En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Turgay Buğdacigil
Takipçi
2.095 değerlendirmeler
Takip Et!
3,5
3 Mayıs 2021 tarihinde eklendi
“Koirat eivät käytä housuja / Dogs Don't Wear Pants”, hikâyesini de Juhana Lumme ile birlikte yazan J.-P. Valkeapää’nın yönetmen koltuğunda oturduğu bir drama…
Prömiyeri, 21 Mayıs 2019’da Cannes Film Festivalinin “Directors' Fortnight” bölümünde yapılan ve 1 Kasım 2019 tarihinde Finlandiya’da vizyona giren filmin, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması mevcut değil…
O nedenle bizde, 1.570 milyon dolarlık mütevazı bir bütçeyle çekilmiş olan bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun içinde, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, BDSM yani esaret (Bondage - Discipline), hâkimiyet (Domination), boyun eğme (Submission) ve mazoşizm (Masochism) gibi bileşenlerden oluşan ve karşılıklı rızaya dayanan baskı ile boyun eğmeyi de içeren bir “sahip – köle” ilişkisinden haberdar olmayanların, kolaylıkla anlamlandıramayacakları, hatta yanlış da değerlendirebilecekleri bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Zira muhteşem bir performans sergileyen Pekka Strang (Juha) ile Krista Kosonen (Mona) ikilisinin birlikte oldukları bu “zor sahneler” damgasını vurmuş filme…
Ancak bu arada yeri gelmişken, erotizmin ön plana geçtiği işkence ve Juha’nın bastırmaya çalıştığı arzularına rağmen J.-P. Valkeapää’nın filminde işlenen BDSM’nin, (kaba) cinsellik ve porno ile alakalı olmadığını da belirtmiş olalım…
Aslında başarılı bir cerrah ve normal bir aile babası olan Juha, bütün bu bedensel acılara, bir psikopat yahut da bir sapık olduğu için değil, boğularak ölen karısının yaşadıklarını bizzat deneyimleyerek anlamaya ve ona (en azından o an gördüğü hayaller aracılığı ile) bir kez daha ulaşmaya çalışması nedeniyle katlanıyor…
Ki, zaten filmi bizden sonra izleyecek olanlar, Juha’nın, (filme de adını vermiş olan, pantolon giymesi mümkün olmayan) bir “köpekmiş” gibi davranarak kendisini sürekli aşağılayan Mona’dan, ısrarla istediği işkence türünün bu olduğunu da görerek ürperecekler...
Bitirmeden, özellikle de su altında çekilen sahnelerde harika bir işe imza atmış olan görüntü yönetmeni Pietari Peltola’ya da değinmeden geçmek istemedik…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar, yurtdışındaki kimi önemli sinema eleştirmenlerinin, “9½ Weeks” (1986) ve “Fifty Shades of Gray trilogy / Grinin Elli Tonu üçlemesinden” kısmi esintiler taşıdığını düşündükleri filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez; sinemanın Hollywood prodüksiyonlarından ibaret olmadığını bilen sinemasever dostlara, “İzleme listelerinizde bu türden seçkin İskandinav filmlerine de yer açmayı unutmayın” diye seslenerek kullanmak isteriz…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3,5 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz puan veya yorumlara aldırmadan “mutlaka bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.