“Gwen”, senaryosunu da yazan William McGregor’un yönetmen koltuğunda oturduğu ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmi…
Prömiyeri, 7 Eylül 2018’de, canlandırdığı Gwen karakterindeki performansı ile Eleanor Worthington-Cox’un “Yükselen Yıldız” ödülünü de kazandığı Toronto Uluslararası Film Festivalinde yapılan ve 19 Temmuz 2019 tarihinde İngiltere’de vizyona giren filmin, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması mevcut değil…
O nedenle bizde, 2,4 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun için de, sanayi devriminin beşiğinde yer alan 19. Yüzyıl Galler’inin etkileyici bir manzaraya da sahip olan Snowdonia bölgesinde, kapitalizmin saldırılarına çaresizce karşı koymaya çalışan Gwen ve ailesinin öyküsünün anlatıldığı bu filmin ayrıntılı incelemesine geçmeden önce filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, televizyonlardaki favori programı “Survivor”, sinemadaki burcu “Marvel”, yükseleni de “Avengers” olanlar ve bu nedenle de Kazdağları’ndaki altın madeni talanı ve Salda Gölü’ndeki inşaat yağması hazırlığı gibi gündemler ile irtibatını tamamen kopartmış bulunanların ilgisini çekmeyecek bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Zira kendisi, annesi ve küçük kız kardeşinden oluşan Gwen’in ailesine 84 dakika boyunca ıstırap çektiren kötülük, büyümesine paralel olarak ihtiyacı da hızla artan Britanya sanayiinin kömür tedarikçilerinden biri olan yerel bir kömür madeni işletmesinin patronu ve onun kiralık cellatlarından başkaları değildir bu filmde… Tek dertleri de, türlü oyunlar ile zor durumda bıraktıkları ailenin çiftliklerini madene satmalarını sağlamaktır…
Böylelikle de bölgede, bütün çiftliklerin maden alanı, çiftçilerinde madenci olmasının önündeki son engel de kalkmış olacaktır ortadan…
Evet, Cath Clarke’ın 17 Temmuz 2019 tarihli The Guardian’da yayınlanan yorumunda söylediği gibi, “McGregor’ın bu filmi Ken Loach tarzında bir toplumsal gerçekçilik değil ancak güçlü bir öfke duygusuna sahip olan bir film…” Ki, endişe de içeren bu öfkeyi biz, film boyunca Gwen'in ve özellikle de annesi Elen’in (Maxine Peake) gözlerinde sürekli görüyoruz da zaten… Olan biteni henüz tam olarak anlamlandıramayacak yaşta olan evin küçük kızı Mari (Jodie Innes) ise merak dolu bir ifade ile sürekli olarak annesi ile ablasını süzüp durur…
Yurt dışındaki bazı eleştirmenlerin acımasızca kasvetli ve sinir bozucu buldukları bu filmde, Gwen’in annesi Elen’in Kilise’nin de sermaye sınıfının kontrolü altında olduğunu anlayarak kurtarıcı olarak dinden de umudunu kesmesi ve duvardaki haçı şömineye atarak yakması filmdeki en dikkate değer sahnelerden biriydi… Ki bize göre anlayana, ciddi bir uyarı mesajı niteliği de taşıyan bu sahne, McGregor’un filmdeki en önemli hamlesiydi…
Bitirmeden bir iki laf da filmin teknik kadrosu için etmek gerekirse, önceliği dönemin (1855) kırsaldaki yaşamını, kendi parmağını delerek oradan aldığı bir damla kanı yanağına sürerek allık gibi kullanan Gwen, mum ateşinde ısıtılan yemekler, anne karakteri Elen’in batıl inançları ve neredeyse hemen her yeri kuşatmış olan balçık çamur gibi ince ayrıntıları gözümüze sokan William McGregor’a vermemiz gerektiğini düşünüyoruz…
Elbette bu arada, bütün bu sıraladıklarımızı kamerası ile filme kaydeden görüntü yönetmeni Adam Etherington, filmi kusursuzca kurgulayan Mark Towns ve müziklerini besteleyen James Edward Barker’ı da atlamamalıyız… Çünkü bu film, onlarsız da olamazdı…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi yaptığımız açıklamalar sonrasında meraka kapılarak filmi izlemeye karar vereceklerin ağzının tadını kaçırmış olmamak adına “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez; dünya sinemasından farklı örnekleri izleme listelerinde bulundurmaya özen gösteren sinemasever dostlara, “William McGregor gibi sinemacıların filmlerine de bu listelerde yer açmayı unutmayın” diye seslenerek kullanmak isteriz…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3 verdiğimiz oldukça mütevazı bir süreye de sahip olan bu film için önerimiz de, olumsuz puan ve yorumlara aldırmadan “bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 18 Eylül 2019 günü saat 03.29’da yazılarak paylaşılmıştır...