Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Yönetmen Cathy Yan, senaryosunu Christina Hodson’ın yazdığı filminde ruh ve bedenen güçlü kadınların şehre huzur getirme çabasını perdeye taşımış. ‘Yırtıcı Kuşlar ve ...’, ana karakterlerinin dövüş sanatlarıyla olan ilgisi bakımından ‘Atomic Blonde’, ‘Red Sparrow’, ‘Peppermint’ gibi John Wick’vari çizgilerde gezinen kadın kahramanlı aksiyonlara yakın düşüyor. Öte yandan Candy Yan esprili bir grafik anlatımın peşine düşmüş. Bu arada soundtrack’inin de çok güçlü ve gönülçelen şarkılarla dolu olduğunu belirtmeliyim... Margot Robbie’nin yanı sıra Mary Elizabeth Winstead ve Jurnee Smollett-Bell gibi isimlerin sürüklediği yapımda Ewan McGregor’un hayat verdiği, sınırları zorlayan kötü adam Roman Sionis karakterinin, öyküde yer almayan Joker’ın yokluğunu doldurmaya çalıştığını söyleyebilirim. Ayrıca filmde Howard Hawks klasiği ‘Erkekler Sarışınları Sever’e de gönderme var.
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Sabah
Yazar: Olkan Özyurt
Erkeklere karşı erkeğin anladığı dilden mücadele böyle verilir dedirten film Batman'siz bir Gotham da mümkün diyor. Açıkçası Gotham'da büyük suçlar işlenecek ve Batman olmayacak. Alışılageldik bir durum değil. Bunu çok da önemsemezseniz, ki anladığımız DC'de pek önemsemiyor artık, eğlenebileceğiniz bir kötüler dünyası filmi var karşımızda.
Eleştirinin tamamı için: Sabah
T24
Yazar: Atilla Dorsay
Film önce bir canlandırma (animasyon) bölümüyle açılıyor, bize geçmişi özetleyen... Sonra, son derece hızlı bir tempoyla ve dur durak bilmeyen bir hızla macera başlıyor. Dövüş ve gösteri (spectacle) bölümleri öylesine ritmik ve akıcı ki... Dövüşlerin tümü bir bale gibi özenilmiş bir koreografiyle sunuluyor. Yer yer başvurulan 'ralanti' (yavaşlatılmış) sahneler bu bale estetiğini arttırıyor. Ve filme hatırı sayılır bir görsellik katıyor. Oyuncular da filme büyük katkıda bulunuyor. Harley Quinn'de Margot Robbie, sanki insan yüzünün takınabileceği tüm ifadeleri toparlıyor karakterinde. Ella Jay Basco hem oynarken, hem şarkı söylerken muhteşem... Huntress'da Mary Elizabeth Winstead belli bir 'soğuk gizem' takınmayı başarıyor. Komiser Montoya'da Rosie Perez tüm kadınların en az güzel olanı. Ama bunu neredeyse bir avantaja dönüştürüyor.
Eleştirinin tamamı için: T24
Gazete Duvar
Yazar: Şenay Aydemir
Hemen söyleyelim, maalesef ki “Yırtıcı Kuşlar”, Martin Scorsese’nin bu tür filmleri tanımlamak için kullandığı “lunapark eğlencesi” düzeyinde. Kelimenin hem gerçek hem de mecaz anlamında. Sağlam bir olay örgüsü olmadığı gibi Harley Quinn dışındaki hiçbir karakteri derinleştirmeyi beceremiyor. Çizgi roman baloncuklarıyla verilen bilgiler kadar diyelim. Kaldı ki Harley karakteri için de yeterince iyi yazılmış demek olası değil. Öte yandan filmin “lunapark eğlencesi” olması nedeniyle ‘hoşça vakit geçirilebilir’ olduğu gerçeğini atlamayalım. Çokça çizgi roman estetiği barındıran filmin özellikle finale doğru, beş kadının patriyarkaya karşı savaşını izlemek ajite edici bile olabiliyor. “Yırtıcı Kuşlar”, sağlam bir hikaye, güçlü bir dramatik yapı kuramamış olmasıyla akıllarda kalmayacak, izlendikten sonra uçup gidecek bir film maalesef. Öte yandan bir grup kadının bir araya gelip erkeklerle mücadele edip onları yenmesinin vereceği haz da az şey değil kanımca.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Hurriyet
