Bari sen yapma be Chastain!
Yazar: Fırat Ataçİsimli oyuncuları bir araya getir, hepsinin ellerine silahı tutuşturduğun bir teaser poster yayınla, filmine birçok farklı ülkenin ev sahipliği yapacağına dair ipucu ver, sonra uygun olduğun bir zamanda senaryoyu yazdırırsın. Yapımcıların kimi zaman işi kotardığı kimi zaman da duvara tosladığı seri üretim tariflerinden biri… Dark Phoenix’in çekimleri sırasında kafa kafaya veren yazar/yönetmen Simon Kinberg ve Jessica Chastain’in ‘tamamı kadın oyunculardan oluşan bir casus aksiyonu’ çekme fikri, ‘güçlü kadın’ olgusunu kendine paravan olarak alıp tarifi tekrar pişiriyor.
3.Dünya Savaşı’nı başlatabilecek kudrete sahip bir hard diskin peşinde koşarken, ‘Paris/France’, ‘London/England’, ‘Shanghai/China’ yazılı turistik mekan tanıtımları ardı ardına sıralanıyor, hatta film tamamen bu kartlardan oluşuyor. Farklı milletlere mensup casus takımımızı oluşturan her bir ferdin ev sahipliğini görmek zorundayız. Kod 355, tıpkı Lupita Nyong'o gibi klavyedeki her tuşa gelişi güzel basarak, pusular, ikili oyunlar ve birkaç twistle harmanladığı kopyala-yapıştır hikayesinin hiç bir anında seyircisiyle bağ kuramıyor.
Orijinal kemiği bulunmayan bu casus aksiyonunun –pardon- komedisinin vücudu, tüm varoluşunu erkek egemen bir türü dönüştürmeye çalışırken erkeklerin yerine kadınları koymaya indirgiyor. Üzerine giydiği ama kendisine oldukça bol gelen ‘me too’ refleksinin içini boşaltıyor olması hayra alamet değil. Kural kitabına uyarak her yarım saatte bir büyük cümleler kurulması, karakterlerimizin neden güçlü olduğu hakkında yeterli doneler barındırmıyor. Filmin yapımcısı da olan Chastain’in devrimci feminist beyanlar vereceğini her fırsatta dile getirdiği filmin bu yanı, basit bir pazarlama stratejisine denk düşüyor.
Korkunç kurgusundan ötürü kovalamaca sahnelerinde kimin, kim tarafından kovalandığını bile anlayamadığımız Kod 355, aksiyonun bu denli gerçekliğe yakın örneklerini gördüğümüz ‘yeni koreografi döneminde’ aksiyon filmi sayılamayacak kadar da basiretsiz, tembel ve yaşlı. Elde kalan tek şey, Z listesine kafadan giriş yapan bir filmde A listesindeki aktrisleri izleme deneyimi. Ne kadar da merak uyandırıcı bir unsur değil mi?
Devam filmlerinin gelme ihtimaline karşın etrafa serpiştirilen umut kırıntıları, daha bitiş jeneriği akarken kaybolup gidiyor. İçinde bulunduğunuz saat içerisinde unutacağınız, gelecek aylarda kimsenin çekildiğini bile hatırlamayacağı bir fiyasko Kod 355. Kendini bu denli önemsemeseydi, en azından Charlie’nin Melekleri ile karşılaştırılabilirdi.