Bu yaz başımızda kavak yelleri…
Yazar: Duygu KocabaylıoğluDünya festivallerinin sevdiği bir isim olan, Rus sinemacı (ve de tiyatro yönetmeni/dramaturg) Kirill Serebrennikov’un gerçek bir yaşam öyküsünden sinemaya aktardığı Leto/Yaz filmi, 2018 Cannes’da dünya prömiyerini yapıp Avrupa’yı da şöyle bir gezdikten sonra nihayet ülkemizde de vizyona giriyor. Hem Sovyet dönemi meraklılarını, hem de biyografik müzik filmlerini takip edenleri kendisine çeken film, biçimsel yönüyle de vizyondaki filmlerden farklı bir noktada duruyor.
Batı, Doğu’nun kendi içen çıkan eleştirel perspektifini her daim sever, imkan ve koşulunu bulunca da ödüllendirmekten geri kalmaz. Bu eleştirel perspektif, çoğu zaman aldığı övgüleri hak etmekle beraber, bizatihi kendi ülke sınırları içerisinde aynı ‘kucağı’ bulamaz; hoş karşılanmaz hatta cezalandırılır bile! 1980’lerin başında (tarihsel not da düşelim Brezhnev döneminin sonu) Leningrad şehrinin alt kültürüne inen Leto filmi de bu ikilemin ortasında bir yapım. Yönetmeni Serebrennikov’un günümüz Rus hükümeti (Putin) tarafından ev hapsine çarptırıldığı için dünya prömiyerine katılamadığı film, bazı puan kırıklarına rağmen, Cannes’daki eleştirmenler yıldızlarını iyi-kötü kapmayı başarmıştı. Bu parlak yıldızların bir kısmını da, film okumasında Putin eleştirisi çıkartanlara borçlu.
Öte yandan, ‘içeriden bakarsak’ Rus rock müziğinin kurucu babalarından sayılan Boris Grebenshchikov, filmin senaryosunu baştan aşağıya yalan/uydurma olmakla itham ederken, senaryonun ‘ana malzemesi’ olan baş karakter Viktor Tsoy’un müzik grubu Kino’nun üyelerinden biri olan Alexei Rybin ve başka Rus eleştirmenler de yapıma ciddi biçimde muhalif olanlar arasında.
Gorbaçov’un 1980’lerde ülkede peyderpey estirdiği özgürleşme rüzgarından hemen öncesine tarihlenen senaryosuyla Leto, genç bir müzisyen olan Viktor Tsoy ve arkadaşı Leonid’in dönemin alkışlanan, önde gelen rock müzik isimlerinden Mayk Naumenko ile geçirdikleri üretim sürecini beyazperdeye taşıyor. ‘Başımızda kavak yellerinin estiği o yaz’ diye sıfatlandırabileceğimiz günlerde tanışan isimlerin, müzik yapma arayışlarını ve sancılarını izlerken fonda da yukarıda bahsettiğimiz geçiş dönemini, batıdan gelenlere daha fazla ‘duvar’ çekemeyen Sovyet Rusyasının dönüşümünü, muhafazakar Stalinist geçmişle 1980’ler liberalliğinin süzülerek gelen yansımalarını seyrediyoruz. Mayk Naumenko’nun eşi Natalya Naumenko’nun anılarını temel alınarak kurulan senaryonun bu anlamda pek tarafsız olduğu söylenemez. Zira kendilerini, ülkeye dair iyi-kötü eleştirilerini söz yazarak ve rock müzik yaparak dile getirmeye çalışan gençlere şeytani gözlerle bakan ‘yaşlılar ekolü’ pek çok dönem filminde de artık baskılardan, yürütülemeyen ekonomik programlardan sıkılmış ve bıkmış bir halk, hatta yer yer değişime kucak açan kitleler olarak da gösterildi/gösteriliyor. 1980’lerin başında kemerleri hafiften gevşetmeye gönüllü Ruslardan bir iki numune haricinde pek kimseye rastlayamıyoruz örneğin. Varsa yoksa gençleri batı özentisi olarak eleştiren, özünden ve görevden koptuğunu ima eden eski Rus kuşak Leningrad’da karşılaştığımız. Hal böyle olunca da Serebrennikov rejisinin Putin’den veto yemiş sanatsal bakış açısına, bu film temelinde, methiyeler biraz fazla kaçıyor.
Filmin siyah-beyaz renk tercihi (ki bu da anlattığı döneme tekdüzelik ve eskimişlik açısından eleştirel bir yaklaşım), araya giren renkli kesitlerin yaratıcılıkla çerçevelenmesi yani şarkı sözü yazımının bir nevi beyazperdede vuku bulması (tıpkı Dovlatov ya da Paterson filmlerinde olduğu gibi), dahası ‘The Passenger’ (Iggy Pop) ve ‘Psycho Killer’ (Sex Pistols) gibi rock müzik tarihine mal olmuş parçaların ‘kliplendirildiği’ sahneler izlenirliği ateşliyor. Görsel etkileyiciliğine rağmen, tüm eleştirel haklarımız cepte kalmak şartıyla…
Başroller Teo Yoo ve Roman Bilyk’in oyunculuklarda pürüzsüz bir iş çıkarttığını ekleyerek, festival sineması hastası sinefiller ve biyografik müzik filmlerini severler için Leto/Yaz’ın damakta tat bırakacağını söyleyelim. Öte yandan, siz yine de başka bir Sovyet Rusyası’na dair kafanızda soru işaretlerini barındırmaya devam edin...
twitter.com/duygukocabayli