Hesabım
    The King's Man: Başlangıç
    Ortalama puan
    3,9
    51 Puanlama
    The King's Man: Başlangıç hakkında görüşlerin ?

    7 Kullanıcı yorumları

    5
    1 Eleştiri
    4
    2 Eleştiri
    3
    2 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    2 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Mert Can Çınar
    Mert Can Çınar

    1 değerlendirme Takip Et!

    4,0
    31 Ağustos 2024 tarihinde eklendi
    Filmi gayet beğendim gerçekten karakterleri olsun, kurguları olsun ve ayrıca filmde bazı tarihi gerçeklere değinilmesi de cidden iyiydi. Fakat bunların dışında baya baya İngiliz propagandası da yapmışlar yani, sanki İngilizler tarihte hep mağdurmuş gibisinden lanse etmişler hep. Daha gerçekçi olsalardı belki 5 yıldız verirdim ama yine de 4 yeter bu film için. Filmi izleyecek olanlara şimdiden keyifli izlemeler dilerim.
    Bay ?
    Bay ?

    22 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    15 Mart 2022 tarihinde eklendi
    Bir seri başlangıcı olabilir mi? Ben, açıkçası diğer iki filmi düşündüğümde başına koyabilirim. Geçmişi kurcalarsak, ilk filmi beğenmiştim. Aksiyonu, komedisi, konu derinliği ve kaliteli oyuncuları ile gayet iyiydi. Sonu biraz uçsa da beni Boutella ile tanıştırması hatırına kabul seviyesi görmüştü bende. İkinci film de ünlüler geçidi idi. İlk filmin ekmeğini yemek gibi bir tarafı da olduğunu düşünmüyorum ancak aksiyon dozu fazla kaçıp konu derinliği ile uyuşmayınca ilk film kadar bir rağbet görmedi. Ancak her iki film de uçlarda gezdi.

    Bu filme gelirsek yönetmen aynı, senaristler benzer, kafa aynı, film uçlarda geziyor... Yani başlangıç olmaması için sırıtan bir tarafı yok bence. Evet Birinci Dünya Savaşı'nın salt gerçek olaylarını kendince evrimleyerek (buna Ti'ye alma, absürde kaçma, dalga geçme diyebilirsiniz) bir başlangıca imza atıyor, ancak konunun ince çalışmışlığı da var yani. Sırası gelmişken fazla bilmişlik yapmadan, filme yansıyan bazı gerçekleri de aktarayım. Mesela filmde geçen bu üç devletin, İngiltere tahtındaki Kral V. George, Almanya’da Kayser Wilhem II, Rusya’da da Çar İkinci Nicholas gerçekten de kuzendirler. İkinci Nicholas ve Loyd George filmdeki gibi (Ki üçünü de aynı karakter oynuyor) ikizi kadar birbirlerine benzerler. Bir diğer kişilik Rasputin: Filmdeki karakter ile gerçek karakter son derece benzer olmuş. Kendisi harbiden büyücülük, cinsel sapıklık, şifacı ve yönetimi etkisi altına alma konularında filmdeki tiplemesi ile gerçek yaşamı benzerlik gösterir. Mata Hari Wilson'a kadar uzanmasa da bildiğiniz gibi Alman casusudur.

    Neyse bu kadar ukalalık yeter. Filme gelirsek, tarihi gerçeklere farklı bir bakış açısı yaparak bence iyi bağlantı kurmuşlar. Aksiyon sahnelerini, silahlı sahneleri, dövüş sahnelerini (özellikle Rasputin'li sahne) beğendiğimi söyleyebilirim. Bazı sırıtan sahneler (özellikle hava sahnesi) de yok değildi. Ancak bana göre filmin esas sürprizi veya ters köşesi, gizemli düşmandan ziyade (Ki karakteri canlandıran ünlü aktörü görünce olayı çakıyorsunuz) başlardan itibaren filmin esas kahramanı olarak gösterdiği Harris Dickinson'ı hazin bir sonla bırakıp tekrar Ralph Fiennes'e dönmesiydi. Belki de filmin handikaplarından biriydi bence. Çünkü oyunculuğuna laf söylemesem de, acaba ''M'' rolüne benzer bir tarafı ile alışılmış bir rol olması veya yaşından dolayı daha başka biri mi olmalıydı, pek bilemedim. Sonrasında bir İkinci Dünya Savaşı güzellemesi olacak mı bekleyip göreceğiz. Sonuç olarak ben beğendim, ancak yorumum geneli bağlamaz, filmi beğenen ve beğenmeyenlere saygı ile iyi seyirler dilerim...
    Mert H
    Mert H

