Bradley Cooper'dan tutkulu bir müzikal portre…
Yazar: Duygu KocabaylıoğluBradley Cooper'ın yönettiği ve başrolünde yer aldığı Maestro, müzik tarihinin en önemli isimlerinden biri olan Leonard Bernstein'ın hayatını ve kariyerini odak noktasına alan "müzikli bir biyografi filmi" olarak tanımlanabilir.
Kamera önündeki oyunculuk tutkusunu, işin mutfağına taşıyarak önce yapımcılığa soyunan sonra da 3 Oscar adaylığı aldığı A Star Is Born filmi ile rejisör koltuğuna oturan Bradley Cooper’ın yönetmen olarak imza attığı ikinci uzun metraj film Maestro, Bernstein'ın gençliğinden başlayıp, New York Filarmoni Orkestrası'nın müzik direktörü olduğu yıllarına uzanan bir dönemi perdeye getirmeyi hedefliyor.
Senaryosunu, Spotlight filminin senaryosu ile Oscar’a uzanan Josh Singer ile beraber kaleme aldığı öyküye, Bradley Cooper tüm kalbini koymuş diyebiliriz. Hem yazıyor hem yönetiyor hem de başrolü sırtlıyor. Sondan başlarsak, özellikle oyunculuk açısından, ne üst üste aday gösterildiği Umut Işığım ve Düzenbaz filmlerindeki rolleri ne de biraz önce bahsini geçirdiğimiz A Star Is Born’da kendi çalıp kendi canlandırdığı Jack karakteri... Tüm inişleri ve çıkışları, oyunculuk açısından tüm günahı ve sevabı ile Leonard Bernstein performansı Cooper’ın şimdiye kadar ki açık ara en iyi işi, diyebiliriz. Kariyerine romantik komedilerin çapkın serserisi olarak başlayan bir erkek oyuncu açısından, Cooper insan hikayesi canlandırmayı, karakter derinliği yaratmayı ve o karakterinin dramatik çalkantılarını seyirciye geçirmeyi gayet usturuplu biçimde başarıyor.
Öte yandan Leonard Bernstein gibi Amerikan modern müzik tarihine adını yazdırmış bir sanatçının biyografik öyküsünü ele alıp sinemaya aktarırken, sanatçının yaratım sürecinde yaşadıklarını, üretim sancısını, müzikal olarak devinimini biraz daha fazla izlemek ve hissetmek isterdik. Tıpkı Bohemian Rhapsody filminde şahit olduğumuz gibi gerek Freddie Mercury’nin gerek Queen grubunun diğer üyelerinin sanat üretimi sürecinde, birebir neler yaşadıklarını hatırlarsak, eleştiri getirmeye çalıştığımız nokta daha net anlaşılacaktır diye umuyoruz. Bradley Cooper’ın senaryoda ortaya koyduğu Leonard Bernstein portresi, şüphesiz ki müziğin odağında olduğu bir hayatı vurgulamaya hedeflerken, sanatçıdan esas beklediğimiz “compose”un görselleştirilmesi biraz eksiklikli kalıyor maalesef bu filmde.
Gerek filmin ilk bölümündeki özel hayatının magazinsel tarafı, gerek eşi Felicia Montealegre ile olan evliliği sırasındaki çalkantılar sanki Maestro filmini, müzik temasından daha çok ele geçirmiş gibi duruyor. Finale doğru giderken de bu ünlü maestronun, artık yaşını almış bir eğitmene dönüşünü biraz hızlandırılmış biçimde izliyoruz. Cooper, bu son etapta da Bernstein'ın müziğe olan sevgisini seyirciye yansıtmayı amaçlarken, ünlü müzisyenin hiçbir özelliğini kırpımıyor, sanatçıya, neyse ki(!) sansür uygulamıyor. Sanki köprüden önceki son bir çıkış ya da yakarış gibi filmin son yirmi dakikalık bölümü. Fakat biraz fazla aceleye getirilmiş, hızlıca paketlenmiş gibi.
Öte yandan, Cooper’ın yanı sıra Felicia Montealegre karakterinde Carey Mulligan muazzam bir performans ortaya koyuyor. İlk kez Oscar’a aday gösterildiği 2010 tarihli Aşk Dersi filminde canlandırdığı Jenny karakterinden günümüze fersah fersah yol aldığı o kadar belli ki. Umarız ki Felicia Montealegre performansı ile Mulligan, hak ettiği biçimde birden çok ödüle layık görülür.
Maestoru’nun bir diğer göze çarpan yanı ise şüphesiz ki anlatım dilinde kullandığı farklı teknikleri iç içe geçirme çabası. Film, 1.33 ve 1.85 arasında gidip gelen çerçeveleme oranı, çarpıcı geniş plan çekimleri ve yine sahnelerin duygusuna paralel kurgulanan yakın plan açıları ile dikkat çekerken, makyaj/saç ve kostüm departmanları da ayrı bir alkışı hak ediyor.
Seyirciler olarak biz filmin ilk bölümünü siyah-beyaz seyrederken, günümüze doğru lineer yaklaşan zaman çizgisinde, öykünün akışı ile paralel olarak film, teknik açıdan renkli boyuta geçiyor. Ve yönetmen Cooper’ı peşi sıra takip eden teknik detaylar da film ile birlikte boyut atlamayı başarıyor gibi. Sanki siyah-beyaz evrede Bernstein için bir hayat defteri kapandı ve diğeri açıldı gibi, ya da Bernstein kalıplara girmeyi reddeden karakteri ile tüm bu ezberleri de yıkıyor diyebilir miyiz?
Müzikal yetkinliğinin yanı sıra Bernstein'ın kişisel hayatının da bir portresini sunmayı hedefleyen Maestro, 20. yüzyıla adını yazdırmış önemli bir müzikal şahsiyetin otobiyografik filmi olması açısından da şüphesiz ki kayda değer bir yapım. Bu manada müzikal anlamda ayrı bir seyir zevki verecektir; Dolby Atmos özellikli iyi bir ses sistemi eşliğinde seyredebilirseniz, New York Filarmoni Orkestrası’nın keyfini, bir kuple de olsa hissetmeniz olası.
Son söz, 80. Venedik Film Festivali’nde dünya prömiyerini yaptıktan ve Altın Aslan’a aday olduktan sonra Maestro, 2023 Ödüller sezonundan asla eli boş çıkmayacaktır. Şimdiden 4 Altın Küre adaylığı olan bu filmi, 20 Aralık 2023 tarihinden itibaren Netflix platformunda izleyebilirsiniz.