken...

Devasa boyutlardaki Cin'e geçmişinden söz eden Alithea, flashback aracılığıyla kız okulunda okuduğu çocukluk günlerine geri döndüğünde; en yalnız zamanlarında yanında olan Enzo (Abel Bond) adındaki, kendi yarattığı ve ona ithafen günlük olarak tuttuğu defteri de, okulun fırınında yaktığı hayali bir çocuktan bahseder...

Elbette sıra, üçüncü kez bir şişeye hapsedilen ve yavaş yavaş küçülerek insani bir görünüm almaya başlamış olan Cin'in kendi hayat hikayesine de gelir...

Ama biz; "spoiler" vererek filmi henüz izlememiş olanların ağızlarının tadını kaçırmak istemememiz nedeniyle, anlatımı burada noktalıyoruz...

Dakika 20...

Geride sizleri, ilgiyle izleyeceğinizi umduğumuz, 88 dakikalık eğlenceli bir bölüm daha bekliyor olacak...

Yeter ki, abartılı yorumlara aldanarak çok da büyük beklentilere girmeyin...

Keyifli seyirler,

Cidden begendiniz mi tarihi asagilamasina 4.murad alkolu tutunu yasaklamis burda ayyas Süleyman peygmber adam peygamber ne sifatla boyle gösterilir degmez 4.murada gelince kapadim

Tarihi değerlerimize saygısızlığı geçmiş artık. Terbiyesizlik bu filmi nasıl yayinlamislar hayretler içerisindeyim. Berbat ötesi kaldırılması gereken bir film. Türk oyunculara da yazıklar olsun nasıl atalarini tarihini çirkin gösteren o sahneleri oynamışlar yazıklar olsun!!!

Bir peygambere (Hz. Süleyman) kimsenin hakaret etme hakkı yoktur tam bir rezillik müslüman evladı veya yahudi evladı olan herkese bu filmi tavsiye etmiyorum hatta kinamaya davet ediyorum, Allah'ın laneti bu filmi yapanların üzerine olsun

Osmanlı dönemini bolca işleyen ve tarihi gerçeklere uyan bir film. Temposu giderek düşse de kendini izletmeyi başarıyor. Neredeyse efsane olacakmış.

Film Hakkında Yorumlarım. İlk izlenimim Bu film ilüminatinin finanse ettiği bir yapım. Neden?
Film ilk başlarında başrol karakteri çocuk iken hali bir arkadaşının onun yanında olduu yalnız büyüyünce onun hakkında yazdığı günlüğü yaktığını söylüyor. Bur da aslında melekleri tanımlıyor ama inan cını kaybettiğini hakka kocasının dediği gibi duyguları anlamadığını ima ediyor...
Sonrasında sırası ile cin hapis kaldığı olayları anlatıyor.
1-Hz Süleyman A.S.
2-Kanuni Sultan Süleyman
3-4. Murat
Bu 3 olayda da büyük çarptırmalar var.

