"Şeref, adalet, özgürlük, inanç ve umut" kavramlarında simgelenmesinin yanı sıra gelmiş geçmiş en iyi askeri komutan ve mucitlerden biri olarak nitelenip asla yenilgi yüzü de görmediği yaşamını, özgürlükleri için savaşanlara adayan...
"Tek gözlü Žižka" lakaplı, Ben Foster'ın başarıyla canlandırdığı Çekyalı önemli bir ulusal kahraman olan Jan Žižka'nın ...
Yaşam öyküsünün başlangıç kısmının anlatıldığı esas senaryosunu da...
Marek Dobes ile Michal Petrus'un, Petr Bok ve Petr Jakl Sr.'ın hikayelerinden uyarlayarak yazdıkları ilk senaryodan yola çıkarak kaleme alan Çek sinemacı Petr Jákl'ın yönetmen koltuğunda da oturmakta olduğu "Medieval"; Çekya tarihine ilişkin önemli veriler taşıyan...
Aksiyon dozu yüksek bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, yaklaşık 20 milyon dolarlık bütçesinin sağladığı avantajla, yeşil perde ve görsel efekt teknolojileriyle başarılı makyaj uygulamalarının yanı sıra zorluk derecesi yüksek sahnelerindeki koordinatörlüklerini; Zdenek Gloser ile Pavel Novotny'nin üstlendikleri, dublör oyuncuların performanslarına yaslanılarak çekilen bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Film...
"Şiddet, zulüm, entrika ve güç...
Bohemya Kralı ve yüce Roma İmparatoru IV. Charles'ın ölümünden sonra her şey daha da kötüye gitti...
Karanlık yayılmaya başladı... Avrupa'nın çoğu kaosa battı...
Kıta; savaş naraları, veba ve açlık girdabına kapıldı...
Katolik kilisesi öyle bir bölündü ki, iki papa seçildi...
Biri Roma'da diğeri de Avignon'da, Fransa Kralı'nın koruması altında...
Sadece yeni bir imparatorun taç giymesi düzeni sağlayabilirdi... Ama IV. Charles'ın Bohemya Kralı olarak seçilmiş olan ilk oğlu Wenceslas (Karel Roden); yüksek bir borç altındaydı ve ona, yalnızca Roma'daki Papa taç giydirebilirdi...
Ve Fransa'daki ikinci Papa'yı destekleyen herkes bunu, ne pahasına olursa olsun engellemek istiyordu..."
Biçimindeki, döneme dair tarihi bir bilgilendirmeyle başlar...
***
- İtalya, Milattan Sonra 1402 Yılı-
Jan Žižka ve adamları, karşılığında para almak suretiyle korumasını sağladıkları Lord Boresh'i (Michael Caine); bu kez de, Prag'a doğru giderken uğradığı saldırıdan kurtarmışlardır...
***
Ve şimdi...
Aynı Lord'un söylemine göre...
Vaktinde oraya varamazsa, her şey daha da kötü olacağı gibi...
Lord, kendisine saldıran suikastçıları; peşine kimin taktığını öğrenmeyi de arzulamaktadır...
***
Böyle olunca da...
Canlı yakaladıkları suikastçılardan birini konuşturarak kendisinden...
Lord Henry Rosenberg'in (Til Schweiger) adını alıverir Žižka...
***
Üstelik...
Gırtlağına silah dayandığında, bülbül gibi şakıyan bu adam...
Ödül olarak...
Žižka'nın ekibine katılmış olduğu için...
Doğal olarak...
Lord Boresh'in korumalarından biri halini de almıştır bundan böyle...
***
- Prag, Bohemya Krallığı -
Sarayda, Lord Rosenberg ile karşılıklı olarak sohbet etmekte olan Kral Sigismund (Matthew Goode); üvey ağabeyi Kral Wenceslas'ın huzurunda kendisinden, Wenceslas'ın Roma'ya acilen götürülmesine yardımcı olmasını talep etmektedir...
Zira...
Kışın kapıda olması nedeniyle, birkaç hafta sonra bu yolculuk...
