“Annabelle Comes Home”, senaryosunu yazdığı gibi hikâyesini de projenin yapımcılarından James Wan ile birlikte yazan Gary Dauberman’ın yönetmen koltuğunda oturduğu ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmi…
26 Haziran 2019 tarihinde vizyona giren filmin, 5.9/10 (59.705 oy) ve 3.8/5 (5.000 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 5.9/10 (206 yorum) ve 53/100 (35 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, “İyi de o zaman, 27 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilmiş olan bu filme, 231,2 milyon dolarlık hasılatı Annabelle’in harekete geçirdiği hayaletler ile şeytanlar mı yaptırttı?” sorusunu sordurtmuyor değil…
O nedenle bizde, “Annabelle” serisinin üçüncü, “The Conjuring Universe / Conjuring Evreni” projesinin de yedinci halkası olan bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun içinde, yedi filmlik projenin diğer filmlerinde olduğu gibi her şeyi ile tamamen “din istismarı” üzerine kurgulanmış olan filmin ayrıntılı incelemesine geçmeden önce filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, “Kim ne derse desin, adamlar bu işi biliyor” dedirten türde bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Hangi adamlar mı?
Tabii ki de James Wan ile Peter Safran…
Neden mi?
Yedi filme, New Line Cinema ile birlikte gözünü hiç kırpmadan kendi yapım şirketleri Atomic Monster ve The Safran Company aracılığı ile 139,5 milyon dolar yatırıp karşılığında da brüt 1.922,3 milyon dolar kazanan başka kaç kişi tanıyorsunuz?
Elbette bir filmin (ki burada söz konu olan şey “The Conjuring Universe / Conjuring Evreni” projesinin tamamı) iyi veya kötü oluşuna sadece yaptığı hasılat rakamına bakılarak karar verilemez…
Ama görünen köyde kılavuz istemez…
Eğer çok berbat bulduğumuz (ve bu düşüncemizi o filmler için yazdığımız yorumlarda da bu biçimde paylaştığımız) “Annabelle” (2014) ile “The Curse of La Llorona” (2019) filmlerini değerlendirme de hiç hesaba katmasak bile “Annabelle Comes Home” un söz konusu projenin geriye kalan beş filminin tartışmasız en iyilerinden biri olduğunu söyleyebiliriz…
Evet, yukarıdaki ilk tespitimizde de belirttiğimiz gibi projenin tamamındaki din istismarına dayalı kurgu bu filmde de hiçbir değişime uğramadan aynen devam ediyor…
Hatta öyle ki, filmin küçük yıldızı Mckenna Grace’nın canlandırdığı Judy Warren’ın okulunun adı bile “St. Thomas Catholic School / Aziz Thomas Katolik Okulu” …
Bununla da yetinmeyerek gaz pedalına biraz daha yüklenen James Wan ve Gary Dauberman ikilisi, senaryoya, o kadar kötünün yanında bir tane de “iyi hayalet” bulunsun diyerek okulun içinde anısına yaptırılmış bir büstü de bulunan “Rahip Michael Morrissey”i de monte etmişler…
Ki, bu Michael Morrissey’in gerçek kimliğine “Son bir not” da ayrıca değineceğiz…
Fakat istismarın bu kadarı bile filmin başarılı olduğuna ilişkin görüşümüzü değiştirmemize yetmedi…
Zira 106 dakikalık sürenin neredeyse yüzde doksanlık bölümünün, içinde evin küçük kızı ile biri onun bakıcısı olan iki genç kızın daha bulunduğu kapalı tek mekân olarak kullanılan bir evde geçiyor olmasına rağmen her an biri, "böö" yapacak diye tetikte beklenerek yaşanan gerilimli atmosfer insana, Gary Dauberman için, “Bu nasıl bir ilk yönetmenlik denemesi be birader?” dedirtiyor…
Şimdi tam da bu noktada bize, “İyi de korkuyu yeterli bulmadığı için büyük bir çoğunluk beğenmemiş bu filmi” diyecek olursanız bizde bu filmin, korkunun “Paranormal” olarak tanımlanan kategorisinin “Ghosts and Spirits / Hayaletler ve Ruhlar” alt kategorisine girdiğini söyleriz…
Korku ve gerilimi yetersiz üstelik de kansız bulanlara da “Slasher” (klasik örn: “Halloween” – 1978, “Friday the 13th” – 1980, “A Nightmare on Elm Street” – 1984, “Scream” – 1996) veya “Torture / İşkence” (klasik örn: “Guinea Pig I & II” – 1985, “Saw” – 2004, “Hostel” – 2005, “Martyrs” – 2008) alt kategorilerini önerebiliriz…
Yani uzun lafın kısası, “Annabelle Comes Home”, “Her yerde kan var” şarkısının söylenildiği (yahut söylenilmeye çalışıldığı ama becerilemediği) bir film değil…
Vera Farmiga ve Patrick Wilson’ın renk katmak için bulundukları filmin oyuncu kadrosuna da şöyle hızlıca bir göz atacak olursak...
Henüz 13 yaşında olmasına karşın filmografisinde “I, Tonya” (2017), “The Haunting of Hill House” (2018) ve “Captain Marvel” (2019) gibi iki film ile oldukça önemli bir Mike Flanagan dizisini bulunduran ve bu yıl vizyona girmesi planlanan “Ghostbusters: Afterlife” ın (2021) castinginde de kendine sağlam bir yer ayarlamış olan Mckenna Grace’in ışıl ışıl parladığını görürüz…
Muhtemelen önümüzdeki yıllarda, yükselen bir değer olarak onu, özellikle de korku ve gerilim kategorisinde çekilecek olan dizi ve filmlerde çok daha fazla izleyeceğiz…
Peki, filmde Mary Ellen ile Daniela Rios karakterlerini canlandıran ve Annabelle'e çarpılmış bir halde Mckenna Grace ile birlikte evin içinde oradan oraya koşuşturan Madison Iseman ile Katie Sarife ne mi oldu?
Kusura bakmayın ancak onlardan bugün olduğu gibi gelecekte de hiçbir şey olmaz...
Belki, yine klasik bir laf olacak ama şu ana kadar tek bir “spoiler” dahi vermeden yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez; film izlemeyi severim ama benim için sinemada korku ve gerilimin yeri bambaşkadır diyen sinemasever dostlara, “Kimi filmlerine bizimde koymuş olduğumuz rezervler bulunsa da James Wan ile Peter Safran’ın içinde yer aldıkları projelere izleme listelerinizde yer vermeyi unutmayın” diye seslenerek kullanmak isteriz…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3 verdiğimiz bu film için önerimiz de olumsuz yorum ve puanlara aldırmadan “bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler…
Son bir not:
Filmde kullanılan Rahip Michael Morrissey ve ondan üretilen “iyi hayalet” teması, bu filmle birlikte “The Curse of La Llorona” (2019) ve bir sonraki “The Conjuring Universe / Conjuring Evreni” filmi olan “The Conjuring 3” (2020) de de executive producer olarak görev yapan Michelle Morrissey’in adından türetilmiştir…