    Takipçi 1.341 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    16 Şubat 2022 tarihinde eklendi
    Serinin ikinci filminde yaşanan kalite düşüklüğünün giderildiği ve serinin daha güzel bir hale geldiği bir film olmuş. Fragmanının yayınlandığı günden beri izlemeyi bekliyordum. Film konu aldığı tarihsel ağırlık sebebiyle yavaş işlense de 2 saat 10 dakikalık süre bile bu filme az kalmış. Serinin ilk iki filmini izledikten sonra izlenip keyifli vakit geçirilecek bir yapıt.
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.066 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    11 Şubat 2022 tarihinde eklendi
    Senaryosunu da, Mark Millar ve Dave Gibbons'ın "The Secret Service" (2012 - 2013) isimli çizgi roman serisinden uyarlayarak Karl Gajdusek ile birlikte yazan Matthew Vaughn'un yönetmen koltuğunda oturduğu “The King's Man”; savaşlar ve savaşlar da ülkesi adına "şehit" olmayı kutsayanları, feci şekilde "tiye alan" aksiyon soslu bir "dark comedy / kara mizah" olarak geliyor karşımıza...

    Gelin isterseniz, "Kingsman film serisinin", "Kingsman: The Secret Service" (2014) ve "Kingsman: The Golden Circle" (2017) sonrasındaki; görsel efekt ve yeşil perde teknolojileriyle dublör oyuncu performanslarının yeterince etkin kullanıldığı 100 milyon dolar bütçeli bu üçüncüsüne biraz daha yakından bakalım...

    Yıl 1902...

    İkinci Boer Savaşının yaşandığı Güney Afrika'dayız...

    Kızılhaç adına dostu General Herbert Kitchener (Charles Dance) ile görüşmek üzere askeri bir toplama kampına gelen Dük Orlando Oxford (Ralph Fiennes), Yüzbaşı Morton (Matthew Goode) tarafından karşılanarak güvenlik açısından gizli tutulan bu görüşme için Generalin ofisine götürülür...

    Orlando'nun, aniden gelişecek bir keskin nişancı Boer'in (Bevan Viljoen) kurşun yağmuru esnasında Generalin yerine yanlışlıkla vurularak öldürülecek olan karısı Emily (Alexandra Maria Lara) ile küçük oğlu Conrad'da (Alexander Shaw) dışarı da, Shola (Djimon Hounsou) ile beraber beklemektedirler...

    12 Yıl Sonra...

    Tam da I. Dünya Savaşının arifesindeki bir atmosferde...

    İleride fazlasıyla işine yarayacak bir biçimde genç Conrad'a (Harris Dickinson) bıçakla dövüşmeyi öğreten Shola ve Dük'ün malikanesini çekip çeviren Dadı Pollyanna "Polly" Wilkins (Gemma Arterton), Oxford'ların hayatında olmaya devam etmektedirler...

    Derken...

    Conrad'ı babası, Westminster Şehri Savile Row'daki aile terzisi Kingsman'a götürür...

    Ve orada, Conrad'a ilk takım elbisesinin alınmasının yanı sıra General Kitchener'ın planladığı, meraklı göz ve kulaklardan uzak gizli bir toplantı da gerçekleştirilir...

    Buna göre baba oğul Oxford'lar, Kitchener'ın selametinden endişe duyduğu Avusturyalı Arşidük Franz Ferdinand'ın (Ron Cook) av partisine katılacaklardır...

    Aynı esnada kendini "Çoban" olarak tanımlayan ve İsviçre Alplerinde nadide keçilerin yetiştirildiği bir tepe de kurulmuş olan masadaki kendine bağlılığını ilan eden diğerlerine, taşının üzerinde bir Koyun'un, içinde de başarısızlık halinde kullanılması için siyanür kapsülünün bulunduğu yüzükleri dağıttığı; aralarında, Grigori Rasputin (Rhys Ifans), Gavrilo Princip (Joel Basman), Mata Hari (Valerie Pachner) ve Erik Jan Hanussen'in de (Daniel Brühl) bulunduğu "sürüsü" ile bir toplantı yapmakta ve gruptan Princip'i, Kitchener'ın endişelerinde ne kadar haklı olduğunu göstermekle görevlendirmektedir...

    Fakat Princip'in Saraybosna'daki bombalı saldırısını, Arşidük ve babası ile aynı otomobilde yer alan Conrad engeller...

    Ancak aynı gün içinde, ardından gelen silahlı saldırı da başarılı olur Princip ve Arşidük ile karısı Sophie'yi (Barbara Drennan) öldürür...

    Trenle geri dönerlerken Orlando oğluna, Kraliçe Victorya'nın (Alexa Povah) torunları olan Alman Kayzeri Wilhelm (Tom Hollander), Rus Çarı Nicholas (Tom Hollander) ve İngiltere Kralı George (Tom Hollander) isimli geçimsiz üç kuzenin öyküsünü anlatır...

    Bu kuzenlerden George diğerlerine, bir savaşa kalkışmamaları önerisinde bulunduğu birer mektup gönderir...

