Hesabım
    Yarımada
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Yarımada

    “Kurallarımız olmadığında zombilerden bile beteriz”

    Yazar: Murat Tolga Şen

    Zombi Expresi (Train to Busan) filmiyle büyük sükse yapan ve her yıl onlarca benzer işin üretildiği bir alt türde fark yaratmayı başaran Yeon Sang-Ho devam filmi Yarımada (Peninsula, Train to Busan 2) ile yeniden karşımızda. Uluslararası eleştirmenler tarafından çok beğenilmeyen ve ilk filmle girdiği kıyastan ağır darbeler alarak çıkan film, çok iyi bir açılış yaparak Asya’daki sinema salonlarının yüzünü güldürdü ve şimdi de ülkemizde gösterime giriyor.

    Meşhur ZAZ komedisi Airplane’in bir sahnesinde, uçakta uçak kazası izleyen yolcuları görür güleriz. Pandeminin sinemaları vurduğu şu dönemde Yarımada filmini sinemada izlemek bana biraz bunu hatırlattı ancak sinema sanatının kurtuluşu iyi önlemler alınmış salonlarda film izlemeye devam etmemizden geçiyor.

    Gelelim filme… 2016 yılında gösterime giren zombi filmi Train to Busan'da yaşananların dört yıl sonrasını konu edinen Yarımada, Kore'yi saran zombi istilasından çıkmayı başaran bir askerin, yüklü miktarda parayı getirmek için istilanın merkezine doğru çıktığı zorlu görevi konu ediniyor. Filmde bolca zombi, erzakları hızla tükenen kafayı yemiş bir topluluk ve kurtarılması gereken çocuklar ve kadınlar var.

    Yarımada pek çok başka filme benzetilmiş, bence de benziyor. Karşımızda tam bir tür çorbası var. 28 Gün Sonra’dan, Dünya Savaşı Z’ye, Mad Max filmlerinden I Am Legend’a kadar pek çok filmden dokunuşlar barındırıyor. Yönetmen filmin tam ortasında Max Max Beyond Thunderdome’daki çukur savaşını (2 kişi girer 1 kişi çıkar) andıracak bir blok koymuş, zombilerimiz tıpkı I am Legend’daki gibi gece aktif vs. ama filmin bana göre en büyük ilhamı bir John Carpenter kültü olan New York’tan Kaçış (Escape from New York) filminden… Burada da Snake Plissken benzeri bir gönülsüz kahraman var ancak o bir Asyalı ve kıta seyircisinin beğenisine uygun düşecek şekilde ahlakından gram taviz vermiyor.

    Merakla izlemeye başladığım Yarımada, sıkı bir açılış yapıyor, özellikle ilk yarım saatini çok heyecanlı ve başarılı bulduğumu söylemeliyim. Gemide enfekte olan oğlunu terk etmeyen, bebekliğinde süt verdiği çocuğunu etiyle beslemek pahasına yanında ayrılmayan anneyi izlerken ilk filmdeki gibi güçlü insan manzaraları izleyeceğimizi sanıyor, umutlanıyor ama sonrasında yanılıyoruz.

    Yanlış anlaşılmasın, bence ortada yerden yere vurulacak bir film yok ama bunun için ilk filmi unutmak şart gibi. Eğer öyle yaparsanız, Kore’deki zombi istilasından 4 yıl sonra para yüklü bir kamyonu bir mafya patronuna teslim edip özgürlüklerini satın almanın peşine düşen ve bunun için geri dönüp yaratıklarla ve onların arasında kalmış ahlaken sakat bir toplulukla mücadele eden kahramanların macerasını zevkle izlemeniz mümkün.

    Post Apokaliptiği daha çok bir fon olarak kullanan filmin asıl sorusu şu: Kurallarımız olmadığında neye dönüşüyoruz? Bunun için de iyi dövüşen ama en yakınlarını korumayı başaramadığı için çökmüş bir eski askeri medeniyetin tamamen çöktüğü bir şehrin ortasına bırakıyor.

    Hem zombilerle hem de insanlarla mücadele etmek zorunda kalan kahramanları bir konsol oyunu olan The Last of Us karakterleri gibi görmek de mümkün. Aslına bakarsanız Yeon Sang-Ho, söyleyeceği her şeyi ilk filmde söylediğinin bilinci olarak film ve oyun dünyasından işe yarayan şeyleri alarak bir devam filmi çekmiş. Yarımada fena değil ancak serinin sonraki filmlerinin daha da önemsizleşip para peşinde koşan işlere dönüşeceğinin düşünüyorum.

    Teknik açıdan fena durmayan ve ilkine göre daha çok para harcanan filmin en büyük kusurunu Asya sinemasının henüz tam anlamıyla çözemediği CGI efektler oluşturuyor. Bazı anlarda bir oyun sinematiğini izler gibi hissettiren ve gerçeklikten uzaklaştıran efekt çalışması bundan 12 yıl önce izlediğimiz I Am Legend’daki gibi çiğ. Hikaye anlatma konusunda Hollywoodlu sinemacıları aratmayan Korelilerin teknik olarak pişmesine daha var.

    George A. Romero’nun bir tüketim toplumu eleştirisi olarak da görülebilen zombi filmleri ile başlattığı türde onca yıl sonra Yeon Sang-Ho da benzer notalara basmayı ihmal etmiyor. Zombilerin ışıklı-sesli şeylere yönelmesi bir pop-kültür eleştirisi.

    Yarımada, bolca aksiyon eşliğinde kuralsız bir topluluğun zombilerden daha büyük bir tehdite dönüşmesi ve bireyciliğin açgözlülükle birleştiğinde insanın sonunu hızla getirdiğini göstermeyi deniyor. Hepsini aldık, kabul ettik ancak bunları görmek zorunda değilsiniz. Bu filmi de bol ışıklı ve sesli bir oyuncak olarak görüp, peşine düşerek oyalayıcı bir 2 saat geçirebilirsiniz. Maskenizi çıkarmadan izleyin, iyi seyirler…

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top