Ya sev, ya terket!
Yazar: Hande Kara90’lar İstanbul’u, underground kültür, punk müzik, cesaret, ilk aşklar, ergenlik çığlıkları, arada kalmak, müzik tutkusu, gitmek mi kalmak mı? Hepi topu bir gecede peşine takıldığımız Ozan ve koca bir neslin hikayesi ile Arada.
Belki en sonda yazacaklarımı en başta yazarak başladım. Çünkü ben de o arada kalan neslin bir parçasıyım. 90’larda çocuk da oldum, genç de. 80'lerin sonunda acid'çi misin, metalci mi? sorularının arasında, ikisi de değilim derken ukala mıydım, yoksa ezik mi umursamadım. Neyi sevdiysem onu dinledim, bağıra çağıra söyledim. Bu yeri geldi ut dersleri alırken Dede Efendi oldu, yeri geldi belediye konservatuar korosunda bir sanat müziği şarkısı, yeri geldi şarkı yarışmasında Sezen Aksu. Türü ne olursa olsun, müziğin hayatınızı bir yöne doğru yönlendirmede büyük payı var. İşte Arada, dönemin İstanbul’unda, belki de aklınıza gelebilecek son semtlerin birinde, Merter’de, punk müzik yapmak için çabalayan ve babası ile problemler yaşayan genç bir adamın, bir gecelik hikayesini anlatıyor bize.
Hikaye dediğime bakmayın, film öyküsü yönetmen Mu Tunç’un bizzat kendi ailesinden, hatta baş karakteri Ozan da Mu’nun ağabeyinden ilhamla perdeye yansıyor. O yüzden biraz da kişisel tarih diyebiliriz film için. Ozan, Merter’de küçük kardeşi ve babası ile yaşayan, tek isteği buralardan çekip gitmek, müziğini yapmak ve özgür olmak olan isyankar bir gençtir. Zamanında başarılı bir Türk Sanat Müziği solisti olan babası ise yaşanan darbe sonrası müziği bırakıp köşesine çekilmiş ve oğlu Ozan’ın da kendi yolundan gitmemesi için elinden geleni yapan bir adamdır. Bu iki neslin çatışması, Ozan’ın gitmeyi aklına koyması ve tesadüfen onu Kaliforniya sahillerine ulaştırabilecek bir gemi biletinin varlığıyla şekillenen doğum gününde Ozan’ın ve kız arkadaşı Lara’nın peşine takılıp, onların bilete ulaşıp ulaşamayacaklarını izlerken, İstanbul’un arka sokaklarına dalıyor, dönemin yeraltı partilerine girip çıkıyor, sosyetik gençlerin eğlencelerine göz atıyor, dolmuşlara taksilere biniyor ve empati yapmakta hiç zorlanmıyoruz.
Belki ihtiyacı yok ama Arada başrollerini de şu an oldukça popüler olan iki isme emanet ediyor. Ozan rolünde Burak Deniz ve Lara rolünde Büşra Develi, oldukça başarılı performanslar sergiliyorlar film boyunca. Özellikle Burak Deniz’in sahnede şarkı söylediği sahnelerde karakteri ile ne kadar bütünleştiğini görmek mümkün. Keza yan rollerde karşımıza çıkan Ceren Moray, Selim Bayraktar gibi isimler de Mu’ya destek verenler arasında.
Arada sadece punk’a değil, arabeske ve sanat müziğine de dönemin müzisyenlerine de selam çakan, onları da atlamayan bir naifliğe sahip. Zaten punk dediğimiz de böyle ele avuca sığmayan bir tür değil mi? 70’lerdeki Punk’ın nihilist duruşu, bize biraz geç ulaşınca Türkiye’deki ve dünyadaki politik hareketlerin de yok olmasıyla beraber bizde farklı algılanan Punk tarihine bir bakış ile tam olarak dönemin olmasa da, kurgusal bir yaklaşımla genel bir politik bakışı olan Arada, şimdilerde de çoğu gencin düşündüğü gitmek mi kalmak mı sorusunu da kulaklarda çınlatıyor. Ve geriye şunu söylemek kalıyor; ya sev, ya terket!
Arada bir müzik türüne, punk’a adanmış bir ilk film olarak elbette müzik dolu ve geçtiğimiz günlerde online platformlarda yerini alan Orkun Tunç imzalı soundtrack albümü ile de listelere girmiş durumda. Orkun da bizzat Türkiye’deki ilk yerli punk gruplarından birinin kurucu üyelerinden, zaten hikaye de buradan filizleniyor.
Her ilk film gibi eksikleri ve belki de fazlalıkları olan bir film Arada, ancak sadece cesareti bile onu izlenebilir kılıyor. Zira yerli sinemanın böyle cesur adımlara, şehir hikayelerine ihtiyacı var.