Hesabım
    Yuva
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Yuva

    Yuva’dan düşmek…

    Yazar: Banu Bozdemir

    Doğayı temel alan, derdini doğanın, insan üzerindeki etkisinden anlatmayı seven filmleri sever ve önemserim. Emre Yeksan, Körfez ve Yuva’da farklı bir sinema anlatısıyla bu anlamdaki derdini ortaya koymaya çalışıyor.

    Yeksan, daha yetkinleşen sinema diline rağmen, filmlerini imgesel bir sona doğru sürüklemekten vazgeçmiyor, varoluşunu yaratan kahramanlar onu olumlu ya da olumsuz anlamda çevreleyen kişilerin gözetiminde kalıyor, takılıyor.

    Özellikle Yuva, ülkemizin çok yakın tarihiyle birlikte ortaya çıkan doğa sevgisi ve kaygısına derin anlamlı, kimi zaman karışık, kişisel ve aynı zamanda toplumsal bir fondan bakmayı deniyor. Doğada münzevi bir hayat süren, hatta saçı, sakalı ve çıkardığı seslerle doğanın bir parçası olduğuna inandığımız Veysel’e kadar uzanan bir tehdidin içine düşüyoruz. Hayvanların sesini taklit eden, kendisine doğanın içinde kolaylaştırıcı yaşam unsurları, kaçış yerleri yaratan ve özgür bir yaşam algısı kuran Veysel’e uzanan elleri bir merak içinde izliyoruz. Helikopter sesleri, bomba sesleri, ortama sirayet eden gaz bombalarının etkisi bize sürekli kovalayan erk güçlerinin varlığını hatırlatıyor. Kırmızı boyalarla işaretlenen ağaçlar, kapılarına boya sürülen Alevileri, yaşam alanlarından sürülen insanlara dair işaretler, bir yerden zorla çıkartılmayı hatırlatan kareler, özellikle ikinci yarıdan itibaren sıkça önümüze düşüyor. Filmin imgesel anlatımı ve bunu görsellikle vurgulamaya çalışması bir nevi deneysel bir çalışma kıvamında. Ve bu zorlayıcı yan, bir yandan tekrarlı bir anlatıma dönüşerek seyircide yakalamak istediği algıyı azaltıyor diyebilirim, keza ben bunu yaşadım. Körfez’de de aynı etki kaybını yaşadığımı söylemem mümkün!

    Emre Yeksan, iyi bir fikir bulucu, yaşadığı dönemin iyi bir tanığı ve aktarımcısı olmaya çalışan bir yönetmen. Ama hikayelerin iyi başlangıçları, bir yerden sonra fikir ve anlatım olarak başka bir noktaya, deneysel hatta yorucu bir yoruma evriliyor. Kendisi açısından iyi olan bu tarzın seyirci nezdinde pek tuttuğunu söylemek zor. Yuva’da, özellikle Veysel’in çıkıp gelen abisi Hasan’la yaşadıkları, diyalogları filmin ortasına atılan bambaşka bir bomba gibi! Eğreti durduğunu, filmin o zaman kadar ki duruşuna aşağı çekici bir tonlama getirdiğini söylemek mümkün.  

    Yuva, kendisini ormanın derinlerine kitleyen bir adamın yaşam mücadelesi aslında. Ne kadar uzağa gidilse de egemen olanın işgal etme iştahının kapanmayacağını anlatan bir yapım. Bu şehre indiği düşünülen ayıların, yaşam alanlarına yayılmacı politikalarıyla adım adım yaklaşan insanın konumunu anlatıyor. Bu anlamda değerli bir film ama dediğim gibi anlatım tarzıyla kapsayıcı, doyurucu değil, fazla sezgisel. Kalıpların dışına çıkıp, risk alsa da Yuva’nın aktarım sorunu var. Yeksan bu tarz serbest anlatımlı filmlere devam edecek gibi duruyor, aradaki pürüzleri kaldırırsa özgün tarzını sevdirebilir seyirciye!

                                                  

    twitter.com/banubozdemir

     

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top