Hedef samimi komedi
Yazar: Banu BozdemirAta Demirer Hedefim Sensin de hedefi nedeyse onikiden vuruyor diyebiliriz. Ata Demirer'in İstanbul'da başlattığı ve bir sebepten tası tarağı toplayıp kendini deniz kenarına attığı hikayelerini seviyorum. Bu da onlardan. Çiğ köfteci Zekeriya'nın başından geçenler çok bir olay barındırmadan ama iyi espri ve tiplemelerin yardımıyla seyirciyi tatmin etmeyi başarıyor. Kendini Çanakkale taraflarındaki karaya en uzak bölgeye atan ve enterasan ve biraz da çatlak bir ailenin içine düşen Zekeriya hayatını idame ettirmenin yollarını deneme yanılma yoluyla bulmaya çalışırken bir yandan da aşka doğru yelken açıyor.
Ata Demirer filmlerinin en iyi tarafı Demirer'in kendisini çok iyi tanıması, kendisine biçeceği rolleri bilmesi ve etrafını da aynı şekilde organize etmesi. Artık bu formülü oturtan Demirer yoluna güvenli ve kendinden emin bir biçimde devam ediyor. Ekürisi Demet Akbağ için biçtiği roller de en az kendisine yazdıkları kadar çılgın. Film biraz da her ne kadar Yarım Hasan gibi bir karakter yaratsa da herkese bir tamamlanma hikayesi sunuyor. Yarım kalmış ve bu yüzden insanların hayatlarına dert olmuş, gitmiş, bitmiş her şeyin tamamlanma noktası gibi oluyor bir anda köfteci Zekeriya ve onun hikayesi.
Filmin başında mafyatik tiplemeleri görünce yine kötü bir mafya filminin içine düştük sanırım demeden edemedim. Çünkü olacaklar belli, kaç kovala tarzı tatsız tuzsuz mafya filmleriyle fazlasıyla karşılaşıyoruz. Ama neyse ki işin mafya kısmı çok gerilerde kaldı ve etrafa enterasan tiplerden kurulu bir öykü saçıldı.
Ata Demirer komedisi bana biraz da tek başına başarılmış, yapılmış, edilmiş bir filmler gibi geliyor. Yani Demirer önüne koyduğu bir formülü iyi bir biçimde uygulamaya devam ediyor. Aşka bile değişik bir anlam, evet anlam katmaya çalışıyor. O hengame, komedi içinde mutlaka duygusal bir ton yakalamaya çalışıyor ve kendisine filmlerde en güzel aşk hikayelerinin tekrarlı versiyonlarını yazıyor. Bir yandan gülerken, bir yandan kalabalık ailenin tadını, İstanbul'dan uzakta kurulan yaşamların kokusunu İçimize çekmemizi sağlıyor. Bunu da başarıyor mu başarıyor.
Kendi adıma ve belki seyirci adına da söylemek gerekirse Demirer filmleri 'ben bu filmi her şekilde izlerim' hissi yaratıyor. Çünkü samimice, ufak hesaplarla seyirciyi bel altına mahkum etmeden yapılmış espriler olduğunu artık biliyoruz, bunu izlemek de iyi geliyor. Seyircinin birçok yerde gülmesi olası. Hikayenin sonunu tahmin etmek hiç zor değil, bunu saklamaya yönelik bir kaygısı da yok filmin. Ama izlediğiniz ana odaklanın ve keyfini çıkarın fikri iyi gelecektir seyirciye.
Filmlerinde kaymak tabaka dediğimiz kesimin yaşadığı yerleri mekan olarak kullanan, eğlenen, içen ve hayatın tadını öyle ya da böyle çıkarmaya çalışan kesime yer veren Demirer: keyif veren ve samimiyet içeren filmler üretiyor. O yüzden tadını çıkarmaya bakmak önemli...