Senaryosu, Guy Busick ve Ryan Murphy tarafından yazılan “Ready or Not”, Matt Bettinelli-Olpin ve Tyler Gillett ikilisinin yönetmen koltuğunda oturdukları bir gerilim filmi…
Dünya prömiyeri, 27 Temmuz 2019’da Fantasia Uluslararası Film Festivalinde yapılan ve 21 Ağustos 2019 tarihinde Amerika’da vizyona giren filmin, 6.8/10 (111.809 oy) ve 4.0/5 (5.000 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 7.2/10 (307 yorum) ve 64/100 (38 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, nitelik olarak “iyi” ile “orta karar” arasında gidip gelen bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
Ama biz yine de çekimleri 26 günlük bir süre içerisinde Toronto’daki (Ontario) Casa Loma, Sunnybrook Park ve Claireville Koruma alanı ile Oshawa’daki (Ontario) Parkwood Estate’de gerçekleştirilen bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun içinde, 6 milyon dolar gibi oldukça mütevazı sayılabilecek bir bütçeyle çekilen ve (kişisel twitter hesaplarındaki mesajlardan anlaşıldığı kadarıyla) Stephen King ile Guillermo del Toro’nun da beğenisini kazanmanın ötesinde 57,6 milyon dolarlık bir gişe hasılatına da ulaşmış olan filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; eğer James DeMonaco’nun yaratıcısı olduğu “The Purge” serisi filmler ile TV dizilerini sevdiyseniz ve bunların bir de (spoiler vermiş olmamak için ayrıntılarını yazamayacağımız “minik parodiler” tarzındaki) “dark comedy / kara mizah” ile harmanlanmış değişik bir sinema versiyonunu da izlemek istiyorsanız karşımızdakinin, tam da size göre bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Filmin yorumuna devam etmeden, isterseniz sözünü ettiğimiz şu “The Purge” serisinin ana temasını kısaca bir hatırlayalım:
İşin özü, gecenin bir yarısı başlayan ve sabaha kadar devam eden 12 saatlik süre içinde insan öldürmenin tamamen serbest oluşuydu…
Bunun içinde, tek dertleri korunmak olan insanlar, bütün kapı ve pencerelerini dış dünyaya kapattıkları evlerine yahut da ev olarak da kullandıkları işyerlerine sığınıyorlardı…
Ta ki, eli silahlı bir veya birkaç manyak bir yolunu bulup oralara sızıncaya kadar…
Artık ondan sonrasında o ev, tam anlamıyla bir can pazarına dönerken, bir yolunu bulup da kaçabilen içinse macera, gün ağarana kadar dış mekânlarda devam ediyordu…
Elbette, şimdilik 4 sinema filmi (“The Forever Purge” – 2021 yolda) ve 2 sezonluk TV dizisinden oluşan projede ilgi çekici daha pek çok farklı hikâye de var…
Fakat o hikâyeleri, o filmlerin veya dizilerin yorumlarında daha detaylı inceleyeceğimiz için buradaki “The Purge” faslına son noktayı koyuyoruz…
Zira bu kadarlık hatırlatma ile dahi yorumumuz sonrasında filmi izleyeceklere, “Doğru be ya!” dedirteceğimize inanıyoruz…
Bu film için spoiler vermeden söyleyebileceğimiz son şey, farkında olmadan tuzağa düşürülen bir “av” ile “avcıları” arasındaki, sonu sürprizlerle dolu benzer bir can pazarının kocaman bir malikânenin (Parkwood Estate) içinde devam ettiği olacak…
Oyuncu kadrosuna baktığımızda dikkatimizi çeken üç isim var…
Tabii ki bunlar, başroldeki Grace karakterini canlandıran Samara Weaving ve evin annesi Becky Le Domas’ı oynayan Andie MacDowell ile Peter Debruge’un da Variety’deki 13 Ağustos 2019 tarihli yorumunda isabetle belirttiği biçimde, Helen hala rolünde, Tim Burton’un “Dark Shadows” (2012) filminden fırlamışçasına bir performans sergileyen Nicky Guadagni…
Aslında Quentin Tarantino ve (bir ara Samara Weaving, “Ash vs Evil Dead”in 2015 – 2018 Ash’i edasıyla dolanmaya başladığı için) Sam Raimi’ye nazire yaparcasına, her tarafından kan ve et parçacıkları fışkıran filme dair yazılıp söylenecek daha pek çok şey var…
Ancak onları keşfetme işini, daha önce de yaptığımız gibi yorumumuz sonrasında meraka kapılarak filmi izlemeye karar verenlere bırakalım istedik…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez, standart kalıplar dışında kalan filmleri de izlemeyi seven sinemasever dostlara, “Bünyesindeki iç içe geçmiş kategorileri ‘düğün çorbası’ kıvamında harmanlayarak sunan bu türden filmleri de izleme listelerinizden eksik etmeyin” diye seslenerek kullanmak isteriz…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz yorum ve puanlara aldırmadan, “bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler…