İki arada bir gemide..
Yazar: Hande KaraCem Yılmaz’ın aylardır vizyona girmesi beklenen Karakomik Filmler serisinin ilk ikisi nihayet sinemalarda. Geçtiğimiz yıl sonunda alevlenen ve başta Cem Yılmaz olmak üzere, Yılmaz Erdoğan, Şahan Gökbakar, Mahsun Kırmızıgül gibi, gişenin en büyük isimlerinin tepki gösterdikleri mısır ve bilet krizi sonucunda Cem Yılmaz filmlerini vizyondan geri çekmiş ve beklemeye almıştı. Ekim ve Kasım ayında protestoya katılan sinemacıların filmleri birer birer vizyona girecek. Onlardan ilki de Karakomik Filmler – 2 Arada ve Kaçamak.
Cem Yılmaz sineması, her zaman sinemanın kendisine saygı ve geçmişe özlem barındıran detaylar ile doludur. GORA, AROG, Pek Yakında, Hokkabaz ve diğer filmlerinde yaptığı göndermelerle Yeşilçam’a saygı sunmayı, Hollywood bilim kurgularına selam çakmayı atlamaz. Karakomik Filmler’in izlediğimiz ilk iki filminde de bu duruş devam ediyor. Ancak yavaş yavaş bir sinema sever olarak bu benzer duruşun durumu kurtarmaya yetmediğine kanaat getirmeye başladım. Tek bilete iki film sloganıyla yola çıkan ve zamanının “iki film birden” akımını bir nevi geri getirmeye çalışan Karakomik Filmler, birer saatlik orta metrajlı iki filmden oluşuyor, dolayısıyla evet iki hikaye, ancak süre açısından baktığımızda değişen bir şey yok.
İlk film 2 Arada, arabalı vapurda çalışan ve hatta orada yatıp kalkan gariban Metin nam-ı diğer Ayzek’in (Isaac, Aşk Gemisi dizisinden bir karakter) hikayesini anlatıyor. Cem Yılmaz ilk filmde, güldürmek yerine tek istediği kırık olan ön dişlerini yaptırıp, her gün o vapurla yolculuk yapan Songül’le birlikte olabilmek olan bir adamın hikayesini anlatıyor. Ayzek bir zaman sonra hırslarına yenik düşüyor ve el değiştiren şirketin insan kaynakları ile yaptığı görüşmeleri geçip işine devam edebilmek için, birer birer gemideki arkadaşlarını satmaya başlıyor. 2 Arada’nın ana fikri, aynı gemideyiz. Şimdiye kadarki Cem Yılmaz filmlerine de pek benzemiyor, hatta yer yer geriyor bile. Belki biraz Hokkabaz ama yine de Cem Yılmaz adına yeni bir deneme. Hatta keşke 2 Arada bir saat değil de, tam bir uzun metraj olsaydı da, Ayzek karakterini daha uzun izleme şansımız olsaydı.
2. film Kaçamak, Cem Yılmaz’ın bitmek tükenmek bilmeyen bilim kurgu sevdasının bir ürünü. (şikayetçi değilim, bilim kurgu komedisini severim.) Bir hafta sonu kaçamağı yapmak için, eşlerine sevgililerine yalan söyleyerek bir spa oteline gelen, bir grup arkadaşın başına gelmedik kalmaz, evet uzaylılar bile gelir. Yer yer Arrival ve Armageddon’a yaptığı göndermelerle gülümseten Kaçamak’ın geneline baktığımızda bir olmamışlık seziyoruz. Efektlerin ve oyunculukların başarısı, hikayenin ve diyalogların eksiklerini kapatamıyor. Kaçamak’ta işin komedi ve bel altı dozu artıyor. Ancak burada şöyle bir handikap görüyorum ki, ilk filmin yaş sınırlaması ile ikinci filminki tamamen farklı bence. Büyük olasılıkla değerlendirmeler Kaçamak üzerinden yapıldı (13+), ilk yarıya aldıkları çocukları, ikinci yarıda çıkaramayacaklarına göre.
Oyunculuklardan söz edecek olursak, kemik kadronun yanı sıra Cemre Ebüzziya, Uraz Kaygılaroğlu, Nilperi Şahinkaya gibi yeni yüzler görüyoruz Karakomik Filmler'de. Genel olarak dozunda bir oyunculukla karşı karşıyayız. Başrollerde hep aynı yüzleri görmek konusunda da yavaş yavaş sıkıntılar çıkmaya başlıyorken, İki Arada'nın geniş bir oyuncu kadrosu olduğundan bu durum çok da göze batmıyor, ancak Kaçamak için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Ezcümle, 2019 başında belki de öyle sessiz sedasız vizyona girmesi planlanan bir deneme serisi, mısır/bilet krizinin ardından aylarca vizyon bekleyince beklentiler de büyüdü. Son olarak Arif v. 216’dan çok büyük keyif almış biri olarak, Karakomik Filmler’in ilk filmine geçer not verebiliyorum, ancak Kaçamak ortalamayı düşürüyor. Elbette her zaman güldürmek zorunda değil, biz onun duygusal hikayelerini de seviyoruz ama umarım 2020’de izleyeceğimiz serinin bir sonraki filmi, Türkiye’nin en iyi komedyenlerinden biri olan Cem Yılmaz’ı geri getirir.