Senaryosunu, Sally Thorne'un aynı isimli romanından (2016) uyarlayarak Christina Mengert'in kaleme aldığı ve yönetmen koltuğunda da Peter Hutchings'in oturmakta olduğu "The Hating Game"; işyeri ortamında yaşanan bir "rom com (romantic comedy)" olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, oldukça düşük bir bütçeyle çekildiği her halinden belli olan; bu bağımsız (indie) Amerikan filmine biraz daha yakından bakalım...
***
Bir sene önce iflasla yüz yüze gelene kadar...
Edebiyatı sanat olarak görmekte ısrarcı davranan Gamin Yayıncılık'ın tek başına sahibi olduğu New York Şehri'ndeki binada...
Artık...
Birleşmek zorunda kaldığı, edebiyatı ciddiye almayan Bexley Kitap...
***
Ve dolayısıyla...
İki farklı anlayıştaki grubun...
Değişik bakış açılarına sahip personeli de...
"B & G Yayıncılık" adı altında bir arada çalışmaktadır...
***
İşte...
Lucy Hutton (Lucy Hale) ile Joshua Templeman'de (Austin Stowell)...
Onlardan sadece ikisi olup, aynı ofis odasındaki karşılıklı olarak konumlandırılmış masalarda oturmakta...
***
Ve...
Bunlardan Lucy, kendisinin her yaptığını anında taklit eden Joshua tarafından...
Adeta çıldırtılmaktadır...
***
Elbette...
Bu çıldırtılma meselesinde, Lucy'nin sıraladığı başka nedenler de bulunmaktadır...
Örneğin...
Asla gülümsememesi...
Son derece tertipli olması...
Pazartesileri gri, Salıları beyaz, Çarşambaları pudra mavisi, Perşembeleri cam göbeği ve Cumaları mavi olmak üzere...
Haftanın aynı günlerinde aynı renkteki gömlekleri giymesi...
Lucy'nin yaptığı en ufak hatayı dahi düzeltmeye kalkışması...
Sonuncusu ve belki de en mühimiyse...
Birleşmeden sonra elindeki, bir işten çıkartılacaklar listesiyle dolaşıyor olmasıdır...
***
Derken...
Gamin Yayıncılık'ın patronu Helen (Sakina Jaffrey) ile Bexley Kitap'ın sahibi Richard Bexley (Corbin Bernsen)...
Yani yönetim kurulunun iki etkili üyesi ve B & G'nin CEO'ları...
Haftalık toplantıların birisinde, her departmanı denetleyecek ve kendilerine rapor verecek bir genel müdürü işe alacaklarını duyururlarken...
Dışardan gelecek başvurulara açık olmalarının yanı sıra bu görevi...
Seçimi, doğrudan tarafsız bir jüriye yaptırmak suretiyle...
İçlerinden birisine vermeyi arzu ettiklerini belirtmeyi de ihmal etmezler...
***
Çok kolaylıkla tahmin edilebileceği gibi...
Görevin ilk iki taliplisi de...
Lucy ile Joshua'dırlar...
***
Ve...
Vardıkları anlaşma uyarınca da...
Yarışmayı kaybeden...
Çok da uzatmaya gerek kalmaksızın tası tarağı toplayarak...
İstifasını basıp gidecektir...
***
Ancak...
Lucy'nin gece uykusunda, içinde Joshua'nın da bulunduğu erotik bir rüyayı görmesinin ardından...
Yalnızca psikolojik savaş açtığı Joshua'ya karşı tavırlarında değil...
Ergen orta okul öğrencilerini anımsatan kılık kıyafetindeki değişikliklerin de etkisiyle...
İkisi arasındaki nefret ve rekabetin...
Bir aşka doğru evrilmekte olduğunu da görürüz...
***
Hani zaten...
İş çıkışında...
Lucy ile Josh'ın asansörde, ateşli bir şekilde öpüştükleri akşam...
Lucy'nin barda buluştuğu, eski şirket çalışanlarından Danny'de (Damon Daunno)...
Her ne kadar Lucy bunu inkar etse yahut inkara yeltense de...
Aralarındaki çekimden söz etmektedir...
Dakika 33...
***
CEO'lardan yalnızca Helen'in haberdar olduğu gerçeklerin damgasını vuracağı, filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; ters köşe bir finali de bünyesinde barındıran, 70 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,