Senaryosunu da yazan Mısır - Avusturya kökenli sinemacı Abu Bakr Shawky'nin yönetmen koltuğunda oturarak, ilk uzun metrajlı (debut) filmini çekmiş olduğu “Yom el-Din / Yomeddine / Judgement Day / Kıyamet Günü”; Orta Doğu coğrafyasında doğan iki farklı İbrahimi dine mensup iki can yoldaşının, zorluklarla dolu yol hikayesinin gözler önüne serildiği şahane bir drama olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz; dünya prömiyeri, "Altın Palmiye" için yarıştığı ve ne yazık ki, "François Chalais Ödülü" ile yetinmek zorunda kaldığı Cannes Film Festivalinde yapılan bu filme biraz daha yakından bakalım...
Tabii ki, 91. Academy Ödüllerinde "En İyi Yabancı Dildeki Film" kategorisinde Mısır'ın "Giriş" adayı olmasına karşın, işin daha en başındayken elenerek finale kalamamış olduğunu da ifade etmiş olalım...
***
Çöpten seçtiği kullanılabilir vaziyetteki eşyaları satarak geçimini sağlayan cüzzamlı Beshay (Rady Gamal), Dr. Ahmed'in (Mohamed Qishta) akıl hastanesine yatırdığı karısı Ireny'nin (Shoq Emara) ziyaretine gider...
Ertesi sabah Bomba (Adel Bomba), yetimhane de yaşayan on yaşındaki Obama (Ahmed Abdelhafiz) ile beraber çöp yığınlarını karıştıran Beshay'e; bir gün önce sapasağlam olan karısının ölüm haberini getirir...
Bir sonraki gün de, Ireny'nin annesi (Amani Khalil) gelip Beshay'ı bularak; onun yardımı ile kızının mezarını ziyaret eder...
***
Karısının ölümü ve kayınvalidesinin, kendi köyünden çıkıp gelişi; takriben kırk yaşlarındaki Abuhoor, Qena'lı Beshay'ın aklına kendi akrabalarını arama fikrini de getirmiştir...
Ancak Beheira'daki cüzzamlılar kolonisindeki hasta ve yakınlarına ait herkesin nüfus kayıtlarını arşivleyen Reda (Khaled Raafat) ofisinde, Beshay'a ait her hangi dosyaya rastlayamaz...
Yani ortalıkta, Beshay'ın kimliğine ait hiçbir iz bulunmamaktadır...
***
Fakat geçmişi ile yüzleşmeyi takıntı haline getirmiş olan Beshay, eşeği Harby'nin çektiği arabaya birkaç eşya da atarak Qena'ya doğru yola koyulur...
Artık yapması gereken tek şey, yakın dostlarından Abbas'ın (Nasser Abdelaal) tavsiyesi ile Nil nehrini bulup onunla aynı yönde yoluna etmesidir...
Onun için de sadece kendisiyle alay edecek olan iki motosikletliye (Ragab Abou Rehab - Mahmoud Saad) Nil'in yerini sorsa da yanıt alamaz...
***
Uzunca bir süre sonra Hristiyan dinine mensup olan Beshay, gerçek adı Mohamed olan Müslüman ufaklık Obama'nın da arabaya gizlice binerek saklandığını fark eder...
Kaç gün süreceğini bilmedikleri yola, mecburen beraberce devam edeceklerdir...
Derken...
En azından sularında yıkanacakları Nil'e de ulaşırlar...
İşte terslik bu ya, Harby'nin çekmekte olduğu arabanın tekerleğini tamir ederlerken Obama birdenbire başından yaralanmasın mı...
Arabası, cüzdanı ve kıyafetlerini sahilde bırakan Beshay; Obama'yı kucakladığı gibi bir kasaba kliniğine götürür...
Ama cüzzamlı olan Beshay'dan, aynen Nil'de yüzen çocukların kendisine tepki gösteren annelerine benzer bir biçimde çekingenlik gösteren klinikteki hastalar da, ona tedirgin bir surat ifadesi ile bakarlarken; hemşire (Shahira Fahmy), doğrudan uzaklaşmasını söylemektedir...
Elbette Obama'nın tedavisi için para ve en azından Beshay'ın kendi kimliğine de gereksinim bulunmaktadır...
Apar topar gelirken tüm eşyalarını sahildeki arabasında bırakan ve hasta giriş kayıtlarını da yapan hemşireye; Obama'nın babası olduğunu belirten Beshay, cüzdanını almak üzere dönüp koşuştururken, önüne çıkan polis aracına çarpar...
Çarpar çarpmaz da, kılık kıyafetinden şüphelenen polis (Mohamed El - Hamshari); Beshay'ın tutuklanarak, Khaled'in de içinde bulunduğu nezarete atılmasını sağlar...
Neyse ki, bu Khaled (Hany El - Tabei) çok uyanıktır da; bir fırsatını bulup kendilerini kelepçeleyerek birbirlerine bağlayan yaşlı polisin (Mohamed Abdelsalam) elinden kurtuluverirler...
Aynı esna da, tedavisi yapılarak kafası sarılan Obama'da klinikten kaçmıştır...
Böylelikle Beshay ve Obama ikilisi, Harby'nin başında yeniden buluşurlar...
Ve ateş yakarak gece uykusuna dalacakları sahil kıyısında Beshay; Federico Fellini'nin "Amarcord"un daki (1973) gemiyi anımsatan çok renkli nehir teknesinin yanı sıra flashback ile David Lynch'in "The Elephant Man"ini (1980) anımsatan sahne ile babasının kendisini Beheira'daki cüzzamlılar kolonisine terk ettiği güne de döner...
Yapılacak tek şey; kısıtlı olanaklarla yola, kaldığı yerden devam etmektir...
Dakika 44...
Nitelikli film izlemeyi alışkanlık haline getirmiş olan sinemasever dostları geride, hangi dini inanca sahip olurlarsa olsunlar; az gelişmiş ülkelerdeki yoksul insanların, refaha kavuşmak için çaresizce "Kıyamet Gününü" beklemelerinin betimlendiği yol öyküsünün, benzeri özelliklere sahip ilginç karakterlerin de mevzuya eklenilerek anlatılmaya devam edeceği 53 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Keyifli seyirler,