Bazen atın koşması için susmak lazım!
Yazar: Banu BozdemirBüyük yapımlarla her geçen gün şenlenen ve belli bir ivmeyi yakalayan sinemamız için olmadık açıklar aramak yerine yapılanı takdir etme yönünde bir tavır içindeyim. Ahmet Katıksız imzalı Şampiyon (Bizim İçin) da bunlardan biri. At yarışına ilgisi olanların daha fazla sevip sahipleneceği film bizim gibi olayın dışında kalanlar içinde bir hayli iddialı ve duygusal sahneler taşıyor. Bir kere gerçek bir yaşam öyküsü. Jokey Halis Karataş kadar ünlü olan atı Bold Pilot’un büyük başarısını, muhteşem uyumunu konu alırken, bir yandan da patronu Özdemir Atman’ın kızı Begüm Atman’la olan cesaret verici aşklarını konu ediniyor. Senaryo birtakım girizgahları iyi hesaplayarak yazılmış. Sürekli heyecanı, umudu, sevgiyi canlı tutarak, seyircinin filmden umudunu kesmemesine gayret ediyor, hatta toplumsal olarak umut etmenin, birlikte hareket etmenin yollarını bir kez daha hatırlatıcı davranıyor. Filmi izlerken filmin kişisel bir gayretle ama toplumsal bir heyecanı sırtlanmak üzere yola çıktığını hissediyoruz. Filmin tabii ki tekrarladığı anlar, duygusal olarak seyirciyi vurmaya çalıştığı yerler var ama bu üçlü arasında gelişen aşk ve dostluk hikayesinin birçok insana iyi geleceğini düşünüyorum.
Filmde özellikle koşu sahneleri, Bold Pilot’un inatlaştığı ve bir anda uysal bir hayvana dönüştüğü sahneler gayet iyi kotarılmış. Bold Pilot’ı oğlu Ganesh de dahil olmak üzere beş farklı at canlandırmış. Atlar arasındaki uyum da gayet iyi yakalandığı için o değişimler bize yansımadan halledilmiş. Filmi izlerken iki şeye odaklandım diyebilirim. İlki Bold Pilot’a verilen değere. Onun adeta bir karakter olarak sunulması, acısı ve tatlısıyla önümüze getirilmesi iyi bir dostluk timsali olarak karşımıza çıkıyor. Bir diğeri de kendisinden önceki Mümin Çılgın’ın Halis Karataş’a gösterdiği olumlu ve yol açıcı tavırlar ki; genelde bu tarz yerine geçme durumları büyük çatışmalara, ayak kaydırmalara sebep olur. Buradan yola çıkarak diyebiliriz ki; film çatışmadan uzak, bir sevgi ve azim filmi havası yakalamaya çalışıyor. Ve bunu da bile isteye başarıyor.
Disney filmleri tadında sıkça karşılaştığımız at temalı filmler bir hayli fazla sinema sahnesinde. Hatta dört yıl önce izlediğimiz Seabiscuit / Zafer Yolu’na benzettiğim filmde belki biraz dönemin ruhu eksik kalıyor. Zira Zafer Yolu Amerika’nın 1910 yılında yaşadığı ekonomik buhranı ve karakteri etkileyen yanlarını gayet güzel işliyordu. Burada Karataş’ın da arka plan bir hikayesi var elbet. Yoksul bir ailenin çocuğu, abisinin at sırtında hayatını kaybettiği, bu tutkusu yüzünden babasının onu da evlatlıktan reddettiği bir genç adam. Bununla birlikte anlayışlı bir patronun babacanlığı var Karataş’ın başarısında, kızına aşık olmasında bile bu yumuşak adamın payı, anlayışlı ruh hali var diyebiliriz. Patronun atlara tutkun hasta kızının naifliği filmin zengin kız/ fakir aşkı yönünü yok ediyor, onları bir azim hikayesinin kenarında bir araya getiriyor. Ve bu tutkuyu sonuna kadar iddialı ve tutarlı bir şekilde sürüklüyor.
Filmin cümlesi şu; bazı yarışlara insan bir gün mutlaka kaybedeceğini bile bile katılır. Film en arka sıralardan, son dakika atakları yaparak öne geçen Bold Pilot’ı o dönemin insanlarının ruh haliyle bu şekilde uzlaştırıyor, onlara toplumsal olarak bir atılım ve katılım ruhu sunuyor.
Şampiyon dediğim gibi seyir gücü yüksek, yarış sahnelerinin iyi kotarıldığı, iyi çerçevelerle ve renk kullanımıyla bir başarı ve umut filmi olduğunun altını ince ince çiziyor. O zaman bir jokey, bir at ve bir hasta genç kız etrafında şekillenen bu filmi gönül rahatlığıyla izleyin derim. Ekin Koç ve Farah Zeynep Abdullah da iyi bir uyum yakalamış. Eeee bazen atın koşması için susmak lazım!
twitter.com/banubozdemir