“Biz”le tanışmak
Yazar: Onur ÇakmakHenüz 20 yaşındayken çektiği ilk uzun metrajından itibaren, 10 yıldır müdavimi sayıldığı Cannes da dahil olmak üzere kariyerinde birçok festivalde sayısız ödül toplayan Kanadalı sinemacı Xavier Dolan’ın son filmi Matthias ve Maxime, geniş hayran kitlesi tarafından merakla bekleniyordu.
Matthias ve Maxime için öncelikle söylenmesi gereken; beklentileri görece karşıladığı ve aslında yine kişisel bir anlatım yapmış olsa da Dolan’ın belki de sinematografik yaklaşımının değişmeye, eski muzip denemelerini yavaş yavaş terk etmeye başladığı. Bu filmde yönetmenliğinin yanında, kendisini senarist ve Maxime rolünde görüyoruz. İlk gençlik yıllarını sürmekte olan Quebecli arkadaş grubunda, Maxime ile zıt temsiliyetteki Matthias (Gabriel D’Almeida Freitas) ise en yakınındaki kişi. Bu oyuncu, başroldeki partner olarak kontrastı tamamlayabilmiş. Grubun kalanı Erica (Camille Felton) dışında oyunculuklarıyla fazla ön plana çıkmazken, Annemi Öldürdüm (2009) ve Mommy’de (2014) de izlediğimiz Anne Dorval burada da ufak bir çeşni katmış.
Maxime’in çalışmaları için Avustralya’ya gitmekte olduğu sürecin başlangıcında açılan film, diğerlerinin Maxime için türlü etkinlikler düzenlemesini takip ediyor. Matthias bu esnada sevgilisiyle (bir kadın) ve ciddi aile işleriyle meşgul. Bir bakıma “arkadaşlıklarının” arkasında gizlenen hisleri patlatan sahneyse; içlerinden birinin deneysel kısa filmi için oyuncu arayışına girmesi sonucunda geliyor. Maxime gönüllü oluyor, kontrolcü Matthias hemen karşı çıkıyor. Bir şekilde ikili olaya dahil ediliyor, rollerinin gereği ise öpüşmek! “Sıkı dostlar”, gergin atmosfer ışığında istenileni yapıyorlar.
Akabinde yaşananların altını, ikisinin de kendi hayatlarından parçalar sunarak doldurmaya çalışmış Dolan. Maxime’in annesinin, Matthias’ın da çokça babasının talepleriyle çarpışmaları, sıkışmaları; ekonomik şartlardan pek etkilenmeyen kültürel normların gölgesinde deyim yerindeyse maskelerle büyürken, toplumsal cinsiyetin nasıl kıyafet gibi giyildiğini, gençlik ateşini kullanarak 2 erkek özelindeki ilişki üzerinden göstermek istemiş. Süre ilerledikçe öpüştükleri anı beraberlerinde taşıyan ikili, tekrar yakınlaşınca bu kez dürtüleri kontrol etmeden bir nevi hesaplaşmaya giriyorlar. Finalde artık ne olduklarına dair fikirleri oluyor, ayrılık mı beraberlik mi seçiminden kaçamıyorlar.
Dolan'ın bazen çok hızlı bazen ağır çekimde kullandığı kamerayı özel şarkı seçimleriyle destekleyip, duyguları bu şekilde faş ettiği sahnelerle hatırlanan önceki filmlerine oranla gerek bütünde, gerekse de diyaloglarda sade tercihler var. Evet yeni bir hikaye değil; evet, yer yer Dolan’ın oyunculuğunun yavanlığından bahsedilebilir. Ancak başta belirttiğim gibi, 8. uzun metrajında, bir Fransız Yeni Dalgası hayranı olan Dolan sinemasına dair olgunluk sinyalleri alınabiliyor. Kısacası, bu genç ikonu sevenler için mutlaka görülmesi gerekli; mesafesini koruyanlar içinse büyük sözler söylemeyen ancak sıkmayan bir seyirlik.