Beyazperde
Hesabım
Ortalama puan
3,0
25 Puanlama
Av hakkında görüşlerin ?
5
1 Eleştiri
4
1 Eleştiri
3
5 Eleştiri
2
1 Eleştiri
1
0 Eleştiri
0
0 Eleştiri
Sırala
Filtrele:
Hepsi
Hikâyesi, Nick Cuse ve Damon Lindelof tarafından yazılan “The Hunt”, yönetmen koltuğunda Craig Zobel’in oturduğu bir drama…
13 Mart 2020 tarihinde Amerika’da vizyona giren ancak Covid – 19 salgını nedeniyle bir haftalık kısa bir gösterimin ardından sinema salonlarına veda ederek yoluna dijital platformda (VOD) devam eden filmin, 6.5 66.598 oy) ve 3.6/5 (965 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 5.9/10 (252 yorum) ve 50/100 (45 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, “vasat” bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
Ama biz yine de 14 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen ve yaşanan global pandemi yüzünden yaşanan talihsizlik sonucunda 6 milyon dolarlık bir hasılat rakamına takılıp kalmış olan bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun içinde, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce yapımcılığı Blumhouse Productions tarafından üstlenilmiş olan filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, piyasaya sürülen ilk kısa tanıtım filmi (trailer) sonrasında, medyanın bir kısmındaki yorumlarda:
“Donald Trump'ın taraftarlarını avlayan ‘liberal elitistlerin’ tasvir edildiği bir film” biçiminde ifadeler kullanılması üzerine, bizzat Trump’ın da 19 Ağustos 2019 tarihinde (doğrudan filmin adını vermek yerine ima yoluyla işaret ederek) attığı, "Liberal Hollywood" “en üst seviyede ırkçı” diye başlayan bir tweet ile tartışmaya dâhil olduğu bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Hâlbuki Plato’nun temellerini attığı ve Vilfredo Pareto, Gaetano Mosca ve Robert Michels gibi önemli isimlerce de bu temel üzerinde yükseltilen (klasik) elitizm akımı, tamamen “sağcı” ve “muhafazakâr” bir düşünce biçimini temsil etmekte olup, ABD’deki gerçek karşılığı da Trump’ın Başkan seçildiği Cumhuriyetçi Partidir…
O nedenle de sosyoloji ve siyasi tarih bilgisine sahip olmadan bu konuda topa girmiş olanların neredeyse tamamına yakını, kendi basit ideolojik önyargıları çerçevesinde, filmdeki eğitimli ve görece varsıl kitlelerce avlanılmaya çalışılan sıradan insanlarla aynı konuma düşmüşlerdir…
Ki, bu konu, Kyle Smith’in National Review’deki, 11 Ağustos 2019 tarihli, “Pro-Trump Movie Cancelled, Thanks to Trump” isimli makalesinde oldukça güzel özetlenmiştir…
Ancak ne yazık ki, “aculluk” yahut da “bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olmak” denilen hastalıktan mustarip olan bir kitle, bu film konusunda da yine herkesten önce ipi göğüslemeye çalışarak, bir kez daha insanların yanlış yönlendirilmesine vesile olmuşlardır…
Şimdi kalkıp da burada, aynı hata benzer bir hikâyeye sahip olan “Purge” serisinde neden yapılmadı tartışmasına girip konuyu dağıtmak niyetinde değiliz… Yalnız bu husus da, aklınızın bir köşesinde bulunsun isteriz…
Evet, filmdeki “insan avı” oldukça tanıdık bir konu...