Yönetmen Cathy Yan, senaryosunu Christina Hodson’ın yazdığı filminde ruh ve bedenen güçlü kadınların şehre huzur getirme çabasını perdeye taşımış. ‘Yırtıcı Kuşlar ve ...’, ana karakterlerinin dövüş sanatlarıyla olan ilgisi bakımından ‘Atomic Blonde’, ‘Red Sparrow’, ‘Peppermint’ gibi John Wick’vari çizgilerde gezinen kadın kahramanlı aksiyonlara yakın düşüyor. Öte yandan Candy Yan esprili bir grafik anlatımın peşine düşmüş. Bu arada soundtrack’inin de çok güçlü ve gönülçelen şarkılarla dolu olduğunu belirtmeliyim... Margot Robbie’nin yanı sıra Mary Elizabeth Winstead ve Jurnee Smollett-Bell gibi isimlerin sürüklediği yapımda Ewan McGregor’un hayat verdiği, sınırları zorlayan kötü adam Roman Sionis karakterinin, öyküde yer almayan Joker’ın yokluğunu doldurmaya çalıştığını söyleyebilirim. Ayrıca filmde Howard Hawks klasiği ‘Erkekler Sarışınları Sever’e de gönderme var.
Sabah
Erkeklere karşı erkeğin anladığı dilden mücadele böyle verilir dedirten film Batman'siz bir Gotham da mümkün diyor. Açıkçası Gotham'da büyük suçlar işlenecek ve Batman olmayacak. Alışılageldik bir durum değil. Bunu çok da önemsemezseniz, ki anladığımız DC'de pek önemsemiyor artık, eğlenebileceğiniz bir kötüler dünyası filmi var karşımızda.
T24
Film önce bir canlandırma (animasyon) bölümüyle açılıyor, bize geçmişi özetleyen... Sonra, son derece hızlı bir tempoyla ve dur durak bilmeyen bir hızla macera başlıyor. Dövüş ve gösteri (spectacle) bölümleri öylesine ritmik ve akıcı ki... Dövüşlerin tümü bir bale gibi özenilmiş bir koreografiyle sunuluyor. Yer yer başvurulan 'ralanti' (yavaşlatılmış) sahneler bu bale estetiğini arttırıyor. Ve filme hatırı sayılır bir görsellik katıyor. Oyuncular da filme büyük katkıda bulunuyor. Harley Quinn'de Margot Robbie, sanki insan yüzünün takınabileceği tüm ifadeleri toparlıyor karakterinde. Ella Jay Basco hem oynarken, hem şarkı söylerken muhteşem... Huntress'da Mary Elizabeth Winstead belli bir 'soğuk gizem' takınmayı başarıyor. Komiser Montoya'da Rosie Perez tüm kadınların en az güzel olanı. Ama bunu neredeyse bir avantaja dönüştürüyor.
Gazete Duvar
Hemen söyleyelim, maalesef ki “Yırtıcı Kuşlar”, Martin Scorsese’nin bu tür filmleri tanımlamak için kullandığı “lunapark eğlencesi” düzeyinde. Kelimenin hem gerçek hem de mecaz anlamında. Sağlam bir olay örgüsü olmadığı gibi Harley Quinn dışındaki hiçbir karakteri derinleştirmeyi beceremiyor. Çizgi roman baloncuklarıyla verilen bilgiler kadar diyelim. Kaldı ki Harley karakteri için de yeterince iyi yazılmış demek olası değil. Öte yandan filmin “lunapark eğlencesi” olması nedeniyle ‘hoşça vakit geçirilebilir’ olduğu gerçeğini atlamayalım. Çokça çizgi roman estetiği barındıran filmin özellikle finale doğru, beş kadının patriyarkaya karşı savaşını izlemek ajite edici bile olabiliyor. “Yırtıcı Kuşlar”, sağlam bir hikaye, güçlü bir dramatik yapı kuramamış olmasıyla akıllarda kalmayacak, izlendikten sonra uçup gidecek bir film maalesef. Öte yandan bir grup kadının bir araya gelip erkeklerle mücadele edip onları yenmesinin vereceği haz da az şey değil kanımca.