Festivalde Unsane'in hemen ardından izlediğim film, dünya prömiyerini gerçekleştirecek olan Aydede'ydi. Film hakkında çok fazla bilgi sahibi olmamama karşın, çektiği sayısız kısa filmin ardından ilk defa uzun metrajlı bir filme imza atan Abdurrahman Öner'in yönetmenlik koltuğunda oturması ile oyuncu kadrosunda Ezgi Mola, Nalan Kuruçim ve Ayşenil Şamlıoğlu gibi güçlü isimlerin bulunuyor oluşu, filmi izlemek istememin ana sebepleriydi. Bu yüzden filmden büyük bir beklentim olmasa da bu ekibin ortaya nasıl bir iş çıkaracağını merak ediyordum.
Aydede, tamamı tek planda çekilmiş olan bir cenaze sahnesi ile başlıyor. Filmin ana karakteri olan küçük çocuk Bekir'in, dedesinin defnedilmesini izlemesini ve özellikle de annesi Rabia'nın bu durum karşısında gösterdiği derin üzüntüye tanık oluyoruz. Bu sahneden sonra Bekir, dedesinin nereye gittiğini annesine soruyor. Annesinin cevabı ise "Ay'a gitti" oluyor ve dedesinin artık "aydede" olduğunu söylüyor. Film esnasında ara sıra televizyonda aydede ile ilgili görünen şeyler ve Ay'ın yavaş yavaş dolunaydan hilal şekline bürünmesi ile bu konu hakkında ufak gelişmeler görüyoruz.
Ama ilginçtir ki, adı "Aydede" olan bir filmin aydede konusu ile taşıdığı başka bir benzerlik daha yoktu. Hikayenin bu konu etrafında şekillenmesini görmek yerine, Bekir'in arkadaşıyla para toplayarak bisiklet alma çabalarını, Bekir'in okuldaki durumunun giderek kötüye gitmesini ve annesinin özel hayatı ile miras konusunda yaşadığı sıkıntıları görüyoruz. Yani kısmen.
Filmden sonra yapılan söyleşide Ezgi Mola, Aydede hakkında en çok ilgisini çeken şeyin "bir evde kapılar kapandıktan sonra kimsenin ne olduğunu bilmediği aile hayatlarına odaklanması" olduğundan bahsetti. Evet, Aydede'nin bu konu hakkında parmak bastığı bazı ilgi çekici noktalar olsa da, filmin asıl amacının bununla pek alakası yok. Hatta, filmin asıl amacının ne olduğu hakkında belli bir fikrim bile yok.
Aydede, aynı anda yaşam ve ölümün insanlar üzerinde yarattığı etkiyi anlatmaya çalışan bir dram, gizli aile hayatlarını aralamaya çalışan bir hikaye, giderek bencil ve karanlık birisine dönüşen ana karaktere odaklı bir çalışma ve aynı zamanda köy hayatını anlatan nostaljik bir film olmaya çalışıyor. Film, bütün bu türlerden bir tutam alıp ortaya atmak istese de, sonuç biraz çorbaya dönüşmüş doğrusu. Aydede'nin içerdiği konuların her biri son derecede ilgi çekici. Eğer film bu konulardan sadece bir tanesine odaklansaydı, ortaya daha anlaşılır ve etkili bir sonuç çıkabilirdi. Üstelik 97 dakikalık kısa süresine karşılık Aydede'nin her bir saniyesi dolu dolu olması gerekirken, ortaya çıkan sonuç bir sürü boşluk içeriyor. Film, bir türlü olması gereken potansiyele ulaşamıyor.
Fakat Aydede'nin çok iyi olan tarafları da vardı. Örneğin Ezgi Mola'nın performansı son derecede sade ve çarpıcıydı. Mola, son zamanlarda bulunduğu komedi filmlerinden sonra böyle bir filmde oyunculuğunu gerçekten konuşturmayı başarmış. Bunun dışında görüntü yönetmenliği çok başarılıydı. Filmin esnasında köy atmosferini gerçekten soluyormuş gibi hissediyorsunuz. Hikayenin geçmiş yıllarda geçtiğini de düşünürsek, Aydede oldukça etkili bir zaman kapsülü gibi hissettiriyor.
Son olarak, filmin son karesine bayıldım. Tam olarak final sahnesinin tamamı değil de son saniyelerde görüntünün yavaşlıyor olması ve bu an esnasında büyük bir şey yaşanmamasına rağmen ana karakter için taşıdığı önemi hissetmek gerçekten de etkileyiciydi. Olabilecek en iyi final görseli ile film hikayesini sonlandırmış. Hatta filmin son karesi öyle başarılıydı ki, "son 90 dakika boyunca aradığım bu film nerelerdeydi" derken buldum kendimi. Bu kareden sonra hikayenin en ilgi çekici noktasına ulaşmasına karşın filmin birdenbire sonlanması ise biraz canımı sıkmadı değil.
Kısacası Aydede, harika fikirlere, performanslara ve atmosfere sahip olan ama bunları yeterince kullanamayan bir çalışma olmuş. Filmde Ezgi Mola'nın oyunculuğu veya final karesi gibi akılda kalıcı şeyler olsa da, senaryonun kendisinin bir türlü odak noktasını bulamaması ve ilgi çekici olabilecek bir hikayeyi olabilecek en gereksiz yere uzatılmış biçimde işlemesi, Aydede'yi zayıf kılan esas taraftı. Yine de, Abdurrahman Öner'in gelecek filmlerinde kendi çıtasını nasıl yükselteceğini gerçekten merak ediyorum. Bir ilk uzun metrajlı filme göre Aydede, hiç de fena bir çıkış olmamış doğrusu. Hikaye, oldukça cesur ve özgün bir işlenişe sahip. Ama filmin bütün bu iyi yanlarına karşın ortaya çıkan sonucun sadece "eh işte" dedirtmesi biraz can sıkmıyor değil. Günün sonunda filmin bende uyandırdığı izlenim de buydu; "eh işte".
PUANIM: 5.6/10