    Ama ne Wilhelm'in ne de Nicholas'ın böyle bir niyetleri bulunmamaktadır...

    Yani onlar açısından bir savaş kaçınılmazdır...

    Vatanı uğruna ölmek isteyen Conrad, babasının tüm karşı koymalarına rağmen gönüllü olarak asker olmak istemektedir...

    Neyse ki, Orlando'nun imdadıdına, Savaştan Sorumlu Devlet Bakanı da olan Lord Kitchener yetişir...

    Zira ona göre hem Conrad'ın 18 olan yaşı askere alınmak için küçüktür hem de savaşın amacı; "İnsanın, vatanı uğruna ölmesi değil düşmanın vatanı uğruna ölmesini sağlamaktır..."

    Yalnız Çoban'ın, Rusya'nın İngiltere'nin yanında Almanya'ya karşı savaşmasına itirazı bulunmaktadır...

    Onun niyeti, Rusya'yı bu savaştan çekerek Almanya'yı tek kalan İngiltere'ye saldırtmaktır...

    İşte bu görevi Çoban, Rasputin'e verir...

    Söz konusu göreve ilişkin detaylar, Rusya'daki kuzeni Prens Felix Yusupov (Aaron Vodovoz) tarafından Conrad'a...

    Oradan da Lord Kitchener'e iletilir...

    Bunun üzerine Kitchener ve yaveri Morton, denizden Rusya'ya doğru yola koyulsalar da gemileri, İngiltere'deki bir casusun (Cassidy Little) uyarısı neticesinde Çoban'ın denizaltılarından birince torpillenerek batırılır...

    Bu da artık, şu ana kadar gözü gibi koruduğu oğlu Conrad'ı da yanına alan Orlando'nun, Shola ile Polly sayesinde; evler, büyükelçilikler ve ABD'deki Beyaz olanı dahil dünyadaki bütün saraylardaki yardımcılardan oluşturarak kurduğu teşkilatın harekete geçmesinin, tam da zamanı olduğu anlamına gelmektedir...

    Bu dörtlünün hedefinde ilk olarak Keşiş Rasputin bulunmaktadır...

    Öyle olunca da doğrudan Rusya'ya gidilerek Rasputin'in onur konuğu olduğu Felix Yusupov'un Noel partisine katılınır...

    Dakika 44...

    Geride sizleri, "Çobanın" gerçek kimliğini de öğreneceğimiz sürpriz bir finale de sahip olan 87 dakikalık, oldukça hareketli bir bölüm daha bekliyor olacak...

    Son bir not:
    "Ne tatlıdır ne de şerefli, vatan uğruna can vermek" ana fikrinden yola çıkılarak, I. Dünya Savaşı özelinde savaş karşıtı bir hikayenin anlatıldığı bu filmde, yazılar akmaya başlar başlamaz lütfen yerlerinizi terk etmeyin...

    Neden mi?

    Çünkü, dünya solunun ikonlarından V.I. Lenin (August Diehl) ve faşizan sağının başat karakterlerinden Adolf Hitler'in (David Kross) buluşacakları bir sahne daha mevcut...

    Muhtemelen bu da, serinin; merakla bekleyeceğimiz dördüncü filminin habercisi...
    amanosia
    amanosia

    3 değerlendirmeler Takip Et!

    1,5
    7 Şubat 2022 tarihinde eklendi
    Bu filmi sinema da izledim ve sinemada izlediğim en saçma filmdi. Bir örgütten bahsediyorlar ve Amerikan çıkarlarına göre şekillenmiş, saçma sapan hurafelerle 1. Dünya savaşını işliyorlar.. mesela Karl Marx bir ajanmis, Bolşevik ihtilalide savaşı körükleyen dış güçler yapmış.. falan filan.. bu arada salon da tek başıma izledim. Bilmem anlatabildim mi?
    User674
    User674

    Takipçi 150 değerlendirmeler Takip Et!

    1,5
    25 Ocak 2022 tarihinde eklendi
    Biraz boş bir eleştiri yapmışım ama fazla puan verme anlamında filmi bir de sinemada izledim ve ne kadar kötü bir film olduğunu anladım maalesef hiç mi hiç olmamış genel olarak mutsuz ayrıldım filmden beklentim düşüktü ama film kötü
    Tunahan
    Tunahan

    6 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    23 Şubat 2021 tarihinde eklendi
    Kingsman secret service filmi altın çember filmiyle devam etti ve iki filmde güzeldi 2filmde tek merak ettiğim bu bağımsız ajan örgütünün nasıl kurulduğunu ve oda 3. Filmde var fragmanı çok güzel fakat sinemaya girmedi Türkiye'de bu virüs nedeniyle bu film çok güzel olacak eminim ama 4. Filminide çekerlerse seri çıkışa geçer çünkü 2. Filmin sonunda kingsman dükkanı yeniden açılıyordu 4. Devam filmi gelirse iyi olur
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top