Söyleyecekleri olan ama tempoda tıkanan bir film…
Yazar: Duygu KocabaylıoğluResmi olarak vizyona ‘Merhaba!’ dedik demesine, 4 haftalık bir gösterim süresini de geride bıraktık ama ülke çapında 1 ayda toplam seyirci sayısı ancak 30 bin sınırında seyredebildi. Bu pandemi koşullarında fazla bile iyi şahsıma sorarsanız. Maskeli ve sosyal mesafeli yeni normalde bir şekilde 30 bin sinemaseverin ya da soluğu evin dışında almak isteyenin canına tak etmiş ve yaz sıcağında kendisini sinema salonunda bulmuş insanlar... Film sayısı açısından oldukça fakir geçen Temmuz ayının ardından –takvimden çekilen olur mu bilinmez- Ağustos ayında 30’dan fazla film vizyonda şansını deneyecek gibi görünüyor. Michael Cristofer imzalı Gece Nöbeti (The Night Clerk) ise ilk haftanın suç dramı olarak karşımızda…
Bart Bromley (Tye Sheridan) Asperger sendromuyla hayatını sürdürmeye çalışan genç bir resepsiyon görevlisidir. Sosyal hayatta denge kurma konusunda çabalayan ama annesiyle (Helen Hunt) bile aynı sofraya oturamayan Bart, insanları ‘gözlemleyerek’ kendini konuşma açısından eğitmeye çalışır. Bir gece Bart otelde vardiyadayken bir kadın cinayeti işlenir. Ortada net bir kanıt olmamasına rağmen Dedektif Espada (John Leguizamo) için Bart, hedef tahtasındadır…
Filmin yönetmenliğini ve senaristliğini üstlenen Michael Cristofer zamanında pek çok ödüle aday gösterilmiş deneyimli bir oyuncu, şüphesiz ki tiyatronun mutfağında A’dan Z’ye pişmiş ve pişirmiş bir isim. Geç Kalan Sevgi (Falling in Love-1984), Gia (1998) ve Günahkâr (Original Sin-2001) gibi modern klasiklerde imzası olan Cristofer, son filminden tam 19 sene sonra yönetmen olarak beyaz perdeye Gece Nöbeti ile dönüyor.
Film türü itibariyle suç ve dram olarak listelense de hafif gerilimli bir psikolojik yönü olduğu da aşikâr. Zira günlük hayatta bir işi olsa da insanlarla iletişim kurmakta oldukça zorlanan, rutinini bozmak istemeyen ve kendi özel alanına müdahale edilmesini kabul etmeyen Asperger sendromlu bir birey olan Bart hikâyenin tam orta yerinde duruyor. Otelde işlenen cinayetle birlikte senaryo Bart’ın da dönüşümünü temsilen iki kola ayrılıyor. Yeni görevlendirildiği otelde Andrea isimli bir kadın ile tanışan Bart, tabiri caizse gün ağrırken açan sarı kabak çiçeği misali kollarını bu ‘yeniliğe’ açıyor. Kısaca, tüm saflığı ile kendince aşık oluyor aslında. Yönetmenin cinayeti bir neden malzemesi olarak kullanıp, Asperger sendromlu bir psikolojinin derinine inmeye niyetli olduğu açık. Senaryonun bu yöndeki işleyişi oyuncunun da başarısıyla fena değil.
Öte yandan filmin ilk başında işlenen cinayet ve cinayet soruşturması, çerçeve hikaye olarak çok havada kalıyor. Bart’ın dönüşümünün ilk adımı için kurgulanan bu çerçeve, olayı çözmek adına Bart’a yüklenmekten fazlasını yapmayan Dedektif Espada’yı beceriksiz bir polis konumuna düşürüyor adeta. Bu tutuma, filmin özellikle ağır tutulan temposu da eklenince, Gece Nöbeti dolu dolu bir seyirlik vadetmiyor maalesef. Oysa iki taraf da daha dengeli işlense, göz-gözcü-gözlem üçgeni sosyal iletişim eksiliği ile tıkalı kalmasa, temposu, gerilimi bir nebze arttığında seyir keyfi de artabilirdi. Muhtemelen bu, yönetmenin tiyatral bakışını sinemaya yansıtmasının sonucu.
Oyunculuklarda yakın zamanın hızlı yükselen genç erkek oyuncularından Tye Sheridan, bu özel konumu olan karakteri canlandırmak için belli ki iyi çalışmış, elinden gelen performansı da gösteriyor ama karakterin ağırlığı itibariyle özdeşlik kurmak oldukça zor. Oysa Umut Vaat Eden Oyuncu ödülleri ile Mud (2012) ile sivrildikten ve Joe’da (2013) Hollywood’daki yerini sağlamlaştırdıktan sonra, 2018’de seyrettiğimiz Başlat (Ready Player One) filmindeki durmayan performansıyla kendisini iyice kanıtlamıştı Sheridan.
Gece Nöbeti’nin kâğıt üstündeki yıldızı Helen Hunt olsa da, fedakâr ve koruyucu anne Ethel rolünde o da vasat üstü bir performans çiziyor. Senaryoda ne varsa onu oynamış gibi; tek etkileyici sahnesi Bart’ın yatak odasında yaptığı kısa konuşma. Femme fatal Andrea’ya hayat veren Ana de Armas’ın performanıs sürprizli karakter canlandırması itibariyle fena değil ama Dedektif Espada’da John Leguizamo fena harcanmış!
Sonuç olarak ilgi çekici bir konuda, pek çok farklı yönden işlenebilecek bir film, sanki özellikle tek boyutlu kalarak, daha ziyade başrol Bart’i anlamamızı istiyor; ama sinema sanatı tek boyutta her zaman işlemiyor. Bu hafta en çok perdeye sahip olan Gece Nöbeti, biraz değişiklik olsun diye kafa dağıtmak isteyen seyirciyi vizyonda bekliyor...
Sağlıklı ve sinemalı günler!