Sevdiğin Herkesi Kaybedersen...
Yazar: Ali ErcivanSizin için önemi olan, sevdiğiniz insanları kaybetseniz ne yapardınız? Renksiz Rüya’nın (Hewno Bêreng) insanın aklına düşürdüğü soru bu. Doksanlar Diyarbakır’ında bir çocuğun, Mirza’nın dünyasına sokuyor film bizi. Annesinin ölümünden sonra içine kapanmış, sürekli aynı kabusları gören, umudu tükenmiş bir çocuk. Bir süre köyünden uzaklaşıp Diyarbakır’da onların evinde kalan Mir Ahmed, çocuğa bir şekilde ulaşmak, onu kabuğundan çıkarmak için çok uğraşıyor. Belli ki siyasi bir yanı da olan Mir Ahmed’le Mirza’nın yavaş yavaş oluşan dostluğuna şahit oluyoruz. Bir çocuğun korkularını aşmayı öğrenmesine... Ama netice doksanların Diyarbakır’ı burası. Mirza yeniden sevmeyi öğrenir elbet ama sevdiklerini bir kez daha kaybederse, aslında kabuslarını yaşadığını fark ederse, bu acılarla büyüyen çocukların geleceği ne olabilir ki?
Mehmet Ali Konar’ın ilk filmi, İstanbul Film Festivali’nde Ulusal Yarışma’da yer almış, jüri tarafından bir özel mansiyon ödülüne layık görülmüştü. Ankara Film Festivali’ndense En İyi Film, Senaryo, Yardımcı Erkek Oyuncu, Görüntü Yönetmeni, Özgün Müzik ve SİYAD ödülleriyle dönmüştü. Renksiz Rüya’nın yapmaya çalıştığı, ülkenin o karanlık dönemine bir çocuğun gözünden, insani bir bakış atmak. Ve egemen dilde terör sorunu ya da Kürt sorunu olarak tanımlanan sıkıntıların kökenine dair seyircide bir anlayış, empati sağlamak. Tabii bunun için öncelikle beyaz Türk izleyiciye ulaşması lazım. Festival ortamları dışında bunu ne kadar başarabileceğini, şimdi vizyonda göreceğiz.
Yönetmen Konar’ın anlamamızı istediği söz ne kadar sahici ve kıymetliyse, sinema dili de o kadar yalın. Fakat geniş seyircilere ulaşmasını engelleyebilecek bir zayıflığı var. Kürt sinemacılardan benzer mevzulara değinen filmler daha önce de izledik. Renksiz Rüya naif, insancıl bir yerden yaklaşıyor meselesine. Ancak kiminin yalın diyeceği sinema dili, kimine de ilkel görünecektir. İstanbul Film Festivali sırasında, özellikle yabancı eleştirmenler içinde, filmin gösterişsizliğine ve duygusuna aşık olanlar kadar; sinema sanatının imkanlarını güçlü bir şekilde kullanamayan, primitif bir anlatı olduğunu düşünenler de vardı mesela. Evet, oldukça düşük bütçeli, iddiasız bir yapım bu. Fakat bu topraklar için önemli bir derdi, sözü olduğunu bizim gözardı etmememiz gerekir. Renksiz Rüya’nın sineması, niyetinin kıymetini sıfırlayacak denli eksik de değil bana sorarsanız. Hatta gayet temiz.
Mehmet Ali Konar’ın en büyük başarılarından biri de olağanüstü sinematografik bir yüze sahip çocuk oyuncusu Civan Güney Tunç’u keşfetmiş olması herhalde. Çocuk oyuncunun doğal ve başarılı kullanımı, yönetmenin yeteneklerine dair de fazlasıyla olumlu bir işaret. Ankara’dan Bilal Bulut’a ödül çıktı belki ama filmi asıl taşıyan ve etkili kılan bu çocuğun performansı. Renksiz Rüya, bu coğrafyada küçücük çocuklar neden on yıllardır öfke ve hayal kırıklığıyla büyüdüler, bütün sevdikleri ellerinden alınırken başka nasıl büyümelerini bekliyordunuz ki sorularını, bu çocuğun gözlerinden, yüzünden taşıyor bize. Kayıtsız kalmamak, bu sorulara açık olmak gerek.
Twitter: aliercivan