“Extra Ordinary”, senaryosunu da yazan Mike Ahern ve Enda Loughman ikilisinin yönetmen koltuğunda oturdukları ilk uzun metrajlı sinema filmi…
Elbette Demian Fox ile başrol karakterlerinden Rose Dooley’i canlandıran Maeve Higgins’in de kalem oynattıklarını biliyoruz bu fantastik komedinin senaryosu için…
Küçük ve sessiz bir İrlanda kasabasında yaşanan filmin hikâyesi:
Babası Vincent Dooley’in (Risteard Cooper) ölümünden bizzat kendini sorumlu tutmasının yanı “paranormal” yeteneklere de sahip olan sürücü eğitmeni sevimli Rose ve ölen karısı Bonnie’nin istismarlarına maruz kalan “dul” Martin Martin (Barry Ward) ile yıllar önce yakaladığı “şöhretini yitirmiş” olan Amerikalı pop yıldızı Christian Winter’ın (Will Forte) etrafında şekilleniyor…
Zaten filmin afişi de böyle...
Nasıl mı?
Haydi başlayalım o zaman:
Şöyle ki, Bonnie’nin saldırılarından tamamen bunalmış olan Martin’e kızı Sarah (Emma Coleman), annesinin hayaletinden kurtulabilmesi için bu işin uzmanlarından olduğunu, babası ile birlikte henüz çok gençken (Agatha Ellis) babası ile beraber yaptığı TV şovlarından bildiği Rose’a başvurmasını önerir…
Çok sevdiği kızını kıramayan Martin, Rose’u arar...
Ve bu ikili görüşürler de…
Ama Rose, o tür işlere bakmayı bıraktığını söylediği için ciddi anlamda herhangi bir ilerleme kaydedilemez bu ilk buluşmada…
Diğer yandan artık tek bir şarkısı dahi listelere giremediği gibi meteliği de kurşun atmakta olan Christian, bir sonraki gece gerçekleşecek “kanlı ay” da Astaroth (Jed Murray) isimli şeytana bir bakire kurban ederek bu sefil durumdan kurtulmayı planlamaktadır…
Ancak “sakar” karısı Claudia, yanlışlıkla trans halinde uyuyarak havada uçan ellerinin altındaki bakirenin patlayarak ölmesine yol açacaktır…
Bu durumda, Christian’ın yapabileceği tek şey, acilen yeni bir bakire bulmaktır…
Ki, “erkek cinsel organı” başlıklı 700 yaşındaki kehanet sopasının yardımıyla bulur da…
Kim mi bu, küçücük kasabadaki yeni “bakire adayı”?
Tabii ki de yine Ankara Yenimalle’ye değil bu kez doğrudan Martin’in kızı Sarah’a vurmuştur sayısal lotonun o haftaki çekilişindeki büyük ikramiye…
Kurban edileceği ana kadar Christian’ın yaptığı büyünün etkisiyle artık o da trans halindeki bir uykuda havada uçmaya başlayacaktır…
Durumun vahametini gören Martin, bir kez daha Rose’un kapısını çalar…
Fakat bu kez Rose, Martin’i geri çevirmez…
Kadroya, (hiçbir gerekliliği yokken) “sırf meraktan” Rose’un hamile kız kardeşi Sailor (Terri Chandler) ile (“ne alaka” diyeceğiniz) ilçe meclis üyesi Brian Welsh’in de katıldıkları filmin, Rose’un babası Vincent ve Martin’in karısı Bonnie’nin ölüm biçimlerini de öğrendiğimiz bundan sonrası tam anlamıyla bir “gırgır şamata tufanı” …
Hele, final bölümünde öylesine şaşırtıcı son dakika sürprizleri var ki:
Eğer komedi denilince aklına sadece sululuk gelenlerden değilseniz, emin olun “Ghostbusters” film serisi ile “Ghost Whisperer” (2005 – 2010) TV dizisinden esintiler de taşıyan bu düşük bütçeli filme de bayılacaksınız…
Bitirmeden, “Extra Ordinary / Olağandışı” nın babası tarafından, Rose’un beceri seviyesini betimlemek amacıyla kullanılmış olan bir ifade olduğunu da belirtmiş olalım…
Keyifli seyirler,