Yaklaşık 700 bin dolarlık çerez parası niteliğindeki bir bütçeyle çekilmiş olan “Vitalina Varela”; filme adını veren bir kadının, baş rolde bizzat kendini oynadığı gibi gerçek hayatının “önemli” bir bölümünün anlatıldığı hikâyesini de, yönetmen koltuğunda oturan Pedro Costa ile birlikte yazdığı son derece “muhteşem” bir film olmuş…
Maceramız Vitalina’nın, Cape Verde adasında evlendiği duvarcı ustası kocasının, üstelik de hamileyken kendisini terk ederek Portekiz’e kaçmasının üzerinden oldukça uzun yıllar geçmesinin ardından onunla yüzleşmek üzere Lizbon’a gitmesi ile başlar…
Ama onun kocası, birkaç gün önce ölmüş ve cenazesi de defnedilmiştir…
Bu nedenle de Vitalina, “haunted house / hayaletli ev” konseptindeki korku filmlerini andırırcasına, onu sıklıkla ziyaret eden kocası ile ancak hayallerinde konuşarak hesaplaşabilecektir…
Fakat her şeyden önce Costa, hem yaşananları şaşkınlıkla izleyen Vitalina’yı ve hem de bizleri, Vitalina’nın kocasının yaşadığı “getto” ile tanıştırıyor…
Orası öylesine acayip bir dünya ki, tam anlamıyla “yoksulluk” ile “sefaletin” iç içe geçtikleri kâbus gibi bir “döküntü”…
Hatta sıra dışı bir “şok”…
Tüm bu derme çatmalık ve yıkıntılığın yanı sıra aynı kültürel altyapıdan geldikleri hemen anlaşılan insan tiplemeleri de çok benzer filmde…
Zaten düşük ücretlerle çalışmaya zorlanan göçmen işçi ailelerinin yaşadığı bir “getto”, başka da nasıl olabilir ve resmedilebilirdi ki…
Abarttığımızı düşünenler için sadece, duş aldığı bir bölümde Vitalina’nın başına banyonun tavanının çöktüğünü belirtmiş olalım…
Tabii semtin toprak zeminli “virane kilisesi” ile bu kilisenin Parkinsondan elleri zangır zangır titreyen yaşlı papazının hali de bambaşka bir manzara koyuveriyor ortaya…
İşte bütün bu hayal kırıklıkları ve daha fazlasını gördükten sonra Vitalina haklı olarak kocasına, “Sen beni bunlar ve genç bir kadın için mi terk ettin?” biçiminde sitem etmekten de alamıyor kendini…
Ve filmimiz devam ediyor…
Hemen ifade edelim ki, tüm “amatörlüğüne” karşın Costa’nın “Cavalo Dinheiro / Horse Money” (2014) isimli belgesel filminde de oynamış olan Vitalina Varela, yine oldukça “parlak” ve “profesyonel” bir performans sergilemiş…
Yalnız bir de filmin “yağlı boya tablo” formatındaki sahneleri var ki, eğer resim sanatı ile de ilgiliyseniz kendinizi bir an için, içi tamamen karartılarak tüm spot ışıklarının doğrudan tablolara yönlendirildiği bir sanat galerisinde, tek başınıza geziniyor gibi de hissedebiliyorsunuz…
Yani doğru yolda olan Pedro Costa ile görüntü yönetmeni Leonardo Simões, hedefi bu filmde de bir kez daha tam “on ikiden” vurmuşlar…
Elbette her zaman olduğu gibi bu kez de; bu “çok özel farkı”, “fark edebilen” şanslı küçük bir azınlık için…
Belki, yine klasik bir laf olacak ancak diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu son derece özgün satırlar, filme ilişkin aydınlatıcı tespitler toplamımız olsun…
Sinema sanatına yaraşır; “emek ve bilgi verilerek” yazılmış bir başka kapsamlı yorumda yeniden buluşmak üzere, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 4 verdiğimiz bu “arşivlik” film için önerimiz de, olumsuz yorum ve puanları kafaya takmadan, “muhakkak bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 8 Ağustos 2020 günü saat 23.37’de yazılarak paylaşılmıştır...