T’Calla’ya selam, yeni başlangıçla yola devam!
Yazar: Banu BozdemirBlack Panther Marvel’in üst sıralarında süzülmeye devam ederken beş yıl sonra gelen devam filminin onun kadar güçlü olamasa da iz sürmek konusunda iyi bir buruna sahip olduğunu izleyince anlıyorsunuz. Film bunca yüksekten uçuş yapmışken en büyük kaybı başrol oyuncusu Chadwick Boseman’ın ani ölümü oldu. Boseman yani T’Challa film için öyle ikonik bir görünüme bürünmüştü ki, bir kral, aslan, süper kahraman ve bir de üstüne üstlük siyah bir süper kahraman olarak adeta dünyanın merkezine konmuştu.
Filmin ortak senaristi ve yönetmeni Ryan Coogler devam filmi çekmeye karar verdiğinde Boseman yerine farklı birini monte etme fikrinin akıllıca olmadığını düşünmüş olmalı ki, film Boseman’ı törensel, hakkıyla ve üzüntü dolu bir açılış sekansıyla yollamayı ihmal etmiyor. Bu filmin başlamasının başka bir yolu da yoktu. Tabii film şu soruyla açılıyor: Bir krallık kralı olmadan nasıl ve nereye kadar gider? Coogler bu filmde öfkesi, üzüntüsü ve bir o kadar kafa karışıklığıyla geri dönmüşe benziyor ve bizleri Wakanda kadınlarının kolları arasına atıveriyor. Filmde ilk başta geçtiğimiz haftalarda izlediğimiz The Woman King / Kadın Kral havası alacağımızı sandım ama film bir yanıyla kapitalizm ve emperyalizmin baskıcı etkisiyle kardeşkanı dökmeye zorlanan bir edayla karşımızda. Film yine de her şeyi tüketen öfkeden uzak duruyor, biraz vedalaşma, arınma hissiyatıyla sarmalanıyor.
Filmin ilk bölümünde ülkeyi yöneten krallar ürettikleri teknolojinin ve gizli yeraltı kaynaklarının talan edilmesinden korktukları için susmayı tercih etmişler ve dünyaya açıldıkları anda dünyanın gözlerinin onlara dikildiğini ima etmişlerdi ki, filmin ikinci yarısında da olan bu. Yani sadece Wakanda’da olan vibranyum elementinin dünyayla paylaşılması konusunda ısrarcı olan emperyalist güçlerin satır arasına karıştığı bu hikayede Wakanda’nın bir numaralı düşmanı ve aynı zamanda vibranyum kardeşliği eski bir sualtı uygarlığı Tolakan ülkesi oluyor. İlkinde siyah ırkın yoksullukla boğuşurken Wakandalıların refah içerisinde yaşamasından rahatsız olan aynı soydan Erik Kilmonger’i koymuştu. Burada da Tolakan lideri Namor’u dikiyor Coogler. Namor’un arka planına da fazlaca dalan film, orada Nhilizm ve fantastik bir dünyayı daha da fazla adımlamamızı sağlıyor. Yine de Nagor’u hikayeye bu kadar dahil eden şey, sömürgeciliği ve yağmalanmaya dair argümanları çok küçükken deneyimlemiş olmasından kaynaklanıyor. O yüzden kendi olanın dünyaya açılmasının bir felaket doğuracağına ilişkin korkusu var. Çünkü Vibranyum petrole benzer bir kaynak ve herkesin onunla ilgili muhteşem (!) planları var!
Filme bir düşman eklemlenirken iki tane de müttefik geliyor. Birisi Dominique Thorne’un canlandırdığı Riri, bir diğeri de teknoloji dehası bir öğrenci. Film Shuri’ye büyümesi için alan açarken bize de biraz genç işi bir eğlence sunuyor.
İlk filmde de benzer duyguyu hissetmiştim burada da oldu, Wakanda’nın gerçekte de var olabileceğine inandım, umut ettim diyelim. Teknolojiyle doğanın bu kadar özdeş ilerlediği, dünyanın betona kestiği teknolojik ilerlemede doğaya dost ülkeler görmek istediğimden sanırım Wakanda’nın atmosferi beni etkiledi. Ütopik bilim kurgunun Afrika tarzı bir estetikle buluşması çok göz alıcı. Aynı şekilde kostümler de öyle! Aynı şekilde daha zorlu ve gerçek dünyaya uyarlaması zor olsa da Tolakan krallığında gezmenin güzel olduğunu hissediyorsunuz ki, film bu konuda bir hayli cömert davranarak gezme imkanı sunuyor. Bu anlamda Tolakanlıları biraz Avatar’daki Pandora gezegenine benzettim diyebilirim. Evet mavi renkte olmalarının da etkisi oldu…
Black Panter belki de en başından beri diğer süper kahraman filmlerinden ayrı durmayı bildi. Kahramanlarının güçlü mücadelelerinde onlara eşlik eden şey alalade bir yolculuktan çok, siyah bir ulusun kaderinin omuzlarına binen yüküydü ve bununla başa çıkmayı başardı, bir koruyucu, bir kral olarak kayıplarının intikamını almak yerine rehberlik etmeyi tercih etti diyebiliriz. Şimdi bu kahraman ikonundan yoksun olan film bu yokluğu hissettirmemek için, zaman zaman klasik çizgi roman gücünün dışına da çıkarak ama duygusal gerilimini yavaş yavaş kurarak bizi etkisi altına almayı başarıyor. Bunda kardeşi Shuri’nin de etkisi var ama bu onun daha duygusal olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Filmin kadınları toplayan yapısı daha fazla öne çıksaydı, eminin filmin ivmesi daha da artardı o ayrı… Ama kadınların aksiyonel ve epik, dans etmenin estetiğine varan vurucu sahneleriyle Black Panther: Wakanda Forever yeni bir akışa doğru hızla yol alıyor. Yeni bir devam filminde ilerlemiş, olgunlaşmış ve hatta gençleşmiş bir Wakanda ruhuyla karşılaşmak olası.
https://twitter.com/banubozdemir