Fakat kısaca paylaşmaya çalıştığımız gibi Amerika’da yol açtığı çalkantılı tartışma ortamı ise oldukça ilginç ve birazda değişik…
Örneğin, filme 11 Mart 2020 tarihli Wrap’daki yorumu ile 100 üzerinden 92 veren William Bibbiani tarzında eleştirmenler olduğu gibi, yine aynı tarihli New York Post’tan Johnny Oleksinski ile Time’dan Stephanie Zacharek gibi direk sıfırı (“0”) yapıştıranlar da var…
“Peki, haklı olan kim?” diye fikrimizi soracak olursanız…
Biz, “92” vererek filmi göklere çıkartan da “0” vererek diri diri gömenlerde haksızdır deriz…
Filmin Betty Gilpin ve Hilary Swank’lı oyuncu kadrosu kadrosuna gelince…
Gördüğümüz kadarıyla oldukça iyi iş çıkartmışlar…
Hele finalde, Tarantino’ya şapka çıkartırcasına, bu ikilinin “Kill Bill: Vol. 1” (2003) deki Uma Thurman ile Vivica A. Fox’un yaptıkları o unutulmaz kapışmayı anımsatan bir bölüm var ki, sırf bunun için dahi oturup izlenilebilir…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez; içinde farklı lezzet, mesaj ve sürprizler görmek isteyen sinemasever dostlara, “Jason Blum’un yapımcısı olduğu filmleri de izleme listelerinize eklemeyi unutmayın” diye seslenerek kullanmak isteriz…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz yorum ve puanlara aldırmadan, “bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,
13 Mart 2020 tarihinde Amerika’da vizyona giren ancak Covid – 19 salgını nedeniyle bir haftalık kısa bir gösterimin ardından sinema salonlarına veda ederek yoluna dijital platformda (VOD) devam eden filmin, 6.5 66.598 oy) ve 3.6/5 (965 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 5.9/10 (252 yorum) ve 50/100 (45 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, “vasat” bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
Ama biz yine de 14 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen ve yaşanan global pandemi yüzünden yaşanan talihsizlik sonucunda 6 milyon dolarlık bir hasılat rakamına takılıp kalmış olan bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun içinde, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce yapımcılığı Blumhouse Productions tarafından üstlenilmiş olan filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, piyasaya sürülen ilk kısa tanıtım filmi (trailer) sonrasında, medyanın bir kısmındaki yorumlarda:
“Donald Trump'ın taraftarlarını avlayan ‘liberal elitistlerin’ tasvir edildiği bir film” biçiminde ifadeler kullanılması üzerine, bizzat Trump’ın da 19 Ağustos 2019 tarihinde (doğrudan filmin adını vermek yerine ima yoluyla işaret ederek) attığı, "Liberal Hollywood" “en üst seviyede ırkçı” diye başlayan bir tweet ile tartışmaya dâhil olduğu bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Hâlbuki Plato’nun temellerini attığı ve Vilfredo Pareto, Gaetano Mosca ve Robert Michels gibi önemli isimlerce de bu temel üzerinde yükseltilen (klasik) elitizm akımı, tamamen “sağcı” ve “muhafazakâr” bir düşünce biçimini temsil etmekte olup, ABD’deki gerçek karşılığı da Trump’ın Başkan seçildiği Cumhuriyetçi Partidir…
O nedenle de sosyoloji ve siyasi tarih bilgisine sahip olmadan bu konuda topa girmiş olanların neredeyse tamamına yakını, kendi basit ideolojik önyargıları çerçevesinde, filmdeki eğitimli ve görece varsıl kitlelerce avlanılmaya çalışılan sıradan insanlarla aynı konuma düşmüşlerdir…
Ki, bu konu, Kyle Smith’in National Review’deki, 11 Ağustos 2019 tarihli, “Pro-Trump Movie Cancelled, Thanks to Trump” isimli makalesinde oldukça güzel özetlenmiştir…
Ancak ne yazık ki, “aculluk” yahut da “bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olmak” denilen hastalıktan mustarip olan bir kitle, bu film konusunda da yine herkesten önce ipi göğüslemeye çalışarak, bir kez daha insanların yanlış yönlendirilmesine vesile olmuşlardır…
Şimdi kalkıp da burada, aynı hata benzer bir hikâyeye sahip olan “Purge” serisinde neden yapılmadı tartışmasına girip konuyu dağıtmak niyetinde değiliz… Yalnız bu husus da, aklınızın bir köşesinde bulunsun isteriz…
Evet, filmdeki “insan avı” oldukça tanıdık bir konu...
