Kalıtsallık başa bela!
Yazar: Fırat AtaçSundance Film Festivali, düzenlendiği yılın en büyük bağımsız sinema hitlerinin ilk kez görücüye çıkmasıyla yerini sağlamlaştırmış durumda. Festivalden yayılan coşku ya da hayal kırıklığı dalgalarının ne menem boyutlara varabileceğini bugüne kadar çokça tecrübe ettik. Yapıtın sene boyunca ilerlediği yolda her daim peşine takılan, ‘abartılmış’ ya da ‘hakkı verilmemiş’ terimlerinin, filmin başına oturduğumuzda bizleri ön yargılara hapsetmesi ise işin kötü tarafı.
Seyircinin, sinema yazarları tarafından yere göğe sığdıramamış bir filmin dahi limitlerinin olacağını bilmesi gerekiyor. Kaldı ki sosyal medya çağındayız ve rüzgara kapılmakla sırf ‘çıktı olacağım’ diye rüzgarı dindirmeye çalışmak birbirine eşit mesafede duruyor. Hereditary, her türden filmi dağıtmasına rağmen son yıllarda hiç boş geçmeyen korku filmleriyle ön plana çıkan A24’ün yeni bebeği.
İlk filmlerini çeken genç yönetmenleri parlatmasıyla tanınan şirket, It Follows, The Babadook ve The Witch’in ardından yine/yeni/yeniden eleştirel olarak zaferini çoktan ilan etmiş ama muhtemel coşkunun itici görünme ihtimaliyle seyirciyi ikiye bölebilecek bir filmle karşımızda. Filmi senaryosunda da imzası bulunan yönetmen Ali Aster’in arthouse sinema geleneğini saf korkuya yedirmeye çalıştığını söyleyebiliriz. Bunu yaparken filmini ağır tempolu, şüpheci sembolizmin varlığıyla güçlendirmekten çekinmemesi de seleflerinin duruşunu kabul ettiğini ve modern korkunun şeklinin yavaş yavaş belirlendiğini ispatlıyor.
Graham Ailesi’nin büyükannesini toprağa vermesiyle açılıyor Hereditary. Kalp kırıklıkları ve buhranlara alışkın çekirdek yapı, an meselesi olan bu ölümü metanetle karşılıyor. Her bir ferdin birbiriyle pek iletişime geçmedikleri kendi dünyaları var. Anne Annie minyatür yapımıyla uğraşarak, baba Steve birleştirici görevi görerek, oğul Peter ergenliğini marijuanaya boğarak, özel bir çocuk olan küçük kızları Charlie ise içine kapanıklığını açacak uğraşlar edinerek yaşayıp gidiyorlar. Kendilerini tekrar inşa etmeleri aile olmak bakımından zor, hayat getirilerine tepki vermek açısından kolay görünen ailenin rutini başka bir cenaze ile alt üst oluyor.
Bu cenaze öyle bir ‘eve düşen yıldırım’ ki geçmişte bırakılan tüm sırlar açığa çıkmaya başlıyor. O ana kadar aile draması sularında gezinen Hereditary zincirlerinden boşalıyor. Tek bir hamle, Aster’in karakterlerine ve size sorduğu soruyu da beraberinde getiriyor: Ne oldu ve bundan sonra ne olacak? Cevap verilmesi hiç de kolay olmayan hatta filmdeki olay örgüsünden dolayı manipülatif de bir soru bu.
Keder, suçluluk, trajedi, stres ve anksiyete rahatsız edici aile dinamikleriyle birleşiyor. Düşünmekten bile korkacağınız ancak başa gelme ihtimali olanı yaşayan aileyle kurabileceğiniz bir anlık empati, sizin de filmin süresi boyunca ceza çekmenizi sağlıyor. Hayal gücünüzü değil kabus gücünüzü harekete geçiren bir film Hereditary. Bu yönden öyle bir parlıyor ki gözünüzü alıyor. Dramatik tansiyonun hiç düşmemesi seyirciye rahatlama imkanı vermeden finali getiriyor.
Yarattığı yoğun etkiyi filmin bir korku filmine göre uzun sayılabilecek süresiyle paralel ele almak gerekiyor. Son derece başarılı kurgusunun hissettirdiği bir şey değil bu bahsettiğimiz. Hikayenin doğası nedeniyle uzun bir türbülanstayız. Aile arızalarının çoğu doğaüstü gerilimden çok daha etkileyici olabileceğine dair ders veriliyor perdede. Hissiyatımız Aster’in daha fazlasını isteyip perdeye aklındaki diğer cinlikleri atmasıyla dalgalansa da gösterilen titizliğin etkisiyle deneyim yara almıyor.
Pawel Pogorzelski’nin kalburüstü görüntü yönetmenliğiyle kurulan atmosferin aynı derecede etkileyici yapım ve sanat yönetimiyle birleşmesi Hereditary’i fena halde güzel görünen bir film yapıyor. Toni Collette’nin gayet normal olarak övgülerle karşılanan performansı, Gabriel Byrne’nın sessiz varoluşu, Alex Wolff’un paranoyası ve Milly Shapiro’nun kendine özgülüğü ile birleşmese aynı etkiyi yaratamayabilirdi. Lakin her şeyin bu denli iyi hesaplandığı bir ortamda, görsellik ve oyunculuğun aksaması da büyük bir sürpriz olurdu.
Yazıyı, girişimize atıfta bulunarak bitirelim. ‘Yeni jenerasyonun Exorcist’i’ gibi süslü bir cümlenin altı ne kadar doldurulabilmiş? Jenerasyon bu kalitede devam ettiği müddetçe iddia taraf değiştirebilir ama Hereditary oldukça iyi bir film!