Hesabım
    Saf
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Saf

    Dönüşümsel hikayeler...

    Yazar: Banu Bozdemir

    Saf, Ali Vatansever'in ikinci filmi. Fkirtepe'de yaşanan büyük kentsel donüşümü arka planına alan Vatansever, genç bir çift üzerinden ahlak, vicdan ve bir dönüşüm hikayesine imza atıyor. Film; işlerini ellerinden alan Suriyelilere tepki duyan inşaat isçileriyle başlıyor. Bu filmin diğer bir yüzü ama zaman zaman kentsel dönüşümün önüne geçiyor, çifin kaderini belirleyen önemli bir toplumsal sorun oluyor.

    Kamil ve Remziye, Fikirtepe'de yaşayan, zorlukla geçinen çiftimiz. Öyle ki Kamil, iş görüşmesine giderken arkadaşından ödünç ceket alıyor. Bu ceket mevzusu açıkçası filme bir parça ajite katıyor, öncesinde de Suriyelilerle yaşanan tartışmayı düşününce filmin çıkış noktasını pek parlak bulmadığımı ve bir o kadar da ajite bulduğumu söylemeliyim. Sonrasında hikaye biraz daha oturdu, bir varoluş, iç hesaplaşma ve arama hikeyesine dönüştü. Tabii bu filmde oluşan tekrarlı anlatımın önüne geçen bir durum değil yine de...

    Kamil, Suriyeli bir kepçe ustasının yerine işe başlıyor. Kentsel dönüşüme karşı çıkan mahallelinin ve iri yarı, işini geri isteyen Suriyeli ustanın ortasında kalan Kamil'in kararsızlığı uzun süre devam ediyor. Evlerini vermeyen mahallelinin fikrinin ne olduğu konusunu da pek net ortaya koymuyor Vatansever. Belki oraların değerlenmesini bekliyorlar, belki de en sonuna kadar direnip, sonra teslim bayrağını çekebileceklerini de. Film, herkesin halini en ince detaylarıyla ortaya koyduğu için seyirciye de bu yaşamları anlamaya çalışmak kalıyor. Ekmek peşinde herkesin kafasında türlü tilkilerin döndüğü, bencil, kendine dair hikayeler bunlar. Öte yandan Remziye de temizlik yaptığı evde, bebek bakan yabancı kadının yerine geçmeye çalışıyor. Daha doğrusu temizlikle birlikte bebek bakıcılığını da istiyor. Ona türlü kumpaslar kurmaya çalışma hali, komşusunun onu bu konuda fazlaca yüreklendirmesi, yabancı düşmanlığının her alanda olduğuna dair dikkat çekiyor filmde!

    Kamil, işini elinden aldığı Suriyeli aileye şantiyeden yemek taşıyarak ruhunu, suçluluğunu hafifletmeye çalışıyor ama karşısındaki de dişli, işini geri istediğini belirtiyor, iki kap yemek yerine. Sonuçta İstanbul gibi bir şehrin herkesin üzerine çöken baskısını, yaşam kaygısının her şeyin önüne geçme halini iyi resmetmiş film. Tabii bir yandan da her şeyi şehre yıkan bir yapısı da var, sanki insanoğlunun tüm çabasının, gayretinin ve kötücül yanının sorumlusu şehrin değişen dinamikleri... Bu anlamda daha geniş planlar, şehre yayılan hatta kaplayan inşaat sahalarının genel fotoğraflarını görmek daha anlamlı olabilirdi. Ve filme biraz daha nefes alma noktaları katabilirdi. Bir yandan da filmi gerçek mekanlarda çekmek, o karmaşanın, o ses kirliliğinin, çevresel etkilerin filme iyi nüksetmesini sağlamış.

    Toplumsal kopukluğa, kutuplaşmaya, mülteci sorununa değinen film, yaşadıklarıyla değişen ve dönüşen bir çifti ele alıyor, bir uzlaşma, anlama hikayesi sunmaya çalışıyor. Bunu da büyük ölçüde başarıyor. Hikaye bir noktadan sonra Remziye'nin etrafını saran tüm dinamiklere karşı güç gösterisine dönüşüyor, bir yandan da direncini kırıp, daha anlaşılır bir hayat yolu çizmesinin yolunu açıyor. Filmin eksiklerinden biri tekrarlı bir anlatıma yaslanması, aynı mekanlarda fazlaca dolanması oluyor. Saadet Işıl Aksoy'a gelince rolünü iyi sırtlanıyor, filme artı katıyor. 

    twitter.com/banubozdemir

     

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top