1- Hz Süleyman A.S.:
Bu bölümde Hz. Süleymanın belkısın ayağına onu cezbetmek için gittiğini gittiğini ve Belkısı cinlilerden eşleşmiş bir ebebeyinden olduğunu ima ediyor. Asıl olay Belkısın Hz Süleymanın yanına ilk gittiği ve orda yaşadığı olaylar sonucu müslüman olduğu ve HZ. Süleyman ile evlendiğidir. Hz.Süleyman A.S. büyük bir büyücü olarak tanımlıyor. Hz Süleyman Allahın izni ile Hayvanlara Rüzgara ve cinlilere hükmetmiş bir peygamberdir...Bütün büyük kitaplarda böyle yazar.
2- Kanuni Sultan Süleyman:
Burada Hürrem Sultan yani kadınların bir kışkırtma fitne objesi olarak gösterilmesi istenmiştir. Halbuki Şehzade Mustafa nın ölümü Şöyle olmuştur. Şehzade'nin İran Şahı'na yazdığı mektuplar ele geçirildi. Kanuni Sultan Süleyman 46 yıllık bir padişah ve çok sağlam bir istihbarat ağı var. Ayrıca Şehzade'nin ve Şehzade'nin katiplerinin yazısını da tanır.
Şehzade Mustafa, Bağy suçu işlemiş. Bu, "devlete isyan" anlamına geliyor. Şimdi de olduğu gibi bu bir suç... Kanuni, Şehzade'yi izletiyordu. Şehzade'nin İran Şahı'na yazdığı mektuplar ele geçirildi. Mektuplarda, "Babam yaşlandı, tahta benim geçmem gerekli, dedem Yavuz Sultan Selim gibi..." yazıyordu. Sultan Süleyman, Şeyhülislam Ebussuud Efendi'ye de danışarak mahkeme kararı aldırdı ve oğlunun idamına karar verdi... Üzüntü ve pişmalık gene olmadımı oldu neticede evlat...
3- 4. Murat:
4.Murat genç yaşta hükümdar oldu.O dönem kösem sultanın politikası asker yeniçeri ile dengeleri padişah büyüyene kadar dengede tutmaktı ve de yaptı. Osmanlı içinde kargaşa düzensizlik geceleri yağma ve benzeri uygunsuzluklar hat safhadaydı. 4. Murat büyüyünce zamanı gelince gerekli hamleleri yaparak idareyi ele aldı. İstanbul da çıkan çıkan büyük yangın sonucu (alkollü yada ot tütün içilmesi sonucu nedeni ile) yasaklar getirildi. İçki ve tütün içmeme yasağı ve katiydi denetlemeler yapılıyordu. Filmde padişahın alkolik olduğu gözünü kan bürümüş kafasına göre adam öldüren bir şizofrenmiş gibi gösterilmesi vb. yalan söylemler var. 4. Murat sportmen ve sanatsal edebi bir kültüre sahip olduğu bilinir. Araştırın...
Daha da başka değişik detaylar ve yorumlarda film içinde mevcut....
İzledik mi izledik ama boş izlememek gerek...
Konunun özeti aşağıdaki ayettedir.
"Adem'e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu."

Boş ve saygısızca.

Fantastik bile olsa daha kötüsü olamazdı. İngilizlerin, Birinci Dünya Savaşı'nın bitip tükenmek bilmeyen kuyruk acısı, böyle aşağılık filmlerin yapılmasının başlıca nedeni...

Bu filmde oynayan Türk oyuncular hiç biz Türküz Arap değiliz demediler mi. Uçaktan alan aracın şöförü oteldeki oda servisi hava alanındaki çalışanlar hiç biri Türkiye yi yansıtmayan Arap kılıklı oyunculardı. Rezil bir film olmuş

film gayet başarılıydı bence sevdim osmanlı olayı biraz saçma geldi ama olsun fantastik filmleri severim 10/8

Kuran'da geçen Hz.Süleyman A.s.kıssasını ben oradaydım diyerek yalanladığı yani Allah kelamını inkar ettiği anda filmi kapattım..Müslümanım diyenin izlemesi sakıncalı..

bugün izledim. seyir zevki güzel. tek mekanda geçmesine rağmen flasjbackler sayesind görsel olarak etkileyici bir film sunuor. goerge miller osmanlıya taraflı yaklaşmış, padişahlar kadın düşkünü alkolik olarak gösterilmiş. filmin çoğunluğu istanbulda geçiyor. türkçe konuşan sayısı hayli fazla. muhteşem yüzyıl detayı sizi şaşırtacak. vatan millet sakarya gözüyle izlemezseniz eğer sizi tatmin edecektir.

George miller adlı şahısın rezalet filmine iltifaden ... They made fun of the Ottoman Empire and its sultans, who officially ruled over 4 continents. Such a disgrace cannot be done, how can they allow this to be published? .. Transled : Resmi olarak 4 kıtaya hükmeden Osmanlı İmparatorluğu ve padişahlarıyla dalga geçtiler. Böyle bir rezalet yapılamaz, bunun yayınlanmasına nasıl izin verirler?