Hikâyesi, Jez Butterworth, John-Henry Butterworth ve Jason Keller tarafından yazılan “Ford v Ferrari”, yönetmen koltuğunda James Mangold’un oturduğu bir drama…
Dünya prömiyeri, 30 Ağustos 2019’da Telluride Film Festival (TFF) yapılan ve 15 Kasım 2019 tarihinde Amerika’da vizyona giren filmin, 8.1 (281.884 oy) ve 4.7/5 (24.150 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 7.8/10 (341 yorum) ve 81/100 (47 yorum) olan Rotten Tomatoes ve “Mutlaka İzlenmeli” etiketine de sahip olan Metacritic yorum ortalamaları yeterince iyi…
Ama biz yine de 97,6 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen ve 225,5 milyon dolarlık iyi bir hasılat rakamını yakalamış olan bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun içinde, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce 2 Academy ve 1 BAFTA ödüllü filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, Ford ile Ferrari mühendis ve pilotları arasındaki rekabet anlatılıyormuş gibi yapılarak, Ford’un tepe yönetiminde fokurdayarak kaynayan “cadı kazanına” ve yaşanılan “psikolojik mücadeleye” odaklanıldığı bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Aslında bir anlamda böyle yapılarak, bilgisayar başında sabahlara kadar oyun oynayan yahut da vakti zamanında oynamış olan genç bir kitlenin hem gönlü ve hem de cebindeki parası alınırken, “kurtlar sofrası” olarak da adlandırılabilecek olan iş dünyasındaki tepişmelerden ve bütün bunlar yaşanırken “soğukkanlılığını korumayı becerebilen profesyonellerden” de örnekler sunulmuş filmde…
Gelin şimdi; aradan geçmiş olan uzunca bir sürenin ardından, "yorum yazıyorum" masalı ile filmin başına üşüşmüş olan "fuzuli kalabalıkların" da dağılmış olduğu bu sakin ortamda, tek tek açarak inceleyelim bütün bunları…
Evet, arka planda 1966 yılının Le Mans yarışının 24 saati ile Daytona Pistinde kazanılan ilk zafer dâhil bu yarış için yapılan deneme sürüşleri ve Enzo Ferrari’ye (Remo Girone) şapka çıkarttıran Ford pilotu Ken Miles (Christian Bale) ile Ferrari pilotu Lorenzo Bandini’nin (Francesco Bauco) arasındaki nefes kesen mücadelenin bulunduğu çok açık…
Fakat gerçekte gösterilmeye çalışılanlar tamamen farklı…
İsterseniz bunu daha net olarak açıklamak amacıyla isim isim ilerleyerek kısa bir “karakter analizi” turu yapalım…
(Büyük torun) Henry Ford II (Tracy Letts):
O, şirketi için kötüye gitmekte olan durumu tersine çevirmeye çalışan bir iş adamı…
En önemli özelliklerinden birisi de para kazandırdıkları sürece kendisi için çalışanlar arasında bir “iyi adam”, “kötü adam” ayrımı yapmaması…
Bay Ford’da, diğer pek çok patron gibi üst düzeydeki çalışanları arasındaki bu (yıpratıcı da olabilen) rekabetin sonuçlarını “doğal seçilime”, yani güçlü olanın hayatta kalması ilkesine bırakıyor…
Leo Beebe (Josh Lucas):
Henry Ford II’nin yakın arkadaşı ve amacına ulaşma uğrunda her şeyi mubah görerek herkesten hep birkaç adım önde (gizli veya açık) hamleler yapmaya çalışan “Makyavelist” bir yönetici…
Amerikan otomotiv sektörünün efsanevi isimlerinden Lido Anthony “Lee” Iacocca (Jon Bernthal):
Ford’un, Leo Beebe’nin entrikalarına rağmen, akılcı bir tutum sergileyerek, sakin kalmayı becerebilen Başkan Yardımcısı…
Ki bu durum, onun nihayetinde Başkanı da olduğu ve yılda 2 milyar dolar kar ettirdiği şirketten, Henry Ford II ile yaşadığı tartışma sonrasında “kovulduğu” 13 Temmuz 1978 tarihine kadar devam etmişti de…
Matt Damon ve Christian Bale tarafından canlandırılan Carroll Shelby ile Ken Miles’ın karakter analizine hiç girmiyoruz…
Zira 152 dakika boyunca, "bu ikili" hep ön planda ve izleyiciye, kendi kendilerini sürekli anlatıyorlar da zaten…
Son olarak ekleyeceğimiz, yeşil perde ve görsel efekt teknolojilerinin etkili bir biçimde kullanıldığı filmde çekimlerin:
1. Le Mans tribünleri, araç bakım pitleri ve garajları kısmının Fransa değil kopyalanarak yeniden inşa edildiği Kaliforniya’daki Agua Dulce Airpark’ta,
2. Otomobillerin üretildiği hangar sahnelerinin de (Kanada) Ontario Uluslararası Havalimanın da yapıldığı olacak...
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu son derece özgün satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez; sıra dışı yönetmenlerin filmlerini izleme alışkanlığına sahip olan sinemasever dostlara, “Filmografisinde neredeyse ‘olmamış’ denilecek türde bir tek film dahi bulunmayan James Mangoldu da takibe almayı unutmayın” diye seslenerek kullanmak isteriz…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde “İyi” kategorisine dâhil ederek puan olarak da 3,5 verdiğimiz bu film için önerimiz de (hani pek rastlamadık ama yine de) olumsuz yorum ve puanları dikkate almadan, “izleyerek kendinize bir iyilik yapın” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,