Hesabım
    Üç Hayat
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Üç Hayat

    Üç hayat, üç acılı umut!

    Yazar: Banu Bozdemir

    Ülkesinin yasaklı yönetmeni Jafar Panahi ev hapsi, ülke hapsi gibi gerekçelerle film yapması engellenmeye çalışılsa da tutkulu bir biçimde film yapmaya devam ediyor. Ev hapsi yaşadığı zamanlarda çektiği Bu Bir Film Değildir; kişinin inandığı şeyin peşinde koşması üzerine güzel mesajlar içeriyordu. Hatta oyunculuk ve rol dengesi, oyuncunun role olan inancı gibi meseleleri anlatmayı da ihmal etmiyordu. Genelde belgeselle kurmaca arasında çektiği son filmlerinin tadı birbirine benzese de üretim sürecini devam ettirmesi takdire şayan. Ama tabii kendisi bu konuya nasıl bakıyor bilinmez ama sırf yasaklı, politik bir figür olduğu için filmlerine festivallerde tolerans geçiliyor, zaten Cannes, Berlin gibi festivaller İran’dan gelen her filme gözleri gibi bakıp, o filmleri pozitif bir ayrımcılıkla ödüllendirmeyi seçiyor olabilir.

    Taksi Tahran Altın Ayı, Üç Hayat da geçtiğimiz yıl Cannes’da En İyi Senaryo ödülü kazandı. Yönetmenin filmleri elbette önem arz ediyor ama ödüllendirmeye bakınca biraz bu yasaklı olmanın ödüllendirilmiş olduğunu düşünmeden edemiyor insan… Tabii Panahi’nin üretmeye devam etmesi, üretmek için koşullar oluşturması, hikayeler tasarlaması gerçekten de güzel. Bu arada Se Rokh /Üç Hayat sevdiğim bir hikaye oldu. Üç kadının hikayesinin bir şekilde kesiştiği, kaderine razı olup kenara çekilmekle, hayatının iplerini kendi ellerine almak arasında gidip gelen, bir yandan oyuncu olmayı ve sorumluluklarını sorgulayan dinamik bir hikaye.

    Hikayeye bakarsak… Marziyeh en büyük hayali olan oyunculuğu yapmak isteyen ama ailesinin engelliyle karşılaşan bir genç kız. O da dikkat çekmek için Panahi’nin instagram hesabına bir video atıyor. Asıl yardım istediği kişi ise kadın oyuncu Behnaz Jafari. Videoyu görür görmez kızı bulmak için seti bırakıp Panahi ile yollara düşüyor Jafari. Tabii burada videonun gerçek olup olmadığı, Marziyeh’in gerçekten kendisine bir zarar verip vermediği merak konusu. Seyirci olarak biz de Panahi ve Jafari’nin arka koltuğuna atlayıp bu maceralı, sonunda bizi neyin beklediğini bilmediğimiz yolculuğa çıkıyoruz. Jafari’nin kızgınlığı iyiden iyiye dikkatimi çekti izlerken. Oyuncu olmak isteyen bir kızın kendisinden istediği yardım için geç kalınmış olunabilir zira. Bir genç kızın kendisini böyle bir zan altında bırakması, kendisinden beklenen şeyin sorumluluğu karşısında afallayan Jafari’nin kızgınlığı görülmeye değer, filmin en gerçekçi ve sevdiğim yanlarından biri oldu diyebilirim.

    Yollarda onları karşılayan ve konuk eden hikayeler; onları aynı zamanda Marziyeh’e taşıyan bir toplama ulaşıyor adeta. Marziyeh’i isyan etmeye, ortadan kaybolup dikkat çekmeye iten tüm davranışların kökeniyle karşılaşıyor Jafari ve Panahi yol boyunca. Panahi bu filmde etkisiz bir direksiyon adamı neredeyse, Jafari’yi Marziyeh’e ulaştırmayı hedefleyen bir araç. Marziyeh’in köyünde devrim öncesi ünlü olan ama sonrasında oyunculuk yapması yasaklanmış oyuncu Sharhzad’ın şiirleri ve ruhu var. Kendisini göremesek de… Bu üç kadın bireysel ve toplumsal olarak İran’da kadın olmanın göstergelerini temsil ediyorlar. Behnaz Jafari bu iki kadın içerisinde en şanslısı, kendisini bir şekilde baskılardan kurtarmış gibi hissetse de; diğer iki kadının kaderiyle özdeşlik kurmadan duramıyor. Başta çok kızdığı, kendisinden istenen sorumluluğu yerine getirdiği için mutlu ayrılıyor köyden…

    Hikayenin özellikle yollarda geçen bölümleri gayet doğal diyaloglarla ilerliyor ve ortaya yine belgeselle karışık bir kurgu havası çıkıyor. Panahi insan öykülerinin birbirine dokunan, ülke içinde dolanan yanlarını karşımıza getirmeye özen gösteriyor. Ve bu onun sinemasını bir bütün içinde farklı kılmaya yetiyor.

    twitter.com/banubozdemir

     

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top