“Manbiki kazoku / Shoplifters”, “aile nedir?” düşüncesinin yanı sıra Japonya’daki yoksulluk ve hırsızlık raporlarını kendine esin kaynağı edinerek yazdığı hikâyesi ve senaryosunun yanı sıra editörlüğünü de üstlenmiş olan Hirokazu Kore-eda’nın yönetmen koltuğunda oturduğu hayli ses getiren bir drama…
Prömiyeri, 13 Mayıs 2018’de “Altın Palmiye / Palme d'Or” ödülünü de kazandığı Cannes Film Festivalinde yapılan ve 8 Haziran 2018 tarihinde Japonya’da vizyona giren film, Oscar heykelciğini kucaklayabilmek için 24 Şubat 2019 akşamı 91. Academy ödüllerinin “Yabancı Dilde En İyi Film” kategorisindeki diğer dört adayı olan “Capharnaüm / Capernaum” (2018 - Lübnan), “Zimna wojna / Cold War” (2018 - Polonya), “Roma” (2018 - Meksika) ve “Werk ohne Autor / Never Look Away” (2018 - Almanya) ile yarışacak…
Daha önce yine aynı kategoride, Golden Globes ve BAFTA’da da aday olan ancak ödüllerin her ikisini de “Roma” (2018) ya kaptıran filmin, 8.1/10 (16.112 oy) ve 4.3/5 (1.380 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 8.8/10 (190 yorum) ve 93/100 (40 yorum) olan Rotten Tomatoes ve “Mutlaka İzlenmeli” etiketine de sahip olan Metacritic yorum ortalamaları son derece etkileyici…
Yine de gelin isterseniz bu kadar yüksek puanlara sahip olan bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle birde biz inceleyerek yorumlayalım ve ardından da puanlamaya çalışalım…
Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce bu kez de filme ilişkin ilk tespitimizi paylaşalım:
“Manbiki kazoku / Shoplifters”, kesinlikle 2018 yılı içinde İngilizce dışındaki bir dilde çekilmiş en iyi beş filmden biri değil…
Bu, en azından bizim için böyle…
Dolayısıyla bu filmin, Golden Globes ve BAFTA’da olduğu gibi Academy ödüllerinde de birincilik için herhangi bir şansının bulunduğunu düşünmüyoruz…
Aslına bakarsanız, bize göre bu filmin söz konusu üç büyük sinema organizasyonunda yarışma adayı olarak seçilip yarıştırılması dahi, (eğer arka planda bizim bilmediğimiz çok daha farklı nedenler söz konusu değilse) başlı başına bir sürpriz…
Ama ne yapalım ki, sinema dünyasında böylesi sürprizlerle hep karşılaşıyoruz zaten…
Peki, o zaman bu film için “izlenilmeyecek kadar kötü” mü diyeceğiz şimdi?
Elbette ki, hayır…
Biz, hiçbir zaman filmin kötü olduğunu iddia etmedik…
Bizim anlatmaya çalıştığımız şey, bu filmin, Golden Globes, BAFTA ve Academy ödüllerinin paylaşıldığı büyük organizasyonlarda aday olarak yarışabilecek kalibrede olmadığıydı sadece…
Şimdi biz böyle yazınca, kimilerinin de: “Sen öyle diyorsun da... Vakti zamanında, bu organizasyonlar da bundan daha berbatlarının aday olduğunu, hatta kazandığını görmüşlüğümüz var” dediğini duyar gibi oluyoruz…
Ne yazık ki, bu şekilde düşünenler de, son derece haklılar…
Zira bu organizasyonların gerçek amacı, ilk günden beri sinema endüstrisine pazarlama panayırları olarak hizmet etmekti…
Böyle olunca da, yani olay sanat festivali olmaktan çıkıp her türlü şovun yapıldığı endüstriyel bir panayıra dönüşünce kabul edersiniz ki, asıl belirleyici unsur sinema sanatının kendisi olamıyor…
Bütün bu ödül tartışmaları sonrasında, yoruma son noktayı koymadan bu filmin, Shota ve Yuri karakterlerini canlandıran iki çocuk oyuncu Jyo Kairi ile Miyu Sasaki’nin performansları için dahi izlenebilir olduğunu söyleyelim…
Ve…
Sonuç olarak, 121 dakika gibi biraz uzun sayılabilecek süresine rağmen sıkılmadan izlenebilen bu film için puanımız 3 önerimiz ise, “bir şans verilebilir” şeklinde olacak diyerek de bitirelim…
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 20 Şubat 2019 günü saat 00:45’de yazılarak paylaşılmıştır...
Ki, o tarihte Academy Ödüllerinin sahipleri henüz belli olmamış olup, bizim söylediklerimiz tamamen “doğru çıktığını gördüğümüz”, bir başka nokta atışı tahminimizden ibarettir yalnızca...