“The Poison Rose”, senaryosunu Richard Salvatore ile birlikte yazan Francesco Cinquemani ve Luca Giliberto’nun George Gallo ile birlikte yönetmen koltuğunda oturdukları bir drama…
24 Mayıs 2019 tarihinde Amerika’da vizyona giren filmin, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması mevcut değil…
O nedenle bizde bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce yine filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, John Travolta, Morgan Freeman, Brendan Fraser, Peter Stormare ve Robert Patrick gibi sinema dünyasının tanınmış yüzlerine resmigeçit yaptırılan “neo-noir” tarzda bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Ki zaten dikkatli izleyicilerin hemen fark edeceği gibi filmin kendisi de, oldukça bilinçli bir tercih ve titiz bir seçimin sonucunda Humphrey Bogart’ın özel dedektif Samuel Spade karakterini canlandırdığı “noir” tarzının ilklerinden (ve artık klasiklerinden) olan “The Maltese Falcon” (1941) filmine saygı duruşu ile başlıyor…
Bu filmde de John Travolta, Carson Philips isimli bir özel dedektifi oynuyor…
Tabii farklı içerikteki ama nihayetinde “The Maltese Falcon” (1941) filmindekine benzer ters köşe bir hikâyede…
Neden mi, “ters köşe bir hikâye” deyimini kullandık?
Onu söylersek "spoiler" vererek, filmi henüz izlememiş olanların ağzının tadını kaçırmış olacağımız için işin o kısmına hiç girmiyoruz…
“Neo-noir”, özellikle genç yönetmenlerce tercih edilen bir tarz olmasına karşın Quentin Tarantino, Coen Biraderler, David Fincher, David Lynch ve Christopher Nolan gibi büyük sinema ustalarının pek çok filmindeki hâkim atmosferde bu biçimdedir…
Tabii bu son söylediklerimiz, her ne kadar “neo-noir” ın karakteristik özelliklerinden olan içki, sigara, kadın, karanlık, suç ve yozlaşmanın hiç eksiksiz mevcut olduğu “The Poison Rose” için kesinlikle kimsede, “Blood Simple” (1984), “Reservoir Dogs” (1992), “Pulp Fiction” (1994), “Se7en” (1995), “Fargo” (1996), “Memento” (2000) veya “Mulholland Drive” (2001) gibi bir film izleyebileceği beklentisi de oluşturmamalı…
Zira ortadaki film bambaşka…
Eğer bu tarza birazcık bir aşinalığınız yoksa hem filmi hem de karakterleri sıkıcı bulmanız ve hatta “Bu da ne ya?” diyerek filmi yarım bırakmanız da mümkün…
O nedenle de, Rebecca Hunt karakterinde John Travolta’nın öz kızı Ella Bleu Travolta’yı da ilk kez izleme fırsatı bulduğumuz bu film için her bünyeye uygundur diyemiyoruz…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda da olduğu gibi yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez; farklı lezzetlerin tadını çıkartmayı seven sinemasever dostlara, “Bu türden ezber bozan değişik filmleri de izleme listelerinizden eksik etmeyin” diye seslenerek kullanmak isteriz…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz puan ve yorumlara aldırmadan “bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,