Hesabım
    The Boogeyman
    Ortalama puan
    2,9
    9 Puanlama
    The Boogeyman hakkında görüşlerin ?

    2 Kullanıcı yorumları

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    1 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    User674
    User674

    Takipçi 150 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    12 Ekim 2023 tarihinde eklendi
    Beklentimin üstünde bir korku filmi olmuş. Gerilim olarak fazlasıyla iyi ve son derece akıcı bir filmdi. Senaryosu çok klişe ve tahmin edilebilir olmasına rağmen filmi beğendim korku filmi olarak gayet iyiydi 6/10
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.065 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    30 Ağustos 2023 tarihinde eklendi
    Senaryosunu, Stephen King'in kısa bir hikayesinden (1973) uyarlayarak yazdıkları kendi hikayeleri bağlamında Mark Heyman ile birlikte Scott Beck ve Bryan Woods'un kaleme aldıkları ve yönetmen koltuğunda da Rob Savage'ın oturmakta olduğu "The Boogeyman"; gizemini uzunca bir süre koruyan, bir korku gerilim olarak geliyor karşımıza...

    ***

    Gelin isterseniz...

    Bu kategori için yüksek sayılabilecek nitelikteki...

    35 milyon dolarlık bütçesinin sağladığı avantajla, yeşil perde ve görsel efekt teknolojileriyle başarılı makyaj uygulamalarının yanı sıra zorluk derecesi yüksek sahnelerindeki koordinatörlüklerini; Chelsea Bruland ve Connor Turley'in üstlendikleri dublör oyuncuların performanslarına yaslanılarak çekilerek, brüt 82.3 milyon dolarlık bir hasılat rakamına da ulaşılmış olan bu filme biraz daha yakından bakalım...

    ***

    Bir trafik kazasında hayatını kaybeden karısı Cara Harper'ın (Shauna Rappold) acısını...

    Kendisi kadar unutamayan kızları Sadie (Sophie Thatcher) ile Sawyer Harper'ı (Vivien Lyra Blair); bir terapist olan ve evlerindeki bir odayı ofisi olarak kullanan babaları Dr. Will Harper (Chris Messina), tam bir aylık bir aradan sonra yeniden okullarına götürmektedir...

    ***

    Her ne kadar diğerleri...

    Sanki bulaşıcı bir virüs taşıyormuş gibi davranarak, kendisinden uzak dursalar da...

    Bir lise öğrencisi olan ve okula annesinin elbiselerinden birisini giyinerek giden Sadie'yi, samimi olduğu arkadaşlarından Bethany (Madison Hu)...

    Büyük bir ilgi ve alaka ile karşılar...

    ***

    Ancak...

    Annesinin elbisesini kullanmasının, iyi fikir olmadığını düşünen Natalie (Maddie Nichols) ile işler; aynı paralellikte ilerlemez...

    ***

    Hatta..

    Aralarında çıkan bir ağız dalaşı esnasındaki itiş kakışta, Sadie'nin elbisesinin üzerine yiyecek dökülür...

    ***

    Böyle olunca da...

    Ziyadesiyle üzülmüş olan Sadie...

    Anında okulu terk eder...

    ***

    Neyse...

    Aynı gün içerisinde...

    Randevusuz hasta kabul etmeyen Will'in ofisine...

    Çat kapı bir biçimde, adının Lester Billings (David Dastmalchian) olduğunu söyleyen; gözleri korku dolu bir zatı muhterem çıkıp gelir...

    ***

    Will kendisine...

    Bu şekilde hasta bakmasının mümkün olmadığını, uygun bir dille ifade ettiğinde de...

    Lester, "Birine anlatmazsam yapabileceklerimden korkuyorum..." der demez...

    Bir saatlik bir boşluğunun bulunmasını da göz önünde bulundurması sebebiyle yelkenleri suya indiren Will; içeriye kabul ettiği ve önüne de doldurmasını istediği bir hasta bilgi formu koyduğu Lester'a, "Hangi nedenle kendisine başvurduğu?" sorusunu yöneltir yöneltmez de anlattıklarını dinlemeye koyulur...

    ***

    Sazı eline alan Lester...

    Bir Katolik olmadığı için papaza...

    Başkaları, tamamen farklı düşünüyor olsalar da; suç işlemediği için de bir avukata gidemeyen...

    Üstelik...

    Başka nereye gideceğini de kestiremeyen ve üç çocuğunu da aynı sene içerisinde peş peşe kaybeden Lester soluğu; karısını yakınlarda yitirdiği ve iki de çocuğu bulunduğu için, kendisiyle empati kurabileceğini tahayyül ettiği Will'in yanında almıştır...

    ***

    Burada kritik olan nokta, başkalarını Lester'ın suçlu olduğunu düşünmeye sevk eden hususun ne olduğudur...

    Evet başkaları...

    Kendisi, kabul etmeye yanaşmasa da; çocuklarını bizzat Lester'ın öldürdüğüne inanmaktadırlar...

    ***

    Halbuki...

    Ağlamaya da başlayan Lester'ın en büyük çocuğu; kendilerine musallat olan yaratığın, bir kağıda resmini dahi çiziktirmiştir...

    ***

    Duydukları ve gördüğü, Lester'ın "Gölge Canavarı" olarak adlandırdığı çizim sonrasında...

    İyice şaşırarak afallayan...

    Ve Lester'a hasta teşhisi koyması yüzünden de...

    Tuvalete gitmek bahanesiyle, izin isteyerek odadan ayrılan Will; evinin mutfağına geçmek suretiyle, hemencecik polise bir telefon açar...

    ***

    Bu arada...

    Evin içinde gezintiye çıkan Lester; Cara'nın çizdiği yağlıboya resimler ile resim malzemelerine zarar vermesinin ardından, kendini Cara'nın dolabına asarak intihar eder...

    ***

    En azından...

    Dedektif Garland'a göre (Cristala Carter), Lester'ın ölümü...

    Polis kayıtlarına böyle geçecektir...

    ***

    Fakat Sadie...

    Babası ile beraber, Lester'ın cesedini bulmalarından önce...

    Sanki onun, kapısı kapalı olan odanın içinde...

    Birisiyle boğuşuyor ve karşındakine direniyormuşçasına sesler çıkarttığından ve kendisinin de bunu işittiğinden son derece emindir...

    ***

    Ki...

    Bu da aslında, Lester'ın evindeki işlerini tamamlayan "Gölge Canavarının" artık...

    Harper'ların evini, kendine yeni mekan olarak belirlediği manasını da taşımaktadır...

    Dakika 22...

    Lester'ın, olan bitenlerin tamamına ve bütün bunların sorumlusunun kimliğine vakıf olması gerekçesiyle gözü intikam bürümüş olan karısı Rita Billings'in de (Marin Ireland) mevzuya eklemleneceği filmin geride kalanında, siz değerli sinemasever dostlarımızı; teknik olarak da tatmin edeceğini umduğumuz, 76 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

    ***

    Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...

    "Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...

    Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...

    25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

    Keyifli seyirler,
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top