Fakat kısaca paylaşmaya çalıştığımız gibi Amerika’da yol açtığı çalkantılı tartışma ortamı ise oldukça ilginç ve birazda değişik…
Örneğin, filme 11 Mart 2020 tarihli Wrap’daki yorumu ile 100 üzerinden 92 veren William Bibbiani tarzında eleştirmenler olduğu gibi, yine aynı tarihli New York Post’tan Johnny Oleksinski ile Time’dan Stephanie Zacharek gibi direk sıfırı (“0”) yapıştıranlar da var…
“Peki, haklı olan kim?” diye fikrimizi soracak olursanız…
Biz, “92” vererek filmi göklere çıkartan da “0” vererek diri diri gömenlerde haksızdır deriz…
Filmin Betty Gilpin ve Hilary Swank’lı oyuncu kadrosu kadrosuna gelince…
Gördüğümüz kadarıyla oldukça iyi iş çıkartmışlar…
Hele finalde, Tarantino’ya şapka çıkartırcasına, bu ikilinin “Kill Bill: Vol. 1” (2003) deki Uma Thurman ile Vivica A. Fox’un yaptıkları o unutulmaz kapışmayı anımsatan bir bölüm var ki, sırf bunun için dahi oturup izlenilebilir…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez; içinde farklı lezzet, mesaj ve sürprizler görmek isteyen sinemasever dostlara, “Jason Blum’un yapımcısı olduğu filmleri de izleme listelerinize eklemeyi unutmayın” diye seslenerek kullanmak isteriz…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz yorum ve puanlara aldırmadan, “bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,
Ben sevmedim evet akıcıydı sıkmadan bitti ama bi iz bırakmadı film ciddiyetten uzaktı aşırı saçma finaliyle iyice düştü gözümden aradığım gerilim filmi bu değildi
insan avı yapan züppeler ve kahraman kadının hikayesi. Benzer filmleri çokca seyrettik. Sürükleyicilik. Kurgu başarılı. Oyunvcular kaliteli. İyi bir film olmuş. Bence en azından Ortalamanın üstünde olmuş. Konu 8 etkiliyecilik 9 sürükleyicilik 10 oyunculuk 10 süre 10 çekim tekniği 10
İlgi çekici bir konusu olan ve başından itibaren bayağı ters köşeye maruz bırakan bir film olmasıyla sizi içine çekiyor. Sonunu biraz daha iyi bağlayabilselerdi çok çok iyi bir film olabilirmiş ama olsun böyle de gayet güzel bir izlenim bıraktı. Tavsiye edilir.
Filmin konusu iyi ama bence filmin anlatmak istediğini izleyenlere aktarmakta zorlanmışlar bence yine de eğlenceli bir filmdi absürt olaylar yaşanıyor filmin içinde bence ortalama bir filmdi puanım 10/6
gerilimi yüksek ,kanlı sahnelerin çok olduğu güzel film ..................................................................
Aksiyon film sevenlere önerebileceğim aslında önemli de bir ana fikir barındıran film.
--SPOILER--
Film aslında her şeyin gözüktüğü gibi olmadığı mesajını daha ilk sahnelerde potansiyel başrol Emma Roberts'ı öldürerek veriyor. Filmin devamında da birçok kez şirkete mensup zengin karakterlerin bazıların sahte roller kestiklerini görüyoruz, bu açıdan bir sene öncesinde çıkmış başarılı film "Get Out" a benziyor. Daha sonra bu sözde "spor için insan avlayan" şirketin aslında propaganda kurbanı olduğu ortaya çıkıyor. Bu durum "hayvan çiftliği" romanındaki "snowball" isimli domuzcuk karakteri üzerinden benzetme yapılarak anlatılması ise güzel bir detay olmuş.
--SPOILER--
Film aslında her şeyin gözüktüğü gibi olmadığı mesajını daha ilk sahnelerde potansiyel başrol Emma Roberts'ı öldürerek veriyor. Filmin devamında da birçok kez şirkete mensup zengin karakterlerin bazıların sahte roller kestiklerini görüyoruz, bu açıdan bir sene öncesinde çıkmış başarılı film "Get Out" a benziyor. Daha sonra bu sözde "spor için insan avlayan" şirketin aslında propaganda kurbanı olduğu ortaya çıkıyor. Bu durum "hayvan çiftliği" romanındaki "snowball" isimli domuzcuk karakteri üzerinden benzetme yapılarak anlatılması ise güzel bir detay olmuş.
Baba film gerilim dolu efsane ötesi.. Soğuk espiride baya iyidi cok güldüm hahaha Helal olsun demek ki bizim ülkede de böyle senaristler yönetmenler varmış. Vay a..
- En son Beyazperde eleştirileri
- En İyi Filmler
- Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler