Sinema tarihine tek başına bu kadar fazla yenilik getiren, bu sanatı tek başına bu kadar fazla etkileyebilen film sayısı çok azdır. Zaten 1950 öncesinden, hatta 1990 öncesinden pek haberi olmayan ülkemiz seyircisinin pek bildiği ve adını duyduğu bir film değil. Ancak bu kesinlikle ondan haberinin olmayanların suçu. Film baştan sona tarihin en önemli kişiliklerinden Jeanne d'Arc'ın sorgulanma sürecini anlatıyor. Üstelik o yıllardan (1431) kalmış gerçek mahkeme belgelerinden faydalanıyor. Siyah-beyaz, sessiz bir film bu. Öyle hareket falan da yok. Heyecan yok. Ancak bahsettiğim yeniliklerin en belirgin olanlarından "yakın çekim" tekniğinin de etkisiyle karakterlerin gözlerinin içine baktığımız, orada ruhlarını görebildiğimiz bir durum var. Döneminin inanılmaz derecede ilerisinde olan bir film. Oyuncular muhteşem. Falconetti yalnızca bu rolüyle sinema tarihine geçti adeta. Dreyer müthiş bir iş çıkartmış. Bir "duygu" filmi. Yavaş yavaş düşen gözyaşlarının belki de dakikalarca sürecek olan savaş sahnelerinden çok daha etkileyici olabildiği bir film. Zira Jeanne'ın hikayesi yakın döneme kadar pek çok defa farklı biçimlerde perdeye uyarlandı. Bunların birçoğunda bahsettiğim gibi azizenin hayatını daha erken dönemlerden itibaren anlattılar. Yüzyıl Savaşları'nı da arka plana yerleştirdiler. Ancak 1928 tarihli bu ilk uyarlamalardan biri kesinlikle en kalitelilerinden. Özellikle sinema okulları bu filmi uzun uzun, detaylı detaylı inceliyorlardır. "Teknik" alanında söyleyeceği çok şey var filmin. Çok uzun süre yok olduğu sanılan filmin bir kopyası iyi ki sonraları bulunmuş da izleyebilmiş bu eseri.