Senaryosu Tarell Alvin McCraney tarafından yazılan “High Flying Bird”, Academy ödüllü Steven Soderbergh’in yönetmen koltuğunda oturduğu NBA ağırlıklı bir drama…
Prömiyeri, 27 Ocak 2019’da Slamdance Film Festivalinde yapılan ve 8 Şubat 2019 tarihinde Netflix platformunda yayın akışına dâhil edilerek vizyona sokulan film, yönetmenliğinin yanı sıra editörlüğünü de üstlenen Soderbergh tarafından Moondog Labs Anamorphic lensler kullanılarak iPhone 7 ile çekilmiş…
Hatırlanacağı gibi Soderbergh, bir önceki filmi “Unsane” (2018) i de yine bir iPhone 7 Plus ile çekmişti…
2 milyon dolarlık bir bütçeye sahip olan bu filmin, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması mevcut değil…
O nedenle bizde bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik haline geldiği üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce yine filme ilişkin ilk tespitimizi paylaşalım:
Eğer NBA ile çok yakından ilgili değilseniz, sahanın dışında dönen dolapların anlatıldığı bu film de kesinlikle size göre değil…
Ki burada kastettiğimiz, “çok yakından ilgili” de sadece sabaha karşı TV’de NBA’den canlı maç izlemek de değil aslında…
Bir şekilde, en ince detayına kadar o âlemde yaşanan her şeyin birebir takipçisi olmanız gerekiyor…
Yok, öyle değilseniz emin olun bu film size, Nijerya parlamentosundaki bütçe görüşmeleri kadar ilgi çekici gelecektir…
Sanıyoruz böylelikle bu filmin, sadece Amerika’da yaşayan (yahut öyle hissederek yakından takip eden) NBA fanlarına hitap ettiğini de çok net bir biçimde anlatmış olduk…
İşi bir de sinema tekniği açısından değerlendirdiğimizde, öncelikle filmin Zachary Quinto ve Kyle MacLachlan soslu oyuncu kadrosunun yeterince iyi iş çıkarttığını söylememiz gerekiyor…
Bu arada, özellikle başroldeki André Holland’ın da yoluna, hep üstüne koyarak devam ettiğini belirtmemiz de sanıyoruz çok da abartılı olmayacaktır…
İşin teknik yönüne gelince…
Sürekli olarak iyi ve farklı işlere imza atma alışkanlığı olan Soderbergh’in, bu filmde de bu kuralı bozmadığını ve bunun içinde yukarıda da belirttiğimiz gibi yine “yeni denemeler için” bizzat filmin görüntü yönetmenliği ile editörlüğü işlerini de üstlendiğini görüyoruz…
Tabii hal böyle olunca da ortaya, her zamanki gibi kompakt bir Soderbergh filmi daha çıkmış oluyor…
Sonuç olarak, sadece NBA ve/veya Soderbergh filmi meraklılarına hitap ettiğini düşündüğümüz bu film için puanımız 3 önerimiz ise, “izlenebilir”** şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,
Son bir not:
** Şahsen biz bu filmi, yaptığı her iş izlenilmeyi fazlasıyla hak eden Steven Soderbergh’in bu işini de, görmek için izledik…
Yoksa NBA ve basketbola ilişkin özel bir ilgimiz söz konusu değil…