Hesabım
    Aşk ve Savaş
    Ortalama puan
    2,9
    2 Puanlama
    Aşk ve Savaş hakkında görüşlerin ?

    2 Kullanıcı yorumları

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    1 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Mert H
    Mert H

    Takipçi 1.341 değerlendirmeler Takip Et!

    2,0
    27 Eylül 2022 tarihinde eklendi
    Farklı bir kurguya sahip Alman filmi. Sonunu tahmin etmek bir seviyeden sonra kolaylaşsa da güzel bağlandı. Fakat oyunculuklar ve senaryo işleyişine aynı şeyi söyleyemem. Ortalamanın altı, çerezlik bir film.
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.066 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    26 Ağustos 2022 tarihinde eklendi
    Senaryosunu, yönetmen koltuğunda da oturan Martin Schreier ile Tom Zickler ve Sebastian Fruner'in hikayesinden uyarlayarak Arend Remmers'ın yazdığı “Traumfabrik / Dreamfactory”, son derece etkileyici "toz pembe" bir romantik drama olarak geliyor karşımıza...

    Gelin isterseniz, casting direktörlüğünü 1979 İzmir doğumlu Emrah Ertem'in yaptığı ve görünümünden mütevazı olduğunu anladığımız bütçesine karşın; tasvir edilen döneme ilişkin, ziyadesiyle doyurucu dekor ve kostümleriyle göz kamaştıran bu filme biraz daha yakından bakalım...

    ***

    - Loire Vadisi, Fransa -

    Yaz tatilini büyükbabasının (Michael Gwisdek) yanında geçiren küçük Simon (Valentine Silas Hahn), okulların açılacak olması nedeniyle; yeniden annesi ile babasının yanına döneceği için oldukça üzgün ve bir o kadar da mutsuzdur...

    Zira platonik bir aşk ile tutulduğu Camille'den ayrılmak zorunda kalacaktır...

    İşte kalbi kırık torununun bu hüzünlü hali, büyükbabayı; anılarındaki eski günlere doğru alır götürür...

    ***

    - Babelsberg, (DDR / GDR) Demokratik Alman Cumhuriyeti, 1961 -

    Askerlik görevini bırakarak ordudan ayrılan beş parasız genç Emil Hellberg (Dennis Mojen), sırtındaki bohçasıyla indiği otobüsten; Tasarım Departmanındaki yönetici pozisyonunda çalışmakta olan ağabeyi Alexander "Alex" Hellberg (Ken Duken) ile görüşmek ve en azından da, figüran oyuncu kadrosunda işe başlamak üzere DEFA Uzun Metrajlı Filmler Stüdyosuna giriş yapmaktadır...

    ***

    Ağabeyini bulduğunda Emil bir ara, bir otomobilin içinde gözlerinden yaşlar süzülmekte olan Milou (Emilia Schüle) ile göz göze gelir...

    Ki, bu ağlamaklı halin nedenini; Milou ile Emil'in, temsili bir yemek buluşması sonrasında yapacakları konuşma esnasında öğreneceğiz...

    ***

    Derken...

    Film setindeki figüranlar arasındaki yerini alan Emil kendini, yetersiz ışıklandırma sebebiyle çekimlere on dakikalığına ara veren yönetmen Janssen'in (Thomas Heinze) talimatıyla; dansçı Mia Lorena rolündeki Beatrice Morée'un dans dublörü Fransız dansçı Milou'nun karşısındaki, Kara Korsan'ı canlandıran erkek oyuncu Omar'ın (Nikolai Kinski) dublörü olarak bulur...

    Emil'in görevi de, yönetmenin sıraladığı talimatları; sanki Kara Korsan'ın kendisiymişçesine uygulamaya koymasıdır...

    Ama sıralananlar arasında yer almasına karşın, Emil'in Milou'yu ateşli bir biçimde öpmesi; yönetmeni çileden çıkartırken, aynı yönetmenin sahneden kovduğu Emil'in de seti, darmaduman etmesine yol açacaktır...

    Aynı esnada ukala ve kendini beğenmiş ünlü başrol oyuncusu Beatrice Morée'da (Ellenie Salvo González), yaşanan karmaşa yüzünden bayağı bir asabileşince; dans sahnelerindeki dublörlüğünün yanı sıra yardımcılık işlerini de üstlenmekte olan Milou'da, onunla beraber Amerikan Bölgesi'ndeki oteli Savoy'a dönmek zorunda kalmıştır...

