Senaryosu, Luke Davies ve David Regal tarafından yazılan “Angel of Mine”, Kim Farrant’ın yönetmen koltuğunda oturduğu bir drama…
Prömiyeri, 14 Ağustos 2019’da Melbourne Uluslararası Film Festivalinde (MIFF) yapılan ve 30 Ağustos 2019 tarihinde Amerika’da vizyona giren filmin, 6.4/10 (8.395 oy) ve 4.5/5 (250 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 6.6/10 (22 yorum) ve 47/100 (10 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, her ne kadar oylamaya katılanların sayıları yeterince yüksek olmasa da, “vasat” ile “orta karar” arası bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
Ama biz yine de başrol karakteri Lizzie’nin (Noomi Rapace) ısrarlı tutumu nedeniyle, Claire (Yvonne Strahovski) ve Bernard (Richard Roxburgh) ikilisinin küçük kızları Lola’nın (Annika Whiteley), gerçekte “Kimin” (Lizzie’nin mi yoksa Claire’in mi) “Meleği” olduğu hususundaki “amansız bir mücadeleye” konu olan bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun içinde, salon ve park – bahçe filmi niteliğindeki sadeliği sayesinde oldukça düşük bir bütçeyle (Melbourne - Avustralya’da) çekildiği her halinden belli olan filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, Noomi Rapace’ın neredeyse yırtınırcasına bir çabayla sergilediği olağanüstü performansa karşın, ana tema olan “psikolojik gerilimin” izleyiciye bir türlü geçirilemediği filmlerden biri olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Evet, daha çok aksiyon filmlerinde görmeye alıştığımız İsveçli oyuncu Noomi Rapace, genel beklentilere uygun olarak bu filmde de elinden gelenin en iyisini yapmış…
Hani performansı hususunda zaten kimsenin, olumsuz anlamda söyleyebileceği tek bir şey olmadığı gibi yurtdışındaki yorumlarda da böyle bir şeye rastlamadık…
Hatta akıllı bir pazarlama stratejisi olarak, daha yolun en başında, “Lisbeth” ve “Elisabeth” isimli karakterlerle şöhreti yakaladığı için her ikisinin de kısaltılmış hali olan “Lizzie” adı da esirgenmemiş bu filmde kendisinden…
Rakibi Claire’i yani Yvonne Strahovski’yi de “The Handmaid's Tale” (2017 – 2019) isimli “distopik” diziden tanıyoruz…
Hulu’nun büyük yankılar uyandırmış olan bu dizisini izlemiş olanlar, Strahovski’nin, (bu filmin castingin garip bir cilvesi olarak) kendi çocuğu olmadığı (olamadığı) için June (Elisabeth Moss) isimli damızlığın doğurduğu kızı kendi çocuğuymuş gibi sahiplenen (Komutan Fred Waterford’ın karısı) Serena Joy karakterini canlandırdığını çok iyi bilirler…
İşte yukarıda sözünü ettiğimiz o “amansız mücadele”, profillerini daha da netleştirdiğimiz bu iki kadın arasında yaşanıyor…
Peki, sonuçta ne mi oluyor?
Tarzımızı bilenler, elbette bu soruyu yanıtlamayacağımızı da bilirler…
Zira biz her zaman işin en heyecanlı kısmının keşfini, filmi bizden sonra izleyeceklere bırakırız…
Yalnız bir kez daha belirtmek isteriz ki, başta yönetmen Kim Farrant olmak üzere filmde, teknik ekip tarafından oluşturulan atmosfer, kesinlikle ne yaşanan gerilimi ne de oyuncuların bu gerilime uygun çabalarını yansıtmaya yetmemiş…
Eğer bunu daha bir halk diliyle ifade edecek olursak; film, mis gibi sarımsaklı ve sirkeli ev turşusu ile (kesilmiş değil de kırılmış) bir baş kuru soğandan mahrum bir sofrada yenilen pilav üstü kuru gibi olmuş da diyebiliriz…
Belki biraz tarzımızın dışında olacak ama tek bir “spoiler vermeden” buraya kadar yazdıklarımızın tamamı, zımnen de olsa ikisini de içerdiği için filme ilişkin hem ilk tespitimiz hem de ilk önerimiz olsun… Artık ayrımı gönlünüze göre siz kendiniz yaparsınız…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde (2’yi az 2,5’i de fazla bulmamıza rağmen) puan olarak da 2,5 verdiğimiz bu film için önerimiz de, “siz bilirsiniz” şeklinde olacak…
İzleyeceklere, keyifli seyirler…