"Komşu komşunun hayatına bile muhtaçtır"
Yazar: Burçin AygünKısıtlı sayıdaki karakterin büyük bir oyunun parçası olduğu filmler denince akla ilk olarak Coen Biraderler gelir. Joel ve Ethan Coen kardeşlerin yönetmenliğini yaptığı, hikayesine imzasını attıkları yapımlar kahramanları kim olsa da, başlarına gelenler ne derece uçuk olasılıkların toplamı gözükse de belli bir ortak paydada buluşur. Bu yaşamda hepimiz, bir şekilde büyük oyunun irili ufaklı parçalarıyız ve meşhur "kelebeğin kanat çırpması" meselinde olduğu gibi çarkın dönmesi için debelenip duruyoruz. Çoğumuz verdiği kararlarla yola açacağı korkunç neticeleri düşünmeden atıyor adımını ya da en azından çevremiz için çok şey değişecek derken, tercihimizle yerli yerinde saydırıyoruz hepimizi. Nitekim Coen'lerin anlattığı acılı ya da neşeli hikayeler (ki karanlık taraf ağır basıyor) bu birbirini tetikleyen olaylar zincirini en orijinal şekilde sunan örnekler arasında oluyor.
Bu anlatı türünün belki de en yakıştığı tür olan kara komedilerin sayısı ülkemizde çok fazla değil. En azından diğer ülke sinemalarına bakacak olursak. Geçtiğimiz yıllarda Kadın İşi adlı filmiyle öne çıkan yönetmen A. Taner Elhan ise el attığı projelerle bu gidişatı değiştirmeye niyetli gibi görünüyor. Bu hafta itibariyle salonlara teşrif eden yeni filmi Sevgili Komşum, Coen'lerin kendilerine has tarzını akıllara getiren ancak kopyalamak yerine, şahsi üslubunu yaratmaya çabalamış bir iş. Oldukça sağlam bir kadroya sahip olan kara komedi türündeki yapım için "apartmanda geçen bir suç filmi" demek de mümkün. Birkaç daire, bu dairelerde hayatlarını sürdüren, dışarıdan oldukça normal gibi gözüken sıradan karakterlerin başına gelen sıra dışı bir deneyim. Hepimiz birimiz ya da hepimiz kendimiz için durumları.
Acı veren bir geçmişe sahip genç bir kadın olan Bahar (Selin Şekerci), tanışıp onu adeta kanatları altına alan Cengiz (Selim Bayraktar) sayesinde yeni bir hayata başlıyor. Daha önce ezilen ancak şimdi göklere çıkartılan bir kadına dönüşen Bahar'ı tabii yeni sürprizler de bekliyor. Sevdiği Cengiz'in de aslında evli bir adam olduğunu, Nevin (Sezin Akbaşoğulları)'in yeni arkadaşına dönüşeceğini anlıyor. Hatta iş bir tür kadın dayanışmasına dönüşüp, hain kocaya karşı duruşun tohumlarını atıyor. Bu arada apartmanın gizli emellere sahip meraklı komşusu Leman (Serap Matyaş) kendi planlarını gerçekleştirirken, apartmanın sevilen kapıcısı (Erkan Can) patlamak üzere olan fırtına için belli olmasa da bir tür ateşleyici görevi görüyor. Nereden çıktı dedirtebilecek bir bela (Emre Altuğ) ve sevimli, hayvansever yaşlı komşu (Ayşen Gruda) da apartman eşrafının bonusları arasında. Tabii hiç unutulmaması gereken mühim bir hayat dersi var; kimse göründüğü gibi değildir ve en tatlı bal böceği bile iğnesini batırabilir.
Sevgili Komşum, bolca adı geçen Coen filmleri kadar karışık ve duruma göre şok edici bir olay örgüsüne ya da sürprizlerine sahip değil. Zaten böylesi bir mayın tarlası ya da örümcek ağına da ihtiyaç duymuyor. Onur Ünlü ve Selcan Özgür'ün yazdığı senaryo daha yalın ancak merak öğeleriyle dolu, sürükleyici. Seyircisini şaşırtmak için sağ eli ile sol kulağını tutmaya çalışıp, debelenmek yerine daha güvenli sularda yüzerek kendini sağlama alıyor. Böylece işin inandırıcılık kısmı bir parça daha güçleniyor. Bu tercihin yerine göre heyecan seviyesini biraz baskıladığı gerçeğini de söylemek gerek. Keza Ünlü'nün kendisini iyi bildiğimiz absürd anlayışının uzağında kalındığını ve bunun doğru bir tercih olduğunu da not düşelim.
Ayşen Gruda ve Erkan Can gibi önemli isimlerin yer aldığı kadroda, Bayraktar ve Matyaş'ın öne çıktığını, öte yandan Bahar karakteriyle de Selin Şekerci'nin sürpriz yaptığını eklemeden olmaz. Hatta film gücünü en çok oyuncularından alıyor ve Altuğ da dahil olmak üzere ekipten, seyircinin yüzünü ekşitecek kimseye rastlayamıyorsunuz. Yani her şey bir yana, oyuncular bir izleyici olarak sizi tek başına bile doyurmaya yetebilir. Tabii bir kenarda müzikleri ile bekleyen Baba Zula'nın da mest ettiğini bilin.
Her öğesi de kusursuz olmayan, yer yer gerçekliğini yitiren, "bizde böyle şey olur mu ki?" dedirten gelişmeler, "karakter profilleri üzerine biraz daha mı çalışılsaydı acaba?" sorularına rağmen sıkmayan, eğlenceli, her şeyin siyah beyaz olmadığı bir film Sevgili Komşum. Sınırlı mekan ve az sayıda karakter, kimsenin göründüğü gibi olmadığı / olmayabileceği gerçeği, küçük kelebeklerin çırptığı kanatlarıyla değiştirdikleri sayısız hayat ve belki de her gün selamlaştığınız insanların heybelerinde taşıdıkları acı turpları sergileyen keyifli bir iş.
burcinaygun@gmail.com