    ***

    Neyse...

    Sahnede yaşananları Emil, ağabeyi Alex ile paylaşırken; öptüğü Milou'nun Beatrice Morée olduğunu zannetmekte ve sebep olduğu yangına rağmen, kendisine stüdyoda bir başka iş bulmasını istemektedir...

    Çünkü Emil, ciddi anlamda bir aşk elektriği aldığını hissettiği Milou'yu bir kez daha görmeyi arzulamaktadır...

    Kardeşler arasında bu konuşma yaşanırken, Tasarım Departmanına apar topar giriş yapan Genel Müdür Beck (Heiner Lauterbach) Alex'e; Emil'in tahrip ettiği mekanı, yeniden onarması talimatını verir...

    ***

    Çok geçmez...

    Ağabeyinin verdiği bir şişe biralık rüşvet karşılığında Emil, stüdyodaki kazların bakıcılığı işini alır...

    Ancak Milou'yu halen Beatrice Morée sanması nedeniyle, gerçek Beatrice Morée'a bir güzel hakaret eden Emil; Genel Müdür tarafından, bir daha geri dönülmemecesine stüdyodan kovulur...

    Üstelik de, stüdyonun Güvenlik Amiri Prager (Oliver Korittke) ve ekibince zor kullanılmak suretiyle...

    İşte yumrukların savrulduğu bu zor kullanma süreci sırasında devreye giren Milou; Emil'i, stüdyodaki zorbaların elinden kurtarır...

    Ve...

    Yukarıda da sözünü ettiğimiz, çiftin birbirlerinin; neredeyse yaşam şifrelerini çözecekleri, temsili yemek buluşması da hayata geçer...

    Artık romantizmin doruklarındaki o dakikalar, Emil ile stüdyodaki çekim işini tamamlayarak Paris'e dönmesine iki gün kalmış olan Milou arasındaki yeni bir aşkın kıvılcımının başlangıcı gibidir; ve Emil ile "belki" diyen Milou, ertesi gün stüdyodaki Salon Yedi'de buluşma kararı alarak ayrılırlar...

    ***

    Fakat o da nesi?

    Buluşmanın gerçekleşeceği 13 Ağustos 1961 günü, Demokratik Alman Cumhuriyeti ordusunun askerleri; köprü üzerinde dikenli teller ile barikat oluşturarak, Amerikan bölgesinden Almanya'nın doğusuna doğru yapılan girişlerin tamamını durdurmuş olmasınlar mı...

    Elbette...

    Böyle olunca da, beklenen büyük buluşma gerçekleşemez...

    Halbuki ağabeyi ve teknisyenlerinin de yardımıyla Emil; bayağı bir hazırlanmıştır da, hayal kırıklığıyla neticelenen bu muhteşem güne...

    Zaten telefon hatları da DDR'ca kestirilmiş olduğu için Emil ile herhangi bir iletişim kuramayan Milou'da çaresizce; karşı koltukta oturan Omar ile de karşılıklı bakışacağı uçağına atlayarak, Paris'teki evine doğru hızla yol almaya başlamıştır...

    ***

    Çok uzatmayalım...

    Filmin bu bölümünde; girişteki büyükbaba ile şu ana kadar anlattıklarının, dedesinin öyküsü olduğunu hemencecik anlayan torun arasındaki sohbet yeniden devreye girer...

    Tam da bu noktada, küçük Simon'ın merak ettiği asıl husus ise:

    Bir yandan büyükbaba Emil, etrafı on metre yüksekliğindeki duvarlarla örülü Almanya'nın içinde tıkılıp kalmış; diğer yanda da Milou, yaşamını Paris'te sürdürürken, işin sonunun nereye vardığıdır...

    Tabii ki anlatımı, biz yine burada noktalıyoruz...

    Dakika 42...

    Geride, nitelikli film izlemeyi tarz haline getirmiş olan sinemasever siz dostlarımızı:

    Her ne kadar işlenilen dönem tamamen farklı olsa da, bir sinema klasiği olan "Casablanca" (1942) ve neredeyse hastası olduğumuz TV dizisi "Babylon Berlin" (2017 - 2020) kadar etkileyici bulduğumuz; umulmadık ters köşe sürprizleri de bünyesinde barındıran ve ilginizin de giderek artacağını tahmin ettiğimiz, 83 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

    Keyifli seyirler,
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top