İmkansız bir hal alacaktır...
***
Ancak...
Roma yolculuğunu da finanse etmesi istenen Rosenberg, mevcut Kral'ın gözlerinin içine baka baka...
Yolculuk esnasında, zaten kendisine yüklü miktarda borçlanmış olan Wenceslas'ın öldürülmesinden...
Ve...
Büyük bir olasılıkla da, alacaklarını tahsil edemeyecek olmasından korktuğunu itiraf etmekten de çekinmez...
Her ne kadar Kral, bu işin böyle sonuçlanmayacağına dair...
Rosenberg'i ikna etmeye uğraşsa da...
***
İşte...
Wenceslas ile Rosenberg arasında bu tartışma yaşanırken...
Saraya, Wenceslas'ı destekler tarzda bir konuşma ve elindeki güvenli geçiş belgesiyle Lord Boresh'de giriş yapar...
***
Elbette...
Lord Boresh'in, kanlı canlı bir biçimde hayat da olduğunu gören Lord Rosenberg ile Kral Sigismund; bayağı bir şaşıracak ama bozuntuya da vermeyecekleri gibi...
Daha önce...
Elinde tuttuğu belgeyi getirmesi halinde Boresh'e, bu konuda destek sözü vermiş olmasına rağmen...
Rosenberg, Roma yolculuğunu finanse etmeye yanaşmayacak ve nişanlısı Leydi Katherine'i de (Sophie Lowe) yanına alarak saraydan ayrılacaktır...
***
Bu arada...
Sarayın bahçesinde turlayan Žižka...
Kral Sigismund adına çalışarak, adam toplamakta olan savaşçı Torak (Roland Møller) ile karşılaşır...
Ki...
Bu Torak aynı zamanda, Žižka'nın ustası ve eğitmenidir de...
***
Derken...
Rosenberg'e, sözünü tutturmanın yolunun...
Sarayın gizli mahfillerinde...
Amcası Fransa Kralı'nın yeğeni olan Katherine'i kaçırmak olduğuna karar verilerek...
İş...
Kadın kaçırmak, kurallarına aykırı olsa da Žižka'ya ihale edilir...
***
Fakat...
Bu görev öncesinde Žižka...
Kendisine bir miktar para bırakacağı, erkek kardeşi Jaroslav (William Moseley) ile onun oğlu olan genç Jan'ın (Adam Spalenka) ziyaretlerine gider...
***
Çok geçmez...
Kilisedeki, iki Papalık sistemine itiraz eden Jan Hus'un (seslendiren James Beaumont) ayinine katılmış olan Leydi Katherine...
Etrafındaki silahlı korumalarına karşın paketlenerek, Kral Wenceslas'ın gıyabında siparişi veren Lord Boresh'e teslim edilmek üzere yola çıkılır...
***
Çıkılır çıkılmasına da...
Katherine'i Žižka'nın elinden kurtararak, kendisine güvenle geri iade etmesi halinde...
Rosenberg'ten, tüm imkanlarıyla destek ve iş birliği taahhüdü alan Kral Sigismund...
***
Adamlarından Torak'ı, köylerine yolladığında...
Žižka'nın...
Kendisine karşı koyan yeğeni Jan, ölümüne sebep olacak bir şekilde ağır yaralanırken; Katherine ile yapılacak takasta kullanılacak olan kardeşi Jaroslav'da, esir alınarak götürülecektir...
***
Sırf...
Katherine'i teslim etmemeleri halinde, Jaroslaw'ın asılarak öldürüleceğini bildirmesi amacıyla düzenledikleri baskında sağ bırakılan Barbara (Jennifer Armour)...
Durumu Žižka'ya izah edecek ve nihai kararı da ona bırakacaktır...
Dakika 40...
***
Silahlı çatışma ve göğüs göğüse dövüş sahnelerinden hoşlananları, ziyadesiyle tatmin edeceğinden emin olduğumuz filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; son derece üzücü bir finali de bünyesinde barındıran, 85 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,