“Den blomstertid nu kommer / The Unthinkable”, senaryosunu Christoffer Nordenrot ile birlikte yazan Victor Danell’in yönetmen koltuğunda oturduğu felaket konulu bir drama…
20 Haziran 2018 tarihinde İsveç’te vizyona giren filmin, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması mevcut değil…
O nedenle biz de, yaklaşık 2 milyon dolarlık bir bütçe ile çekilen bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce yine bu filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe, karşımızdakinin, senaristinden yönetmenine ve yapımcısından editörüne kadar hemen herkesin kafasının karmakarışık olduğu bir film bulunduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Öyle ki, filmde aile dramından aşka, aksiyondan bilim – kurguya, fantastik gerilimden uluslararası siyasete kadar denenmedik hiçbir kategori kalmamış…
Hani neredeyse film, bu haliyle tam bir yamalı bohçaya dönüşmüş…
Bütün bunları yaparken, özellikle bilgisayar oyunlarındaki aksiyona tutkuyla bağlı olan genç kitleyi de ihmal etmemişler…
Filmi onlar için takla atan otomobiller, yanarak düşen helikopterler ve silahlı çatışma sahneleriyle de süslemişler…
Ama tabii ki, tüm bu çabalara rağmen sonuç yine de değişmemiş:
"Sıfıra sıfır elde var sıfır…"
Zira aşağıda öneri bölümünde ve yorumun final paragrafında belirttiğimiz gibi gerçek amacı gizlemeyi becerememişler…
Yani, ne yaparlarsa yapsınlar, filmi izleyen herkesin kolaylıkla fark edeceği üzere takke düşmüş ve kel görünmüş…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama bu söylediklerimizin hepsi, biraz uzun da olsa, filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı bu kez, izleyiciden çok bu tür işlere meyilli yapımcı ve yönetmen tayfasına, Batılı sinema fonlarından film projeleri için kaynak koparacağım diye bu tarz "kara propaganda" filmleri çekerek bu kadar küçülmeye hiç gerek yok diye seslenerek kullanmış olalım…
Sonuç olarak, izlemeseniz de hiçbir şey kaybetmeyeceğiniz bu gereksiz "anti – Rus" (aslında bilinçaltının derinliklerindeki "anti – Sovyet") propaganda filmi için puanımız 1, önerimiz ise 129 dakikanızı daha anlamlı şeylerle değerlendirebilirsiniz şeklinde olacak…