AI insani ilişkilerin neresinde?
Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu2017 Akademi Ödülleri’nde En İyi Fİlm dahil 6 adaylığa uzanan Lion filminden bu yana, - bu sefer dişe dokunmayan Magdalalı Meryem’i saymazsak- pek sesi soluğu çıkmayan Garth Davis yeni işi Foe / Rakip ile karşımızda. 2023 Eylül ayında New York Film Festivali’nde dünya prömiyerini yaptıktan sonra son bahar ayları boyunca BFI London Film Festival, Philadelphia Film Festival gibi organizasyonları gezen bilim kurgu dramı artık Amazon Prime üyelerinin erişimine açıldı.
Rakip/ Foe bilim kurgu dram-gerilim olarak kategorilendirilmek ile birlikte aslında günümüzden yaklaşık 40 sene sonra geçen haliyle üst düzey bir sci-fi etkisi de yaşatmıyor açıkçası. Coğrafi olarak Amerika’nın orta batısına konumlandırılan ve kendisine 2065 tarihini seçen yapım aslında Iain Reid’in 2018 tarihli aynı adlı romanından uyarlama.
21. yüzyılın ikinci yarısında, günümüze göre daha da sertleşen iklim değişikliği koşullarında gezegenimiz artık yaşanmaz hale gelmiştir ve insanoğlu içinde yaşadığını, zamanında kurtarmak yerine, uzayda yeni yaşam merkezleri kurmaktadır. Amaç bu yüzyılın sonunda dünyayı terk edip, tası tarağı toplayıp uzaya gitmektir. Fakat öncesinde sıradan insanları uzayda yaşamaya adapte etmek için rastgele seçimlerle uzay üslerinde deneyler yapılır. Karısı Hen (Saoirse Ronan) ile ailesinden miras kalan bir bozkır çiftliğinde yaşayan Junior (Paul Mescal) da bu “şanslı”, seçilmiş kişilerden biri olarak bu uzay üslerinden birine, yaşamı deneyimlemesi adına götürülecektir. Hen ile Junior arasındaki çift ilişkisi zaten kırılganken, uzay istasyonu projesinin görevlilerinden biri olan Terrance’in (Aaron Pierre) aniden çıkıp gelip, Junior’ın seçildiğini bildirmesi, dahası prosedürler gereği çiftin hayatlarının en mahrem noktalarına nüfuz etmesi karı-koca ilişkisinin halı altına süpürülen sorunlarını gün yüzüne çıkaracaktır. Fakat filmin senaryosu bununla da kalmayıp, Hen eşinin yokluğunda yalnızlık çekmesin diye ona bir de Junoir’ın birebir kopyası olan, “bilinç kapasitesine sahip AI-İnsan yedeği” bırakacaktır…
İnsani ilişkiler, evlilik kıskaçları, yaşama dair sorgular ile bilimkurgu öğelerini harmanlamaya çalışan Foe, ilk kısma ilginç bir noktadan bakmaya çalışıyor aslında. Ama Garth Davis’in yönetmenliğinde bu tema ve iyi işlenebilecek materyal, maalesef iddia ettiği bilim kurgu türünün gerektirdiği heyecan, merak ve sürpriz unsurlarından yoksun, hatta güç bela ilerliyor.
Hikayenin temelinde, bilinç kapasitesine sahip yapay zekanın insani ilişkilerdeki rolü olsa da film bu fikri derinlemesine işlemeyi tercih etmiyor ve oldukça kısa tuttuğu finaline sıkıştırıyor. Bunun yerine filmin hikaye akışı ağırlıklı olarak Junior ve Hen arasındaki özellikle Terrance’ın varlığı ile iyice su yüzüne çıkan melodramatik çatışmaya odaklanıyor. Ancak Hen’in yaşadığı birkaç dalgalanma harici bu çatışma da ikna edici ve etkileyici düzeyde işlenmiyor.
Yazar Iain Reid’in özellikle tercih ettiğini belirttiği izolasyon teması filmin iki ana karakterinden sonraki en güçlü figür belki de; Junior’ı yaşatan ama Hen’i içten içe yiyen bu izolasyon fikri de filme ancak görsel açıdan etki edebiliyor. Bu bağlamda özellikle çiftlik evi, özellikle Hen’in hissettiği yalnızlığı, tek düzeliği daha çok vurgulamak adına sembolik bir metafor olarak kullanılıyor. Hen yaşadığı hayatta bir kıskaçta adeta, ne ileri ne geri gidebiliyor. Hatta bu evdeki bireysel anılar bile onun değil, Junior’ın ve onun ailesinin anıları… Orta batının ufuk çizgisi boyunca devam eden bomboş yolları da, yalnızlık ve izolasyon temalarını desteklemek adına aralara serpiştiriliyor adeta, ama maalesef daha fazlası değil.
Böylesi bir hikayede, yönetmen Davis’in oyunculuk performanslarına daha çok yüklendiğini dile getirebiliriz. Ama o noktada her ikisi de ayrı ayrı Oscar adaylığı olan 2 başrol oyuncusundan çok daha fazlasını çekip çıkartabilecekken, çizgi üstü ortalama performanslarla baş başa kalıyoruz seyirciler olarak. Paul Mescal ve Saoirse Ronan gibi yetenekli ve başarılı oyuncular, bu filmde ya sönük ya da abartılı biçimde oynuyorlar. Hatta yönetmenlik tercihi olan bazı yakın plan çekimler, karakterlerin duyguları vurgulamaya çalışırken, bazen de yavan bir çaba olarak kalıyor.
Anlatım tarzı bir şekilde kotarılan yapım, sinematografi ve teknik açıdan da bekleneni veremiyor. Film, 2065 yılında geçmesine ve uzaya gidişimiz artık garantilenmesine rağmen, geleceğin teknolojisi ve atmosferi birkaç plan harici pek yansıtılmıyor. Ara sıra karşımıza çıkan uzay istasyonu, uçan araba ve insan yedekleri gibi unsurlar, filme dair bilim kurgu iştahını doyurmaya yetmiyor.
Kısacası, Foe / Rakip, bilim kurgu türünün potansiyelini yeterince kullanamayan, bu bağlamda yüzeysel kalan bir yapım. Çığrından çıkan iklim değişikliği gibi bir konuyu ele almasına rağmen, herhangi bir sosyal derdi de olmayan yapım, yapay zekanın insanlığın yerini alması gibi artık klişeleşmiş bir fikri, fazla melodramatik bir şekilde anlatıyor. Yine de, ancak oyunculuk performansları için bir şans verilebilir.