Senaryosunu, Lois Duncan'ın “I know What You Did Last Summer” (1973) isimli romanındaki ana karakterler ile kurguyu esas almak suretiyle Trey Callaway'in yazdığı ve yönetmen koltuğunda da Danny Cannon'ın oturduğu "I Still Know What You Did Last Summer"; serinin 1997 tarihli ilk filminin hikayesinin kaldığı yerden devam eden, oldukça kanlı ve sert bir "slasher" olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, ilk filmin gişe başarısının verdiği cesaretle; 24 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilerek ulaşılan brüt 40 milyon dolarlık hasılat rakamının, yapımcılarını hayal kırıklığına uğrattığını düşündüğümüz bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Üniversitedeki siyasal bilgiler dersinin işlendiği bir esnada; uzunca bir süredir geceleri gözüne uyku girmemesi nedeniyle, oturduğu yerde kestirmekte olan Julie James (Jennifer Love Hewitt) rüyasında:
Bir yıl önce arkadaşları (efsanevi "Buffy the Vampire Slayer" 1997 - 2003 TV dizisinin Buffy'sini de canlandıran Sarah Michelle Gellar'ın oynadığı) Helen Shivers ile Barry Cox'ı (Ryan Phillippe) vahşice katleden balıkçı Ben Willis'i (Muse Watson) bir türlü aklından çıkartamadığını ve iki yıl önce istemeden karıştığı cinayete ilişkin olarak günah çıkartmak üzere bir kilisededir...
Ancak rahip kabininde, Julie'nin itiraflarını sessizce dinleyen sıradan bir rahip değil; elindeki balık kancasıyla saldırmak suretiyle kendisini, çığlık atarak uyandıracak olan acımasız katil Ben'in ta kendisidir...
Bu çığlık sonrasında, kendisine laf atarak takılan dersin anlatıcısı profesörün (Dan Priest) "muzip dokundurmasının" nihayetinde duyduğu mahcubiyet üzerine Julie, sınıfı terk etmek zorunda kalır...
***
Aslında bu gördüğü, ilk kabusu da değildir Julie'nin...
Peşinden fırlayan sınıf arkadaşlarından Will Benson'a (Matthew Settle) ifade ettiğine göre, sıklıkla gördüğü bu kabuslar; neredeyse sınıfta kalmasına sebep olacak bir yoğunluktadır ve dersler ile sınavlara odaklanmasına da engel olmaktadır...
***
Derken...
Julie tam dairesinin bulunduğu apartmanın önüne vardığında, kapının önünde kendisini; 4 Temmuz kutlamaları için Croakerland'e götürmek amacıyla, teknesini Southport limanına demirleyerek gelmiş olan Ray Bronson beklemektedir...
Fakat korkusundan tir tir titremeye devam eden Julie; korkunç olayların yaşandığı memleketine dönmeye, henüz hazır değildir...
Öyle ki, evi paylaştığı Karla Wilson'ın (Brandy Norwood); gayet doğal bir biçimde, anahtarını kullanarak içeriye girmesine dahi korkarak tepki verebilmektedir...
***
Neyse...
Israrcı olan Karla'yı kıramayan Julie, onun garson olarak görev yaptığı dans kulübüne beraberce gider...
Zira önceden planladığı şekilde Karla'nın kendisi zaten Tyrell "Ty" (Mekhi Phifer) ile takılırken, Julie ile Will'i de bir araya getirmeye çalışmaktadır...
Bir ara...
Julie ile kendisine birer içki almak için bara yöneldiğinde Will; Julie'nin gözüne, bir üst katta kendisini dikkatle süzmekte olan balıkçı Ben'in silueti takılır...
Yahut da, Ben'i aklından bir türlü çıkartamayan Julie öyle zanneder...
***
Ertesi sabah...
"Mark'ın Sabah Programı'ndan" telefonla aranan Karla, kendisine yöneltilen Brezilya'nın başkenti sorusunu, Rio De Janeiro biçiminde doğru yanıtlaması neticesinde; Bahamalar'daki Tower Bay Adası'nda, dört kişilik bir hafta sonu tatili kazanır...
Delicesine sevinen kızlardan Karla'nın yanında Ty'ı götürmesi kesinken; Julie, telefonla aradığı Ray'i davet etse de o, işlerinin yoğunluğundan ve fırsat bulursa gelebileceğinden söz eder...
Ama iki sevgili arasındaki bu telefon konuşmasına şahit olan Dave (John Hawkes), bir sürpriz yaparak habersizce gitmesini önerir yakın çalışma arkadaşı Ray'e...
Ve...
İki dost birlikte; Julie'nin yaşamakta olduğu Boston'a doğru, kendi kullandıkları kamyonetleriyle yola koyuluverirler...
***
Çok geçmez...
Gecenin zifiri karanlığında, yolda farları açık bir biçimde çapraz olarak park edilmiş bir otomobil ile yerde yatmakta birini fark ettiklerinde; Dave'in "yanından geçip gidelim ve biraz ileriden polisi telefonla arayalım" demesine rağmen Ray, durmakta hiç tereddüt etmez...
Araçtan inerek yerde hareketsizce uzanmakta olan insanın başına vardığında Ray, onun aslında bir manken olduğunu anlamakta çok da gecikmez...
Yani bunun bir tuzak olduğu, apaçık ortadadır...
Yalnız daha da önemlisi, elindeki balık kancasıyla ortaya çıkmış olan Ben; kamyonetin içinde beklemekte olan Dave'i öldürmesinin ardından, aynı kamyonet ile Ray'in peşine de düşmüştür...
Uzatmayalım...
Karşıdan gelmekte olan büyükçe bir kamyonun da yardımıyla Ray, kendini yolun dışına atarak paçayı son anda kurtarıverir...
***
Boston'da ise, bavullarını koydukları kaldırımın bir köşesine oturan Karla ve Julie; Ty ile Ray'in gelmesini beklerlerken, Ty ile Will çıkıp gelirler...
Peki Ray'e ne oldu ve bundan böyle daha neler olacak?
Dakika 25...
Farkındayız, bu kez erken kestik...
Çünkü devam etmemiz halinde, fırsat bulup da bugüne kadar izleyememiş olanlara "spoiler" vermemiz kaçınılmaz bir hal alacaktı...
Vizyona girdiği yıl sinema salonunda seyrettiğimiz filmin geride kalanlar da siz değerli sinemasever dostlarımızı; aksiyonun hız kesmeden devam ettiği, ters köşe sürpriz bir finali de bünyesinde barındıran, 75 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Bitirmeden...
İlk filmin yorumunda da ifade ettiğimiz gibi:
Takılmayın düşük puanlar vererek, gerek müzikleri ve gerekse de görsel efekt kullanımındaki abartıya kaçmayan itinasıyla göz dolduran filme ilişkin olumsuz sözcükler karalayanların eleştirilerine...
Bizce, korku - gerilimin alt kategorisinde yer alan; "slasherın" başarılı ürünlerinden biri olan bu filmin tadını çıkartın...
Keyifli seyirler,