“Şeker Adam polis şiddetine karşı!”
Yazar: Murat Tolga ŞenGet Out ve Us ile sükse yapan Jordan Peele, bu kez bir külte el atıyor ve 1992 yapımı Şeker Adam’ı kendi siyasetine uygun bir şekilde revize ederek diriltiyor. Kült klasiğin bu modern halini Little Woods ile yıldızı parlayan Nia DaCosta yönetiyor olsa da filme imzasını atan kişi Jordan Peele… Filmin her anında onun yapmak istediği sinemanın ve seyirciye püskürttüğü (haklı) nefretin izlerini görebiliyorsunuz.
1992 yapımı Candyman filmi, sırtını Clive Barker’ın kısa hikayesi “The Forbidden”a dayasa da kült olmasını büyük oranda Bernard Rose’un senaryoya eklediği orijinal fikirlere borçluydu. Rose, Barker'ın memleketi Liverpool'da geçen kısa öyküsünü Chicago’ya taşırken filmin canavarını siyahi ırktan biri yapmakla yetinmedi, bunu bir kentsel dönüşüm ve sınıf çatışması fikriyle destekledi.
Tony Todd’un güçlü yorumu, Virginia Madsen’in güzelliği ve Philip Glass’ın film için yaptığı unutulmaz müzikal tema sayesinde Şeker Adam filmi bir külte dönüştü ancak Rose’un öngörüsünün aksine filme değer kazandıran şey modern bir Operadaki Hayalet hikayesi ve bu hikâyede de kovanlar dolusu arı olmasıydı. Bugün birine Şeker Adam dediğinizde aklına ağzını açmış bir Tony Todd ve arı vızıltıları gelecektir. Bu arada meraklısına not; Şeker Adam karakteri için ilk düşünülen isim Eddie Murpy, filmin esas kızını da Sandra Bullock’a oynatmayı denemişler ama olmamış, iyi ki de!
Öcüyü azize çevirmek!
Jordan Peele, yazdığı senaryoda Şeker Adam’ın genetiğini korumayı deniyor. Mirasçı karakter olarak Anthony’i seçmesi harika, ilk filmi unutamayanlar bu ismin hikayedeki önemini zaten biliyor. Peele senaryoyu Creed benzeri bir spin-off hikayesi gibi başlatıp sonunda istediği noktaya getiriyor. Peele ayrıca, iflah olmaz bir korku filmi seyircisi olduğu için orijinal Şeker Adam’ın etkileşime girmesi zor hikayelere örneğin Cronenberg’in Sinek’ine bile özeniyor ve filmini bir noktada “body horror” temasına uygun bir kalıba sokuyor.
Orijinal Şeker Adam, amacı bu olmasa da Tony Todd yüzünden ABD’deki siyahların favori korku filmi olabilir. Peele bu filmi çok sevdiğini, replik replik ezberlediğini zaten söylüyor ve asıl amacını gerçekleştirmekten geri durmuyor; Şeker Adam’ı siyahları öldüren bir siyahi Freddy Krueger olmaktan çıkarıp onların koruyucusu yapmayı deniyor. ABD’de devam eden siyah ırka yönelik baskı politikalarını ve özellikle polis şiddetini tek bir filmde eleştirmeyi, bunun da ötesine geçerek karşı saldırı yapmayı deniyor. Bu sayede Şeker Adam karakteri bir öcü olmaktan çıkıp şehrin meleğine dönüşüyor ancak finale yakın bunun bir korku filmi olduğu unutulmuş gibi duruyor. Filmin siyaseti başka her şeyin önüne geçiyor. Finalde amaçlanan bir şey var; Siyah Amerikalı Floyd, polis memuru Derek Chauvin'in yaklaşık 9 dakika boyunca diziyle boynuna bastırması nedeniyle dakikalarca "nefes alamıyorum" diye yalvararak ölen Siyah Amerikalı George Floyd’un intikamını sinema perdesinde almak!
Fantastik sinema, sanıldığının aksine güncel eleştiriler yapmak için iyi bir alandır. 80’ler-90’lar korku sineması geçmiş yüzyılların halk masallarına benzer şekilde muhafazakâr öğütlerle doluyken günümüzde farklı yaklaşımlar mevcut. Geçtiğimiz ay kritiklediğim Arınma Gecesi: Sonsuza Dek (The Forever Purge), ABD’nin göçmen politikalarını eleştiren politik doğrucu bir şiddet filmiydi. Yeni Şeker Adam da siyahi ırkın uğradığı tüm haksızlıklara cevap veren bir film olmaya çalışıyor. Bu örnekleri daha sık göreceğiz gibi ancak türün seyircisinin bir arena izleyicisi olduğunu da unutmamak gerek.
Giriş ve gelişme kısmında iyi giden hikâye finale doğru seyircinin görmek istediği şey olmaktan çıkıyor gibi. Peele bir kez daha onun sinemasını alkışlayan liberal eleştirmenlere oynuyor ama onun yazarlığı ve bu film için güdümlediği Nia DaCosta’nın yönetmenliği bu yükü taşımaya yetmiyor. Peele korku sinemasının Spike Lee’si olmaya çalışıyor, Kapan (Get Out) ile yaptığı harika çıkış ona özgüven pompaladı ancak filmleri giderek siyah seyirci özelinde işler olmaya başlıyor. Buradan yeni bir Blaxploitation dalgası yükselir mi? Sanmam ama Peele ve arkadaşları her filmleriyle bunu denediklerini gözümüze sokuyorlar. Peki bunun için bir kültü tahrip etmeye değer mi?
2021 yapımı Şeker Adam, harika bir devam filmi olabilecekken, üstelik bunun için gerekli tüm çıkış fikirlerini de bulmuşken, haklı da olsa ırk siyasetine kurban edilmiş ve tür seyircisinin hevesini kursağında Bernard Rose’un aksine bu hikâyeyi artık Jordan Peele ve arkadaşlarından başkası devam ettiremez. Açıkası, hikâyeyi bu kadar özeline alması hoşuma gitmedi ama Yahya Abdul-Mateen II’nin, Tony Todd’u aratmayan Şeker Adam yorumu ve yeni bir Cabrini-Green kabusunu izlemek isteyenlere iyi seyirler dilerim.